PKK lideri ile yapılan görüşmeyi değerlendiren HDP’li Ebru Günay, Öcalan’ın kendi misyonunu tanımladığını belirterek ‘Tecrit sistemi kırıldığı andan itibaren barışın mimarı daha aktif rol almaya başlayacaktır’ dedi
Öcalan’ın avukatlarından Milletvekili Ebru Günay, tecridin yasal dayanağının kalmadığını belirterek, 8 yıl aradan sonra 2 Mayıs’ta gerçekleştirilen avukat görüşmesi “3 mevsimdir devam eden direnişin bir kazanımıdır” dedi. Günay, 8 yıldır uygulanan yasaklama kararı ve bu yasaklamanın OHAL döneminde yasal kılıfa büründürülmesi, 2 Mayıs’ta gerçekleştirilen görüşme ve Öcalan’ın mesajına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Türkiye İmralılaştı’
İmralı Adası’nda uygulanan hukuk sisteminin Türkiye hukuk sistemine etkisine de dikkat çeken Günay, “İmralı tecrit sistemi negatif olarak bir hukuk kuran bir alan. Bir yasal düzenleme yapıldığında, iktidar tecrit uygulanan alan üzerinden bir hesap yapıyor. 2016’ya kadar yasaklama süreci sürekli ‘Hava muhalefeti’ gibi gerekçeler gösterildi. 2016’daki özgünlük mahkeme kararından geliyor. Hukuk kuruculuk kendini orada da gösteriyor. OHAL’in uygulandığı ilk yer İmralı Adası oldu. Oradan hukuk kurarak, bütün Türkiye’ye yayıldı. ‘Türkiye İmralılaştı’ tespiti buradan geliyor.
Negatif anlamda hukukun uygulandığı ve bunun zaman içerisinde bütün ülkeye yayıldığını gördük” ifadelerini kullandı. “Yasal” olarak gösterilen engelin kaldırılmasının ardından 2 Mayıs’ta İmralı Adası’nda gerçekleştirilen avukat görüşmesinin ardından engellin kalmadığını ifade eden Günay, bu görüşmenin açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerinin sonucu olduğunu belirti. Günay, devamla şunları ifade etti: “İmralı Adası’ndaki kazanımlar birilerinin lütfu, birilerinin ihsanı değil. İmralı Adası’ndaki bütün kazanımlar direnişin kazanımıdır. Bu görüşme açlık grevi ve ölüm orucu direnişinin bir sonucudur. Görüşme 3 mevsim devam eden direnişin bir kazanımıdır.”
Öcalan’ın yapılan görüşmede gönderdiği mesajı da değerlendiren Günay, şunları söyledi: “Kendi rol ve misyonunu tanımladı. Tüm olumsuzluklara ve saldırılara rağmen barışçıl hattını koruyor. Bu coğrafyada bir çözüm gelişecekse, bu Sayın Öcalan ile mümkün. Newroz Deklarasyonu başlayıp Dolmabahçe Mutabakatı’na kadar giden ve dünya kamuoyunun konuştuğu bir süreç var. Bir taraf Dolmabahçe Mutabakatı’ndaki görüntüyü tümden inkar ederken, bir diğer taraf tüm saldırılara rağmen, tecridin bu kadar derinleştirilmesine rağmen açık yüreklilikle, 2013 Newroz Deklarasyonu hattında olduğunu belirtiyor. Bu çok önemli bir nokta. Bu barışı savunmakla ve Sayın Öcalan’ın kendine biçtiği misyonlar ilgili bir durum. Türk ve Kürt halkı arasında barış köprüsünün temel aktörüdür. En iyi barış savunuculuğunu yapan en iyi savaşçılardır. Sayın Öcalan eşsiz bir savaşçı, kapitalist sistemi, egemenlerin, iktidarların ezberini bozan, temel ayaklarını çürüten bir savaşçı.”
‘Barışın mimarı’
Öcalan’ın, mesajında yer alan “Türkiye’nin ve hatta bölgenin sorunları, başta savaş olmak üzere, fiziki şiddet araçlarıyla değil, yumuşak güçle yani akıl, politik ve kültürel güçle çözebiliriz” ifadelerinin önemine işaret eden Günay, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “Savaşın kendisi bir haliyle ölüm ve yıkım, kendini kaybetme halidir. Aslında bir akıl yitimi halidir. Toplumsal yıkımının yarattığı sonuçlar vardır. Bu coğrafyanın bu dinamiklere ihtiyacı var. Bu coğrafyada savaşla kazanmayacağınız çok açık. 2013 Newroz Deklarasyonu hattı bu toplumun kabul ettiği bir durum. Sadece Sayın Öcalan’ın kendisine biçtiği bir misyon değil, aynı zamanda toplumun Sayın Öcalan’a biçtiği bir misyonla ilgilidir. Eylemlerin İmralı tecridinin kırılmasındaki ısrarın ana mantığı bununla ilgilidir; tecrit sistemi kırıldığı andan itibaren barışın mimarı daha aktif rol almaya başlayacaktır. Bu coğrafyada aslında özlemini duyduğu barışçıl hamleler başlayacaktır. Türkiye daha demokratikleşme sürecine, Ortadoğu içinde topyekûn barışçıl bir süreç başlayacaktır. Direnişin kendisi nasıl topyekûn ise kazanımlarında topyekûn etkisi olacaktır.”
Özgür Paksoy/Diyarbakır-MA