Arap coğrafyasında yüz yıllık geçmişi bulunan İhvan-ı Müslimin’in ABD tarafından terör örgütü listesine alınacak olması yeni bir döneme işaret ediyor. AKP’nin Arap dünyasına sultan olma hayali, Araplarla karşı karşıya gelme kabusuna dönüştü.
Mücahit Akgün/Dış Haberler
ABD Başkanı Donald Trump’ın İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) hareketini terör örgütü listesine alma hazırlığında olduğu yönündeki haberler büyük etki yarattı. Ardından Beyaz Saray Basın Danışmanı Sarah Sander, basına gönderdiği açıklama ile Trump’ın niyetini teyit etti. Şimdilik hazırlık aşamasında olduğu ilan edilen kararın resmileşmesi sürpriz olmayacak. Olası karar, Mısır’da Mursi’ye karşı gerçekleştirilen askeri darbe ile başlayan sürecin devamı niteliğinde. Bu adımla İhvan’ın iktidar ortağı olduğu ülkelerde pozisyonu zayıflayacak, hareketle ilintili olan kişi ve kesimlere politik ve ekonomik kısıtlamalar gelecek. Haliyle İhvan ile politik saiklerle işbirliği yapan ya da destekleyen ülkelere de yansıması ve maliyeti olacak.
ABD’nin İhvan’ı terör örgütü olarak ilan etmesinin sebeplerinden biri Batı karşıtlığına dayanan ideolojisi. Özellikle ilk cihadını Filistin’de İsrail’e karşı savaşarak yapan İhvan’ın Yahudiler açısından yarattığı potansiyel tehlike en önemli motivasyon kaynaklarından biri. Kuşkusuz İhvan’ı kendi iktidarları için tehlike gören Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin talepleri de etkili olmuştur. Nitekim Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin ziyaretinin hemen ardından konunun gündeme gelmesi buna işaret ediyor. ABD ve müttefikleriyle ilişkilerin limoni olduğu Türkiye gibi bazı ülkelerin İhvan’a yatırım yapması da ek bir faktör olarak sıralanabilir.
Türkiye destek veriyor
Her halükarda ABD’nin alınması muhtemel olan kararının uygulanma süreci Washington için yeni meşgalelere vesile olacaktır. Zira İhvan hareketi Tunus’ta iktidar sahibi iken, bölünmüş Libya’da ise BM tarafından tanınan Trablus merkezli hükümetin dominant gücü. Yanı sıra ABD’nin müttefiki olan Katar ve Türkiye’nin İhvan ile ilişkileri bu karardan etkilenecek. Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından daha önce terör örgütü ilan edilen İhvan’a yönelik ABD kararı memnuniyetle karşılanacak. Ancak kararın İhvan’ın neredeyse iktidar ortağı olduğu Sudan’da (Ömer el Beşir devrilmesine rağmen), BM tarafında tanınan hükümette dominant güç olduğu Libya ve iktidar olduğu Tunus’ta; yine örgütün yatırım yaptığı Türkiye ve Katar tarafından aynı memnuniyetle uygulanmayacağı aşikar. Nitekim karara ilk tepki Türkiye’den geldi. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Eğer demokratik unsurları yasaklıyorsanız terör unsurlarının ortaya çıkmasını sağlıyorsunuz” diyerek, demokratikliği kendinden menkul İhvan’ın terör örgütü ilan edilmesine karşı olduklarını ifade etti. Gaye başka olsa da İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevat Zarif de yıllardır düşman olarak gördüğü ve savaştığı İhvan’a sahip çıkarak ABD’nin olası kararına tepki gösterdi. İhvan finansörü Katar’dan şimdiye kadar bir açıklama gelmedi.
