Kadınların eşit yurttaş olma talebi her alanda devam ederken bir seçimin daha içinde bulduk kendimizi. Her zaman duyduğumuz vaatler, kadın kotaları, fırsat eşitlikleri vs. bir parmak bal çalmak gibi geliyor bize. İş listeler hazırlanmaya geldiğinde ise takke düşüyor ve kel görünüyor. Siyasi partilerin ilk sıralarında neredeyse kadının adı hiç yok. Listelerinin birinci sırasında AKP 4, CHP ve İYİ Parti 6, MHP 2 kadın aday gösterirken Saadet Partisi hiç kadın aday göstermemiştir. Buna karşılık ise HDP ilk sıradan 18 kadın aday göstermiştir. Bu yönüyle de HDP bir kadın partisidir. Bu sadece ilk sırada yer alan kadın sayısı olup listelerin tümü incelendiğinde 228 kadın aday olduğu görülecektir. Dileğimiz 300 milletvekilinin kadın olduğu bir parlamentodur.
Peki bu çok mu zor?
1789’da Fransız Ulusal Meclisi’nde okunan ve günümüzdeki İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin esin kaynaklarından biri olan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne karşı, bu metinde geçen “insan” sözcüğünün yalnızca erkeği kastetmesi nedeniyle 1791 yılında Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi yayımlanmıştır. Görüldüğü gibi kadınların siyasal temsil sorunu da, yurttaşlık tanımının kendisi ile başlar ki bu tanım zaten başlı başına erildir ve tarafsız değildir. Kadınların erkekler ile eşit olmamasının önündeki en büyük engeller toplumsal cinsiyet rolleri ve erkek egemen toplumlardır. Kadının ev işleri, çocuk ve yaşlı bakımı ile ilgilenmesi ile kamusal hayata katılmasının önü kapatılırken, erkek kamusal hayatta olup politika ile ilgilenmek için bir hayli vakti olmuştur. Kadınları ve erkekleri ayrıştıran bu bakış açısı nedeniyle siyaset her zaman erkek işi olmuş kadınlar ya vitrin ya da vaat unsuru olmuştur.
Serpil Sancar dönemin çizdiği kadın modeli ile onun günümüze yansımasını şöyle anlatmıştır: “(…) Bu modele göre kadınların esas işi anne ve eş olarak aileyi sürdürmektir; bu nedenle kadının kamusal görünürlüğü sınırlı, icazetli ve asimetriktir. Kamusal alanlara modernliğin gereği olarak kabul edilen kadınların, bir yandan erkek egemen yapılar ve örgütler içinde bir anne ve eş gibi uyumlu, sessiz ve sadık olmaları beklenmiş, diğer yandan, lideri, ideolojiyi, partiyi de büyük sadakatle savunacak bir ‘yoldaşlık’ beklentisi buna eşlik etmiştir. Kadın hakları mücadelesinin bağımsız ve özgürlükçü içeriğinin sonunu getiren bu dönüşümler siyasal partilerin örgütlenme anlayışlarına, kadın kolları yönetimlerine ve parti ideolojilerine de yansıyarak devam etmiştir. Bu modele göre kadınlar, siyasal partiler içinde sadece yardımcı ve ikincil rollerde, cinsiyetçi içerikle şekillendirilmiş konumlara ulaşabilirler. Bu anlayış nedeniyle hiç bir zaman siyasal parti yönetimlerinde kadınlar söz sahibi olamamışlardır; önemli kadın politikacılar yetişmemiş ve kadın-erkek eşitliği siyasal alanda kendine politik destek bulamamıştır.”
Toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklerin giderilmesi ve eşitliğin sağlanması siyasal karar alma mekanizmalarında sağlanır ancak bu mekanizmalarda kadınların yer almaması bu eşitsizliğin sürekli yeniden üretilmesine neden olmaktadır. Siyaset yaşamın ta kendisidir. Yaşamı hakkında söz söylemek tüm yurttaşların hakkı olduğu gibi kadının da bu siyasal ortamda kendi yaşamıyla ilgili söyleyecek çok sözü bulunmaktadır. Kadına karşı şiddetin bu kadar arttığı, kadınların her alanda sömürüldüğü, tüm ev işinin üzerine yıkıldığı bu ortamda sorunu muhatabından dinlemek gerekmektedir. Bu nedenle kadının sorunlarını empati yapabilmesi veya bizzat sorunun muhatabı olması nedeniyle Meclis kürsüsünden dile getirmesi önemlidir. Gerçek bir demokrasi kadınların Meclis’te eşit temsili ile mümkündür.
Ataerkil sisteme dayalı yapılanma içinde toplum tarafından kadına yüklenen roller, kadınların siyasete, karar alma mekanizmalarına katılmaları önünde engeldir. Böylece kadınlar siyasette var olamadıkları gibi nitelik bakımından da eksik bir temsil söz konusu olmaktadır. Çünkü kadınlar kuralları erkekler tarafından konulmuş bir sistem içerisinde var olmaya çalışmaktadırlar. Kadınların siyasete katılımlarında ev içi sorumlulukla beraber bir çok toplumsal engel bulunmaktadır. Bu engeller sisteme dair sorunlardır. Kadınların parlamentodaki varlığı bu sorunların çözümü için şarttır. Her alanda eşit sorumluluk alıp yaşamı ortaklaştırıyor isek siyasi yaşamı da ortaklaşa kurmak gerekmektedir. —