Kanlı 1 Mayıs’ın tanıklarından HDP İstanbul İl Eşbaşkan Yardımcısı Cengiz Uzuner, o gün yaşadıklarını anlattı. Uzuner, ‘1 Mayıs 1977’de yaşananlar Devletin karanlık güçlerinin bir provokasyonuydu’ dedi
ABD ve İngiltere’de 1850’li yıllarda günlük çalışma süresinin 10 saate çıkartılması üzerin emekçilerin 8 saat talebiyle başlayan ve farklı zamanlarda ve mekanlara yayılan işçi eylemleri sonucu ortaya çıkan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü yakın tarihte resmi olarak kabul gördü. Türkiye’de ise 1 Mayıs, resmi olarak ilk kez 1923’te kutlandı. Nisan 2008’de ise alınan kararla 1 Mayıs, “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edilirken, 22 Nisan 2009 tarihinde ise resmi tatil ilan edildi.
1 Mayıs katliamı
Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de 1 Mayıs alanları, devletin kanlı eylemlerine sahne oldu. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) öncülüğünde 1977 yılından Taksim Meydanı’nda emekçilerin yaptığı kutlama kana bulandı. Tüm engellemelerine rağmen 500 bin emekçi alanlara aktı. Ancak, saat 19.00 sıralarında dönemin DİSK Başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Halkın üzerine açılan ateş sonucu 34 emekçi yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenlerin çoğu, Kazancı Yokuşu’nun başında, park edilmiş kamyon yüzünden hayata veda etti. Bu yüzden her yıl 1 Mayıs günü yaşamını yitirenler, Kazancı Yokuşu’nda anılıyor. O gün Türkiye tarihine “Kanlı 1 Mayıs” olarak kaydedildi.
Taksim yine yasak
1 Mayıs, 1977 yılından bu yana katliam, baskı, engelleme ve yasaklamalarla karşı karşıya kalırken, İstanbul Taksim Meydanı bu yılda işçilere kapatıldı. Bu yılki kutlamanın adresi ise Bakırköy Pazar alanı olarak belirlendi.
Kanlı 1 Mayıs’ın tanığı olan Halkların Demokratik Partisi(HDP) İstanbul İl Eşbaşkan Yardımcısı Cengiz Uzuner, o dönem yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı’ndan Sadiye Eser’e anlattı. 1977’de ilk defa 1 Mayıs’a katıldığını ifade eden Uzuner, “O yıllarda pankartımızı, dövizlerimizi elle yazıp hazırlıyorduk. Herkes günler öncesinden haftalar öncesinden 1 Mayıs’a hazırlanıyordu. İzmit’te Çelik sanayi adlı fabrikada çalışıyordum. 600 işçinin çalıştığı fabrikada 450 işçi 19977 1 Mayıs’ına katıldık. Gümüşsuyu yokuşundan gelerek 3 koldan Taksim Meydanı’na çıktık.
‘Hamile bir arkadaşımızı panzer ezdi’
Müthiş bir kalabalığın olduğunu hatırlatan Uzuner, “O zaman kürsüye çok yakın bir yerde DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in sesini alıyordum. O zaman şimdiki gibi küçük ses kayıt cihazları yoktu. Kocaman bir teyple sesi alıyordum. Silahlar patladığında önce fark etmedim. Herkesin kaçıştığını gördüğümde olayın vahametini kavradık. Kimimiz yattık, kimimiz kaçmaya başladık ama o devasa kitle birbirini ezerek dağılmaya çalışıyordu” diye belirti. Hiç unutamayacağı bir sahnenin yaşandığını sözlerine ekleyen Uzuner, “1 Mayıs 1977’de hamile bir kadın arkadaşımızın üzerinden panzer geçti. O arkadaşımızı kaybettik” diye konuştu.
‘Sol içi çatışma diye lanse etmek istediler’
O anları anlatmayı sürdüren Uzuner, şöyle devam etti: “O zaman gaz yoktu. Ama üzerimize boyalı su sıkıyorlardı. Boyalı su sıkılan kişi nereye kaçarsa kaçsın gözaltına alınıyordu. Sonrasında günlerce gözaltında kaldılar. Bazılarını suçlamak istediler ama hiçbir delil bulamadılar. 1 Mayıs 1977 failleri henüz bulunmuş değil. O zaman sol içi bir rekabete ve sol bir çatışma diye lanse etmeye çalıştılar ama bu asla böyle değildir. Devletin karanlık güçlerinin bir provokasyonudur. Gelişen büyüyen sınıf mücadelesi, sendikal hareketi sosyalist hareketi geriletmek ve toplumda sola karşı bir yanılgı yaratmak için yapılmış bir komplodur.”
