bayramlaşmalarda sohbetler illa seçimlere kayıyor. ramazan dışında sofrasından rakıyı eksik etmeyen, bayram namazlarını kaçırmayan, cumayı aksatmayan, 60 yaşı devirmiş ve ömrü boyunca chp’ye oy vermiş izmirli, “meclis’te hdp’ye vericem,” diyor. “başka türlü bunlar gitmez, ayrıca silahla hallolsa bunca yıl hallolurdu, kürtlerin meclis’te temsil edilmesi gerek.”
tayyip erdoğan’ın ve yılmaz özdil’in anlattıklarıyla tanıdığınız izmir, ege’nin başka yerleri gibi kürtleri ağırlıyor uzun zamandır. göçle gelenlerin çocukları, doğma büyüme izmirlilerin, milaslıların, manisalıların çocuklarıyla aynı okullara gidiyor. kürtlere düşman olmak üzere yetiştirilmiş gençler, onlarla arkadaş, belki birbirlerine âşık oluyor.
hani hdp seçim aracı dolaşırken, orta yaşlı bir kadının gülümseyerek zafer işareti yaptığını görüp, “vay be, chp’li teyzeler bile bize oy verecek,” diye seviniyorsunuz ya. yanılıyorsunuz. türkiye’nin başka birçok yerinde olduğu gibi muğla’da da o kadınlar hdp ilçe yöneticisi. çünkü kadınların partisi olmak, kadın hareketinin bütün politik talep ve önerilerini taşımak değil ama kadınların sahip çıktığı parti olmak anlamına geliyor, aslında.
belki de doğru söylüyorlardır; istanbul’u alan türkiye’yi de alır ama ege’nin kardeşliği de az şey değil. nitekim manisa birinci sıra adayı sırrı sakık, “manisa’nın bir milletvekili benim gözümde ağrı’nın dört milletvekilinden daha kutsaldır,” diyor ve devam ediyor, “bu kentte kan var, soma’nın kanı var, o kanı temizleyeceğiz.”
muğla’dayız, parti standında türkçe kadar kürtçe konuşulan, chp’lilerin de uğrayıp “meclis’te size” dedikleri, türkiye’nin magazin basınından izlediği ve adı tatille özdeşleşmiş, ne kadar bozulsa bile hâlâ güzel olan bodrum’da. ilçe seçim kurulu, kumbahçe meydanı’nı hdp’ye 17 haziran akşamı miting yapması için kurayla veriyor ama neredeyse son dakikada, kaymakamlık, “güvenliğinizi alamayız” gerekçesiyle mitingi iptal etti. oysa orada büyük ekranda demirtaş’ı izleyecektik, onun “tek adama karşı çok insanız” dediğini gelen geçen de duyacaktı. hdp’nin güvenliği bir türlü alınamıyor biliyorsunuz. adaletsizlik tabii ama zaten adaletsizlikle mücadele etmek için değil mi bu parti?
daha geçen hafta, yine bodrum yalıkavak’ta, sezai temelli ve dodan’ı dinledik ve osmanlı’nın her türlü oyununu bilmemize rağmen, yüreğimiz hop etti, “bu sefer olacak mı bu iş ya!”
o yüzden, meydanda büyük ekranda izlemeyi hayal ettiğimiz “başkan”ı ilçede izliyoruz, hüzünle, hayranlıkla… “çok zayıflamış ama üzülmeyelim diye söylemiyor,” diyor biri. demirtaş, sözleri dilden dile dolaşan bir halk kahramanı ama aynı zamanda halini hatırını da merak ettiğimiz akrabamız. burada, fotoğrafları sadece facebook, instagram hesaplarında değil, bazen elektriğin bile bulunmadığı inşaat koğuşlarında, yaldızlı yıldızlı otellerin personel yatakhanelerinde, defterlerin, kitapların arasında, cüzdanların içinde duruyor. hiç izin yapmadan, günde on-on iki saat mesai yapanların, kazandıkları para, kaderlerinde en ufak bir değişikliğe bile yetmeyenlerin, daha 30’u bulmadan bir ömürlük çalışanların gözleri onun adı geçince buğulanıyor, kendilerini yabanda ve yabancı hissettikleri bu yerde partiye dair gördükleri her şeyle biraz daha alışıyorlar ege’ye. yağmalanan kıyılara dikilen çürük yapıların, lokantaların, barların, otellerin çalışkan karıncaları. sabırla ümit ediyorlar; sadece barışı ve bir türlü sağlanamayan güvenliklerini değil, refahı ve mutluluğu da. onun da sırası gelecek değil mi?
“kaydı” memlekette olanların bir kısmı, inşaat yasağının başlaması sayesinde, oy kullanmaya gidebilecek. ama turizmde çalışanların, izinsiz mesai arasında, oy vermeye memlekete gitmek bir yana, kayıtlarını aldıracak zaman bulmaları bile zor. baskın seçimin bir amacı da bu değil miydi zaten? mevsimlik işçilerin oy verememeleri!
ama yine de, pazar sabahı gün doğmadan kalkacaklar var ege’de, sandıklara sahip çıkmak, oy kullanmak, oylara sahip çıkmak ve tabii kutlamak için. siyasetin parlamenter siyasetten ibaret olmadığını biliyoruz. adım adım örülen seçim çalışmalarının, özgürlük ve eşitlik mücadelesinin deryasında, birkaç dalgadan ibaret olduğunun farkındayız. ama yine de, kimilerinin gözden çıkarttığı, kimilerinin elde bir deste gül sandığı ege’de, bizi zalimin zulmü kaynaştırdı. o yüzden ona alayla gülüyor ve yolumuza devam ediyoruz. çünkü bu toprağı çok seviyoruz.