Cezaevine giren Cumhuriyet gazetesi eski çalışanları için Çağlayan’da Adalet Nöbeti yeniden başlatıldı
Yargılandıkları Cumhuriyet Davası kapsamında haklarında verilen hapis cezaları İstinaf Mahkemesi tarafından onaylanan gazete çalışanları Musa Kart, Güray Öz, Önder Çelik, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör, ve Emre İper geçtiğimiz hafta yeniden cezaevine girdi.
Cezaları 5 yılın altında olduğu için Yargıtay’da itiraz hakları olmayan gazeteciler için Çağlayan Adliyesi önünde yeniden Adalet Nöbeti başlatıldı.
Eyleme dava avukatlarının yanı sıra gazeteciler, DİSK Basın-İş genel başkanı Faruk Eren, İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan katıldı.
‘Dosyayı hazırlayan savcı ‘FETÖ’ sanığı’
Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu tarafından yapılan açıklamada, gazetecilerin tutukluluk durumlarının hukuksuzluk olduğu ve soruşturma dosyasını hazırlayan savcının ‘FETÖ davası sanığı’ olduğu ifade edildi.
Tümüyle dayanaktan yoksun biçimde oluşturulan kararla mahkum edilen Cumhuriyet gazetesi eski yazar, çizer ve çalışanları için haftalarca burada tuttukları Adalet Nöbetlerinde yaşanan hukuksuzluğa işaret ettiklerini dile getiren Durakoğlu, “Şimdi gelinen aşama itibariyle karar sonrasında yeni bir hukuksuzluk daha yaşanmaktadır. Geçen hafta Kandıra Cezaevi’ne giderek teslim olan meslektaşlarımız 5 yılın altında mahkumiyet cezaları aldıkları için bu cezaları Bölge Adliye mahkemesi kararıyla kesinleşti. Davanın diğer sanıkları 5 yılın üzerinde mahkumiyet aldıkları için dosyaları temyiz incelemesi bakımından Yargıtay’da görülecektir. Bu ayrım kesinleşen karar nedeniyle arkadaşlarımızın cezalarının infazına neden oldu. Bu nedenle de arkadaşlarımız şimdi Kandıra Cezaevi’ndeler” dedi.
Yargıtay’ın kararı emsal oluşturacak
5 yılın üzerinde ceza alan gazetecilerin temyiz sonuçlarının diğer ceza alan gazetecilere emsal oluşturacağını belirten Durakoğlu, şunları söyledi:
“Diğer sanıklar için temyiz incelemesi yapan Yargıtay, baştan sona dayanaktan yoksun olduğuna inandığımız bu davayı esastan bozarsa, bu bozmadan şimdi cezaevinde bulunan arkadaşlarımız da yararlanacaktır. Bu yararlanmaya ilişkin yasal düzenleme son derece açık iken, infazın ertelenmesine için şimdiye kadar yapılan tüm müracaatlar reddedilmiştir. Yaşanan bu açık hukuksuzluk çok açık biçimde gözlemlenmiş, hatta bizzat Adalet Bakanı tarafından dile getirilmiş ve değişiklik öngörüldüğü ifade edilmiş olmasına karşın herhangi bir adımın atılmamış olması infazın ertelenmesi, müessesininse çalıştırılmamış olması, sadece bir hukuksuzluğu değil, bu dosyaya ilişkin ön yargıyı da açıkça göstermektedir. Bu noktadan ivedilikle çıkabilmeliyiz. Reddedilen başvuruyu takiben bu kez İstinafa yapılacak yeni erteleme başvurusunun mutlaka olumlu sonuçlanmasını bekliyoruz. Bu arada özellikle zamanlamasını manidar bulduğumuz Anayasa Mahkemesi’nde bugün gündemde olan bireysel başvurulara verilecek kararında infazın ertelenmesinde etkili olabileceğini değerlendirmekteyiz.”
‘Utanılacak bir durum’
Baro Başkanı, Cumhuriyet davasının ileride “utanılacak bir durum” olarak hafızalarda kalacağını da sözlerine ekledi.
Durakoğlu, “Oysa hukuku krizlerden çıkaran, krizlerden çıkışın momentumu olarak uyguladığımız dönemlerde yargının da, bu gücüyle çıkışı sağlayabileceğini gördüğümüz dönemleri de yaşadık. Davasında taraf gördüğü avukatı öldüren, zavallılaşmış zihniyetlerden, kurtulabilmeliyiz. Şimdi katilin de bir avukata ihtiyacı olduğunu unutmadan savunma hakkına saygıyı bir toplumsal gereksinim olarak görebilmeliyiz. Adalet talep edebilmeli bizim toplumumuzda. Aş ister gibi, iş ister gibi, ekmek ister gibi, su ister gibi Adalet talep edebilmeli. Kolluğun avukat dövdüğü zavallı zihniyetlerden arınabilmeliyiz. Cumhurbaşkanı korumaları tarafından ölesiye dövülen bir avukat için toplumca ayağa kalkabilmeliyiz. Bu görevliler için korkmadan ‘işkenceci’ nitelemesi yapıp, hesabını sorabilmeliyiz. ‘Kötü muamele’ adı altında sıradanlaşan soruşturmalarla geçiştirmeler yerine, o konumdaki avukatı tutuklamaya sevk eden savcının bu talebini sorgulayabilmeliyiz. İşkenceciyi sorup, yargılaması gereken yargıcın ev hapsi kararını sadece hukuki değerlerle değil, insancıl açıdan da sorgulayabilmeliyiz” ifadelerini kullandı.