Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında Dicle Nehri üzerindeki yapımına 2006 yılında başlanan Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali Projesi’ne dair yapılan resmi açıklamalara göre, 10 Haziran tarihi itibariyle su tutulma işlemine başlanacak. 12 bin yıllık tarihe sahip Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı’na karşı Pakistan, Hindistan, Suriye,Irak,İran ve Türkiye’nin de aralarında olduğu farklı ülkelerden 87 ekoloji hareketi ortak çağrı yaptı
Barajda su tutma işlemine geçilmesi halinde binlerce yıllık tarihin sular altında kalmasının yanı sıra bu durumdan binlerce insanın etkileneceği ifade edilen çağrıda, “Türkiye, Irak, Suriye ve dünyada taleplerimizi destekleyen bütün kesimlere, bu çağrımızı desteklemelerini ve Türk hükümetine yönelik benzeritaleplerin ifade edilmesi çağrısını yapıyoruz” denildi. Hasankeyf Yaşatma Girişimi’nin yanı sıra Mezopotamya Ekoloji Hareketi Uluslararasıİlişkiler Sözcüsü olan Ercan Ayboğa, yapılan bu çağrıya ilişkin değerlendirme yaptı
Çağrılar sürecek Ilısu Barajı’nın durdurulmasına dair çağrı ve açıklamalarının devam edeceğini belirten Ayboğa, barajda su tutulmaya başlanması ile birlikte Hasankeyf’in sular altında kalacağı gerçeğinin önlerinde durduğunu ifade etti.
Bu çağrının asıl hedef kitlesinin Dicle Vadisi’nde ve Kürt illerindeki toplum ile Türkiye’deki demokrat ve vicdan sahibi olanlarla, dünyada duyarlı olan çevreler olduğunu kaydeden Ayboğa, “Bu metin ile yaşanan sürecin ciddiyetini topluma bir hatırlatma ve yeniden mücadeleyi büyütme çağrısı var. Aynı şekilde bu sürece karşı kamuoyu oluşturma derdimiz de var. Çağrımız sadece kamuoyuna değil, aynı zamanda devletedir de. Çünkü bu projenin nasıl bir yıkım getireceğini ve itirazın olduğunu belirtmek için metnimizde devlete de çağrı var. Asıl çağrımız bu alanda mücadele yürüten STK’lere ve demokratik kitle örgütlerinedir. Yeniden ve hep birlikte mücadeleyi büyütmenin gerekliliğini söyleyip eylemler ortaya koymaktır” diye konuştu.
199 yerleşim yeri…
Ilısu Barajı ile sadece Hasankeyf’in sular altında bırakılmak istenmeyeceğini vurgulayan Ayboğa, 199 yerleşim yerinin de yine sular altında kalacağına dikkat çekti. Hasankeyf’te şimdiye değin 7 önemli eserin taşındığını ve Hasankeyf’in sadece bunlardan ibaret olmadığını söyleyen Ayboğa, “Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nde daha kazısı bile yapılmayan yüzlerce arkeolojik alan bulunmaktadır. Bununla beraber daha keşfedilmemiş belki yüzlerce arkeolojik kazı alanları mevcuttur. Bu kazı alanlarında neyi kaybedeceğimizi bile bilmiyoruz” dedi.
Aydoğan,taşınan eserlerin doğal yerlerinden koparılarak yapay alanlara hapsedildiğini de belirtti. Hasankeyf’in sular altında kalmaması için her türlü hukuki yollara başvurulması, halk ile beraber bir direniş örülmesi gerektiğini ifade eden Ayboğa, şöyle devam etti: “Derdimiz sadece var olanı korumak olmamalı. Var olanı yarına taşımak da önemlidir. Bununla birlikte ekoloji,tarih ve kültürü de dikkate alan yeni bir yaşam için de mücadele edilmelidir.Katılımcı, şeffaf bir sürecin inşa edilmesi gerekir. Yıkımın kötü boyutlara ulaştığı bugün bunları söylemek gerçekçi olmayabilir. Ancak tam da böyle bir mücadele örül(e)mediği için tahribatın boyutları arttı.”
‘İktidar geri adım atabilir’
Verilecek güçlü bir mücadelenin muhakkak barajı yapanlara geri adım attıracağına inandıklarını söyleyen Ayboğa, “İktidar durduğu yerde hareket etmez. Ancak toplumsal baskı olsa geri adım atabilir. Bunun Türkiye şartlarında çok ama çok zor olduğunu görüyoruz, ama tektük de olsa örneğin Dersim’de bazı barajlar nezdinde gördük” diye belirtti.
‘Geç kalmış değiliz’
Ayboğa, son olarak Hasankeyf’in sürekli gündemde tutulması gerektiğini belirterek, “Fakat bu yapılırken Hasankeyf için ‘her şey bitti’ denilmemeli. Dicle Vadisi ve Hasankeyf için henüz geç kalınmış sayılmaz” dedi.
Metin Yoksu/Batman-MA