Son yıllarda iş alanlarında kadınların ölüm oranlarının artması, taciz ve mobinge maruz kalmaları, kadınların hem iş, hem de yaşam güvencesinin olmadığını adeta gözler önüne serdi. İş cinayetlerinde yaşamını yitiren kadın işçilerden yüzde 75’i sendikasız ya da kayıt dışı çalıştırılıyor. ANF’ye konuşarak, çalışma yaşamının erkek egemen bir alandan oluştuğuna dikkat çeken Avukat Selay Dağsuyu, kadınların yaklaşık 3’te 2’sinin çalışma yaşamının dışında kalmasının bir ekonomik şiddet biçimi olduğunu belirtiyor. “İşverenlerin yüzde 90’ı erkek, yani işyerlerini erkekler yönetiyor ve bir şiddet aktörü olarak erkek işverenler öne çıkıyor!” diyerek konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Dağsuyu, çalışma yaşamında şiddetin öncelikli ve ağırlıklı mağduru kadınlar. İşyerinde kadına yönelik şiddet; ayrımcılık, fiziksel şiddet, sözel şiddet, duygusal şiddet, cinsel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet ve mobbing şeklinde karşımıza çıkıyor” dedi.
‘Mücadeleye hazırız’
Dağsuyu, şöyle devam etti: “Çalışma yaşamında cinsiyet veya gebelik nedeniyle yapılan ayrımcılığın bizatihi kendisi bir şiddet biçimidir. Çalışma yaşamında kadına yönelik şiddete karşı haklarımız var. Ancak bu hakların yeterli olduğunu söylemek çok güç. Bu durum Türkiye’ye özgü de değil. Bu yüzden Dünyanın dört bir yanında sendikalar ve küresel sendikalar, Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) çalışma yaşamında şiddet ile ilgili özel bir sözleşme onaylaması için kampanyalar yürütüyor. Sonuç olarak bir yandan mevcut hakları kullanırken bir yandan da çalışma yaşamında şiddete ilişkin olarak özel düzenlemeler yapılması için mücadele etmekte yarar var. Biz kadın avukatlar, kız kardeşlerimiz için el ele bu mücadeleyi vermeye hazırız.”
ADANA