İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, hem yapılan avukat görüşünün hem de Adalet Bakanlığı tarafından yapılan açıklamanın önemli olduğunu kaydederek, “Tereddütlerin giderilmesi bakımından avukat görüşmesinin sağlanması gerekiyor” dedi.
Türkdoğan, İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi’nin (CPT) 5 Mayıs’ta Türkiye’ye geldiğini, İHD ve TİHV yetkilileri ile birlikte 6 Mayıs’ta görüşme yaptıkları bilgisini verdi. Türkdoğan, görüşmeye dair “Görüşmede hem açlık grevlerinin durumlarını, tecrit sorununu ifade ettik. Hem de işkence kötü muamele yasağına aykırı uygulamalar konusunda raporlarımızı paylaştık ve İmralı hapishanesine gitmeleri gerektiğini ifade ettik. İmralı’ya gidileceğini biliyorduk. Dün bakanın açıklaması sonrasında anladık ki İmralı’ya bir gün sonra gitmişler. 2017’de yaptığı tespitleri gözlemlemek için Türkiye’ye geldiler. Tabi ki zamanlama önemli, açlık grevlerinin olduğu bir dönemde geldi. İmralı’ya gitmeleri oldukça önemliydi” ifadelerini kullandı. Türkdoğan, CPT’nin kendilerinin yaptığı tavsiyelere uyacağını beyan etmesinin de son derece önemli olduğunu ekledi.
‘Görüşme sağlanmalı’
Adalet Bakanı Gül’ün açıklamasını da değerlendiren Türkdoğan, şöyle devam etti: “Tabi bu mesajla birlikte bu hafta İmralı’da bir avukat görüşmesinin olmasını bekliyoruz. Bu açıklama sonrasında gerekiyor. Olası bir avukat görüşünde İmralı’dan devam eden açlık grevlerine ilişkin düşüncesi biraz daha net olarak kamuoyuna yansımasını bekliyoruz. İmralı’da avukat görüşmelerinin başlayacak olması tecridin kırıldığını gösterecek. Yapılacak avukat görüşmesi ve oradan çıkacak sonuçları beklemek gerekiyor. Sonuçta açlık grevindekilerin bir iradesi var. Onlar değerlendirip, karar vereceklerdir.”
‘Bakanın sözü taahhüttür’
Adalet Bakanı’nın açıklamasının “taahhüt” anlamı taşıdığını belirten Türkdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir Adalet Bakanı’nın televizyonlarda İmralı’daki ‘yasakları kaldırdık’ demesi ‘fiili engelleri de kaldırdık’ demek anlamı taşımalı. Ben en azından böyle yorumluyorum. Mahkeme kararı ile aynı şey değildir. Eğer olsa avukatların zaten 22 Nisan’dan bu yana düzenli görüşme yapması gerekirdi. Ama sadece bir kere görüştüler. Bakan böyle bir şey söylüyorsa bunun taahhüt olarak alınması gerekiyor. Tereddütlerin giderilmesi bakımından avukat görüşmesinin sağlanması gerekiyor. Görüşme sağlandığı ve Öcalan’ın mesajı getirildiği takdirde tecridin sona erdiği yorumlanabilir. Avukatlarıyla görüşmesinin sağlanmasının birinci etkisi açlık grevleri olduğunu düşünüyorum.”
‘Yeni barış süreci’
Türkiye’nin yeniden barış görüşmelerine yönelmesi gerektiğine işaret eden Türkdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “O halde yeniden Abdullah Öcalan ile görüşmelerin başlanması gerekiyor. Bu görüşmeler başlamadan da Abdullah Öcalan’ın mutlaka haklarını kullanabilmesi gerekiyor. Öcalan’ın avukatları vasıtasıyla dış kamuoyuyla iletişim halinde olması gerekiyor, her türlü gazetenin kendisine iletilmesi gerekiyor. Diğer mahpuslara tanınan haklar tanınması gerekiyor. Dış dünya ile iletişimi kesilen bir insanla siz diğer bazı siyasi konuları ne kadar sağlıklı görüşüp, müzakere yapacaksınız? O açıdan özellikle Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu ekonomik krizin, siyasi krizin, anayasasızlık halinin aslında bir bütün olarak siyaseten ve hukuken bir çıkmaz içerisinde olduğu bu dönemde yeniden barış görüşmelerinin başlaması gerekir.”
‘Diyaloğun önü açılmalı’
Türkdoğan, Öcalan ve İmralı’daki diğer 3 tutuklunun 6 Mayıs’ta kamuoyuna deklare ettiği mesajda “demokratik müzakere” ve “toplumsal uzlaşı” çağrısının üzerinde önemle durulması gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Müzakereye geçilmesi için diyalogların sağlanması gerekiyor. Hem toplumun Öcalan ile diyalog haline girmesi, hem toplumsal kesimlerin birbirleriyle diyalog haline geçmesi hem de TBMM’deki siyasi partilerin birbirleriyle diyalog halinde olmaları gerekiyor. Diyalog ve uzlaşı ortamları sağlandıktan sonra tarafların asgari eşit ortamlarda fikirlerini tartışabilecekleri, görüşebilecekleri ortamların yaratılması gerekiyor. Bu da İmralı’da masanın yeniden oluşturulması demektir. Demokratik müzakereden kasıt demokratik kesimlerin bu süreçlere katılımının öngörülen şekilde yapılması anlamı taşır. Türkiye’de Kürt sorununun çözümünde tüm toplumsal kesimlerin bu süreçlere aktif olarak katılması gerekiyor ki sürece sahip çıkılabilsin.”
Berivan Altan/Ankara-MA