YSK, İstanbul seçimleriyle ilgili kararını pazartesi ya da salı günü verecekmiş. Ben bu seçimlerin yenileceğini, yani YSK kararının bu yönde olacağını düşünenlerdenim. Tabii muhalefet partilerinin bu kararı nasıl karşılayacakları bilinmiyor. Ama bir eleştiri furyası sonunda onların da bu kararı AKP’nin bir meydan okuması olarak algılayıp kabul etmeleri en mümkün olasılık.
Ama doğrusu bu karar ve arkasından yapılacak seçim normal bir seçim olmayacak. Bunun bir nedeni muhalefet bu seçimi Erdoğan hükümetinin referandumu haline getirmeye çalışacak, iktidar ise iktidarda kalmanın tek yolu haline. Tabii bu nedenle de böyle bir seçimin ülkedeki bölünmeyi ve kutuplaşmaya daha derinlere götüreceği çok açık.
Böylelikle hızlanacak olan kutuplaşmanın referansı ise yine HDP olacak. AKP, CHP’ye “Bakın teröristlerle ilişkili olanlarla ittifak içindesiniz!” diyecek, CHP’de “Asıl siz teröristlere yol verdiniz, Habur vs ile” diyecek. Dolayısıyla günah keçisi olarak her iki taraf da HDP’ye vuracak, HDP’yi marjinalleştirecek vs. Görünen bu.
Onun için kendilerine milliyetçilik duygularını yükselterek destek arayanların adresi HDP olacak ve ülkedeki bütün fenalıkların ana sebebi de HDP ve onun destekçisi Kürtler olacak. Böylelikle yaratılacak dalganın çok tehlikeli gerginliklere yol açacağı da büyük bir olasılık.
İstanbul seçimlerinin yenilenmesi vesilesiyle HDP üzerinde yaratılacak algı operasyonları, 7 Haziran seçimleri ile 1 Kasım seçimleri arasındaki Ceylanpınar operasyonu ile başlayan savaş ve çatışma iklimine benzer bir etki üretmek üzere yapılacaktır. O nedenle de bu sürede İstanbul’da 1 milyonun üzerindeki Kürt yurttaşımıza ve HDP ile davranan çeşitli etnik ve inanç gruplarından insanlarımıza hayatı zorlaştıracak uygulamaların olması çok mümkün.
Oysa bu çok büyük bir haksızlık! Çünkü bu ülkede olan biten kötülüklerin adresi ülkeyi yöneten siyasi elitler. Yani bugünün HDP dışında kalmış siyasi partileri ve onların yöneticileri ve liderleri asıl suçlu olanlar. Ama ne yazık ki özellikle iktidarın neredeyse iktidara geldiğinden bu yana oluşturduğu medya tekeli ve buradan yaratılan hegemonya gerçeklerin anlaşılmasını önlemekte ve HDP’nin marjinal bir parti olduğu algısını yaratmaya çalışmakta.
Gelmekte olan bu dalga kötücül bir dalga. Sivil ve yaratıcı yöntemlerle bu dalgaya karşı koymanın yollarını bulmalıyız. Varolan siyasi partilerin gerçekten demokrasi diye bir dertleri olmadığını, onların bütün isteklerinin temsil ettikleri çıkar gruplarının ülkenin kaynaklarını yağmalamak olduğunu nasıl ortaya koyabiliriz? Bunları yoksulluk ve gelir dağılımı bağlamında nasıl daha iyi anlaşılabilir kılarız? Kayyumlarla yönetilen belediyelerde kayyumların eylemlerinin kendi çevrelerinin çıkarlarına uygun olarak yapıldığını nasıl daha yaygınlaştırabiliriz? Tabii bütün bunlardan öte HDP’nin Türkiye’nin geleceğinin partisi olduğunu nasıl daha etkili biçimde anlatabiliriz?
Düşünmemiz gerek…