Hesaplar farklı
İran’ın İhvan açıklamasının taktiksel ve geçici olduğunu not ederek bir kenara bırakırsak asıl etkilenen ülkeler Türkiye ve Katar olacaktır. Özellikle Arap halk ayaklanmaları ile birlikte Katar ve Türkiye İhvan için ekonomik ve politik ifade platformu ola geldi. Katar, Suudi Arabistan tandanslı Vahabiliğe karşı İhvan’ı destekleyerek Arap dünyasında nüfuz yarışına hız verirken, Türkiye,İran Şii mezhepçiliğine karşı İhvan üzerinden Sünni mezhepçiliğinin hamiliğine ve buna binaen yeni Osmanlıcılık hesaplarına girişti. Osmanlıcılığın hezimeti Arap devletlerinin başında bulunan diktatörlerden muzdarip olan Arap halkının ezilen kesimlerinin alternatifsizlikten pençesine düştüğü Sünni Arap gençlerinin sırtında yeni Osmanlıcılık semirtilecekti. Yasin Aktay’ın kılavuzluğunda Irak, Suriye, Mısır, Tunus, Sudan ve Libya başta olmak üzere İhvan öncülüklü iktidarlarla devri saadete dönme yolculuğu çok geçmeden gerçeklik duvarına çarparak tuzla buz oldu. IŞİD ve benzeri örgütlerde somutlaşan yol haritası coğrafyayı kan gölüne çevirmesine yetti ancak Osmanlıcılık hayalleri ilk olarak Mısır, ardı sıra Irak ve Suriye’de hezimetle sonuçlandı. Elde kalan uzman diktatör Ömer el Beşir’in halk ayaklanmasıyla devrilmesiyle son kale de düştü. Sevak Adası’nda kurulması planlanan Türk askeri üssü başta olmak üzere diktatör Beşir ile yapılan anlaşmalar tehlikede ve iptal edileceği yönünde haberler basına yansıdı. Şimdilerde canhıraş bir şekilde Libya’da ayakta kalması pek mümkün olmayan, Trablus’a sıkışmış İhvan’a yardım ulaştırmanın derdinde AKP iktidarı. Ancak ülkenin önemli bir bölümünü hakimiyetinde tutan, AB, ABD ve Arap ülkelerinin desteğini alan emekli bir asker olan Halife Hafter ve ortakları Türkiye’den hava ve deniz yoluyla ülkeye cephane soktukları gerekçesiyle Ankara’nın iç savaşı teşvik ettiği gerekçesiyle BM’ye şikayette bulundu.
AKP’ye bel bağlayınca…
AKP iktidarı ve Katar’ın İhvan’ı ayakta tutma ve desteği sürdürme olanakları zaten tükenmişti. Trump’ın olası kararı bu süreci daha da zorlaştırdı. İstanbul’u merkez edinen İhvan’a yönelik karara AKP iktidarının uymaması ABD ve Arap ülkeleriyle yeni ekonomik ve siyasi gerginlikleri tetikleyecektir. Özcesi Arap dünyasına sultan olma hayali tam tersine tüm Araplarla karşı karşıya gelme kabusuna dönüştü. En büyük zararı da AKP iktidarına bel bağlayan İhvan’ın kendisi gördü. Neredeyse Suriye ve Irak’ta yol alma düzeyinde. Mısır’da ciddi darbe yerken, Libya, Sudan ve diğer Arap ülkelerinde tarihinin en zayıf konumuna düştü. Arap ülkeleriyle ilişkileri iyileştirmek adına son darbeyi AKP iktidarından yemesi işten bile değil. Suriye’de AKP’den yediği darbenin aynısını Mısır, Libya, Sudan, Tunus ve diğer yerlerde de yemesi yüksek olasılık.
Radikal örgütlerin mayası
Trump’ın olası kararının neden ve yansımalarına geçmeden önce İhvan-ı Müslimin’e ilişkin birkaç hususu belirtmekte fayda var. Yüz yıla yakın geçmişi olan bir örgütlenme. Evveliyatı olmakla birlikte Hasan El Benna tarafından 1928 yılında kuruldu. Benna, 1949 yılında uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi. Benna’dan sonra hareketin ideolojik mayası Seyyid Kutup tarafından sağlandı. İhvan’ın ideolojik ve politik olarak sunduğu programın bir yanı şeriata dayalı iktidar sistemi. Benna’nın tanımlamasıyla İslam devleti. Diğer yanıyla özelde Hristiyan ve Yahudi, totalde Batı karşıtlığı. Amaca ulaşmak için seçilen yol ise “çürümüşlük” olarak tanımlanan Batıya ait olan her şeye ve Batıyla ilintili olan herkese karşı “cihat” etmektir. Arap ülkelerinin tamamının yanı sıra dünyanın birçok ülkesinde örgütlenmesi bulunan İhvan’ın kuruluşundan beri paramiliter yapılanması da mevcut. Arap ülkelerinde ulaştığı örgütlenme ağıyla zaman zaman iktidar ortağı ya da verdiği destekle iktidarların periferisinde tuttuğu ve örgütlenme olanağı sağladığı bir güç oldu. Ürettiği zihniyet ve imal ettiği rıza ile Vahabi-Selefi yapılanmalarla birlikte Arap coğrafyasında ortaya çıkan ve dünya politikasına etki eden El Kaide, Taliban, Boko Haram, IŞİD gibi irili ufaklı tüm radikal örgütlenmelerin ideolojik mayasına katkı sunan en önemli örgütlenmelerdendir.