İHD’nin “Türkiye’de Irkçılık: Yaşayanlar anlatıyor” başlığıyla düzenlediği konferansa katılan halklar, maruz kaldıkları ayrımcılığı anlattı
İnsan Hakları Derneği (İHD) Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon, “Türkiye’de ırkçılık: Yaşayanlar anlatıyor” başlığıyla Taksim’de bulunan Elite World İstanbul Hotel’de konferans düzenledi. Çok sayıda kişinin katıldığı konferansın açılış konuşmasını İHD Eş Başkanı Eren Keskin yaptı.
İstanbul belediye seçimlerinin iptal edilmesinin ardından kendilerine muhalifim diyenlerin “Her şey çok güzel olacak” sözünü söylediğini hatırlanan Keskin “Kurucu değerlere bağlıyım diye yola çıkanlar hiçbir zaman hiçbir şeyi güzel yapamazlar. Her şeyin güzel olması için herkesin kendisini aynı özgürlükte anlatabilmesi ifade etmesi gerekiyor. Biz bu ülkenin, bu devletin kurucu unsurlarıyız diyenlerinde tartışmasını istiyoruz. Kurucu unsuru değiliz, hiç birimiz değiliz. Bize dayatılan bu devletin kırmızı çizgilerini, örneğin Dersim, Ermeni soykırımını bize yasaklanan her şeyi tartışmamız gerekiyor. Ermeni, Kıbrıs sorunu bütün bunlar konuşamadığımız sorunlar. O nedenle böyle bir toplantı yapmayı amaçladık” dedi.
‘Irkçılık hakkında nasıl düşünebiliriz’
Keskin’in ardından Sosyolog Barış Ünlü, “Irkçılık Hakkında Nasıl Düşünebiliriz” başlığıyla ilgili sunum yaptı. “Irkçılığı bireysel bir fenomen olarak görenler genelde kimlerdir ve ne gibi çıkarları vardır bundan?” diye soran Ünlü, “Benim gözlemlerime göre bu yaklaşımı sahiplenenlerin büyük çoğunluğu egemen, etnik ya da ırksal gruba sahiptirler. Bunda ısrar etmelerinde bunda ne gibi çıkarları olabilir sorusunu sorduruyor” diye belirtti.
Açılış konuşmasının ardından konferansın birinci oturumu “Türkiye’de Müslüman Olmak” başlığı altında gerçekleştirildi. Birinci oturumun Moderatörlüğünü İHD Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon Üyesi Meral Çıldır yaptı.
Avukat Betsi Penso “Antisemitizm: Bir Küfür Çeşidi Olarak Yahudi” başlığı altında konuşmasını gerçekleştirdi. “Bu gün Türkiye’de antisemitizm adına neler oluyor?” diye soran Penso, sosyal medya başta olmak üzere her tarafta Yahudi kelimesinin küfür olarak kullanıldığına dikkat çekerek, bunun bazen “Yahudi, Ermeni” birleşimi olarak kendini gösterdiğini vurguladı.
‘Bir unutma arzusu var’
Yayıncı Yazar Rober Koptaş da “Yumurta Küfesi: Gündelik Hayatta Ermenilik Halleri” başlığı altında konuşmasını gerçekleştirdi. Koptaş “Benim kimliğimde adım Murat’tır. Babam askerde rahat etsin diye Murat diye yazdırmış. Herkesin ikinci bir ismi vardır. İsim değişikliği hayatta kalma stratejisi olarak üretilmiştir. Kalabalığın içinde kayıp olma istediği, Murat olma, Ayşe olma isteği kaçınılmazdır. Ama aynı zamanda kendi kimliğinizle var olma istediği aynı anda kendini gösteriyor. Buda bedensel olarak içe kapanmayı getiriyor. Bütün o zorlu deneyimlerini unutma isteği vardır. Çocuklarınıza bunu anlatmazsınız. Bir unutma arzusu vardır. Ama aynı zamanda hatırlamadan da yapamazsınız. Siz isteseniz de istemeseniz de geçmişteki o kötü deneyimler sizinle birlikte var olurlar” diye belirtti.
‘Halk bölünmüşlüğe mahkum ediliyor’
“Süryaniler Maruz Kaldıkları Ayrımcılıklar ve Sonuçları” başlığı altında konuşmasını gerçekleştiren avukat Erkan Metin de, Süryaniler arasında inanılmaz şekilde bir bölünmenin olduğuna dikkat çekerek, “Egemenlerin bilinçli politikalarıyla bu halk bu bölünmüşlüğe adeta mahkum ediliyor. Bu günümüze kadar geliyor. İnanılmaz bir şekilde dışarıda gelen baskılar bir karşılık buluyor ve bölünüyorlar. Hepsinin ortak bir kaderi var. İster dirensinler ister egemenlere mutlak bir şekilde tabi olsunlar, sonuçta Mezopotamya’da yaşayan halklar bir şekilde bölünmüş, mallarına el konulmuş yok edilmeye çalışılmıştır. Süryanilerin hiçbir zaman oturup birlik beraberlik içinde kendi haklarını, savunması kendi dilini kültürünü yaşatmaya dönüş bir çalışması olmamıştır. Türkiye’de buna karşı bir politika izleniyor. Burada sınırlı bir alanda kendi kimliğini korumaya çalışmış” diye konuştu.