Asimilasyon ve ulusal baskı, bütün toplumun sorunu olarak bilince çıkmadıkça çözüm yaratılamıyor. Kanada Kızılderili soykırımı bunun en somut örneği. Kevin Daniel Annett’in öyküsü, bu bakımdan çok öğretici
Tam olarak söylersek, ülkenin ilk Başbakanı John A.McDonald, Kanada Yatılı Kızılderili Okulları’nın amacını şöyle özetliyordu: Çocuğun içindeki yerliyi öldürmek! 1840-1996 arasındaki yaklaşık 150 yıl boyunca 50 bine yakın çocuğu katleden ve bütün Kızılderili kültürünü soykırıma uğratan bu kilise okullarının korkunç hikâyesi, aslında sömürgeciliğin kirli yüzünü bize gösterir. Bu gerçeği araştırmak için kurulan ve Hakikatle Yüzleşme ve Barış Komisyonu’nun başkanı olarak 6 ciltlik raporunu açıklayan yargıç Murray Sinclair, Haziran 2015’te “Trajediyi anlatacak kelime yok.Yaşananlar için sadece özür dilemek yetmez. Eğitilecek diye anne-babalarının kollarından zorla alınan çocuklar, oyun bahçeleri yerine isimsiz mezarlara konuldular” diyordu.
Asimilasyon okulları Hükümet tarafından finanse edilen ve Kanada Katolik ve Anglikan Kiliseleri tarafından yönetilen bu okullarda, 150 yıl boyunca yaşları 4 ile 18 arasında değişen 150 binin üzerinde yerli çocuk sistematik asimilasyona tabi tutuldu. Binlercesi öldü veya kayıplara karıştı.Yerli çocuklar yıllarca ailelerini göremeden, kendi güçlerinin çok üzerinde efor gerektiren fiziksel işlere zorlanmış, aç bırakılmış, çoğu rahip ve rahibeler olan öğretmenler tarafından ileri derecede cinsel ve psikolojik istismara uğramıştı. Zorla Hristiyanlaştırılan yerli çocukların isimleri değiştirildi.Anadillerini konuşmaları zaten yasaktı ve unutturuldu. Kısırlaştırıldılar, cinsel taciz sonucu hamile kalan kız öğrencilerin bebekleri öldürüldü.Mikroplar verilerek üzerlerinde deneyler yapıldı.Yerli gururunu kırmak için türlü işkencelere maruz kaldılar: kırbaç, at kemeri, vidalı metal kemer ve bilardo istekasıyla dövülmek, aç ve susuz bırakılmak, elektrik şoku verilmesi, kış soğuğunda dışarda uyumak…Rapora göre, okullarda çeşitli nedenlerle ölen çocukların cenazeleri, masraf olmasın diye asla ailelerine geri gönderilmedi, mezarlara ikişer ikişer, isim bile yazılmadan gömüldü.
Ağır travma Birbiri ardına gelen Kanada hükümetleri, korkunç gerçeği yıllarca gizlemeyi, bunu bir‘eğitim mucizesi’ olarak sunmayı başardılar.Gerçekte olan ise Kanada Yerlileri Büyük Şefi Perry Bellgarde’in dediği gibi tam bir kültürel soykırımdı! Koca bir halkın geleceği iğdiş edilmişti. Etkileri bugün hala çok derin bir şekilde hissedilen bu travmaların yol açtığı psikolojik ve fiziksel hastalıklar, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, şiddete ve intihara eğilim, aile ve iş hayatına adaptasyon zorluğu gibi problemler bugün Kanada yerli toplumunun büyük sorunları olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor.Bu okullarda sağ kalmayı başarmış 80 bin yerli halen Kanada’da yaşıyor ve bu büyük trajedinin sonuçlarıyla boğuşuyor
Yürekli bir insan: Annett 2008’de Başbakan Stephen Joseph Harper, yerli halktan resmen özür dilediğinde bu bir anlam ifade etmiyordu artık.Ama oraya kadar bile kolay gelinmemişti.Birçok yürekli insan, bütün baskılara rağmen vazgeçmemiş ve gerçeğin ortaya çıkması için emek vermişti.Papaz Kevin Daniel Annett de bunlardan biriydi. 1956 doğumlu olan Annett, antropoloji ve ilahiyat eğitimi gördükten sonra Kanada Birleşik Kilisesi tarafından papaz olarak atandı.Ancak, görgü tanıklarına dayanarak 1995’te soykırım üzerine bir basın açıklaması yapınca önce açığa alındı, sonra da papazlıktan atıldı. Kitaplar, belgeseller ardı ardına gelince baskılar da arttı.Hakkında ‘deli’raporu düzenlenerek önce hastaneye kapatılmak istendi, sonra da kilise avukatlarının baskısıyla eşinden ve çocuklarından koparıldı.Ama hiç pes etmedi Annett.
Asimilasyon: Kimin sorunu? 2000 yılına gelindiğinde devlete 10 bin dava açılmıştı.Komisyon ise 2007’de kuruldu. 7 bine yakın tanıkla konuşan Komisyon, sadece katledilen 5 bin 995 çocuğun kimliğine ulaşmayı başardı ama bu, buzdağının görünen kısmıydı. Ölümlerin de ötesinde 150 binden fazla çocuğun geleceği sakatlanmış, belleği yok edilmişti.Raporda, 50 bine yakın çocuğun ortadan kaybolduğu belirtilirken, bunun bir yerli değil,Kanada sorunu olduğunun altı çizildi ve “Genç Kanadalıların gerçeği anlaması için” asimilasyon sürecinin okul müfredatının parçası haline getirilmesi de istendi. Bütün bu sürecin cefasını çeken Annett de, yılmadan çalıştı ve konuyla ilgili bütün komisyon ve yargılamaların içinde bulundu.Kendisi bugün de bütün dünyada soykırımla ilgili çalışmalarını bütün baskılara rağmen sürdürüyor. “Yüzleşme yerlilerin değil,Kanada’nın sorunudur.Buna bütün Kanada’nın dâhil olması gerekir” diyordu Yargıç Sinclair. Annett’in anladığı tam olarak buydu işte.Onun anladığı ve bizim hiç anlamadığımız gerçek…