‘12 Eylül sonrası kuşağa kayıp kuşak diyoruz’
Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) , DİSK gibi örgütlerle siyasi partilerin 12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte kapatıldığını anımsatan Uzuner, şunları dile getirdi: “Sadece 10 bin TÖB-DER’li öğretmen tutuklandı. Bir o kadarı yurt dışına gitmek zorunda kaldı. Daktilo ve kitap suç aleti olarak sayıldı. 12 Eylül faşist generali Kenan Evren işçilerin ücretlerinin çok yüksek olduğunu alanlarda dillendirmeye başladı. DİSK’in örgütlü olduğu iş yerlerinde ücretler hakikatten çok ciddi bir artış göstermişti, işçi hakları gelişmişti. Öğretmen örgütü 300 bin öğretmen olduğu 1977’de 200 bin TÖB-DER üyesi vardı. TÖB-DER’in 632 şubesi vardı. 632 şubenin tamamı kapatıldı ve yöneticilerinin tamamı gözaltına alındı ve tutuklandı. 8 yıl-10 yılla yargılandılar. DİSK yöneticileri idamla yargılandılar. Hiçbir suç bulunmadığı için daha sonra beraat ettiler. O günün koşulları değerlendirdiğimiz de sınıfın kendisi için sınıf olma bilinci geliştiği, sosyalist hareketin devrimci hareketin, gençlik hareketinin, Kürt hareketinin siyasallaştığı bir dönem olarak değerlendirebiliriz. Ve sermayenin siyasi iktidarın karanlık güçleri bu gelişmeye karşı verdiği komplodur. Hala acıları devam etmektedir. Bugünkü örgütsüzlüğün etkilerinden birisi de 12 Eylül’dür. 12 Eylül sonrası gençliğin kayıp kuşak diyoruz. Okumayan, tartışmayan, üretmeyen bir insan topluluğu örgütsüz bir toplum yaratmaya çalıştılar. 1977’ye bakarken buradan bakmak gerekir. Bugün 1 Mayıs 2019’da hala Taksim dememizin gerekçesi budur. Türkiye’de 1 Mayıs denildiğinde akla Taksim gelir. Bizim için her yer Taksim’dir ama Taksim 1 Mayıs alanıdır. 1 Mayıs’ta yitirdiğimiz yoldaşlarımızın bayrağı hiçbir zaman yere düşmeyecektir, o bayrağı yükseltmek bütün işçilerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların görevidir.”
‘Bedel ödemeden kazanım olmaz’
Taksim’in yasaklanmasına ilişkin “İstanbul’da miting alanları diye bir alan belirlediler. Bu alanların içerisinde Taksim yok. Kadıköy yok. Yani esas bizim için önemli olan alanlar yok” diyen Uzuner, şöyle konuştu: “Taksim bir futbol maçı sonrasındaki kutlamalara açık. Yine bir pop müzik şarkıcının konserine açık. Ama sınıfın kendi taleplerini gündeme getirmesinde, kapalı. Bu aşılacaktır. Bu mücadeleyle aşılır. Hiçbir bedel ödenmeden kazanım olmaz. Türkiye işçi sınıfı, Türkiye demokrasi güçlerinin deneyleri vardır. Ödedikleri bedeller fazladır. Önümüzdeki yıllarda işçi sınıfı yine mavi tulumuyla Taksim’e çıkacaktır.”
Bu sene simgemiz beyaz tülbent
Bu yıl beyaz tülbentlerle 1 Mayıs’ı kutlayacaklarını dile getiren Uzuner, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu seneki 1 Mayıs çağrımız ‘Leyla sınıftır sınıf tecritte.’ Bu seneki simgemiz beyaz tülbenttir. Tülbentlerini tak da gel diyoruz herkese. Açlık grevleri açlık grevlerinin yaşandığı bir ülkede birinci gündemimiz tecridin kaldırılmasıdır, açlık grevlerinin son bulmasıdır. Bu yıl her yer 1 Mayıs her yer Taksim diyeceğiz. Türkiye’de tecrit bitmeden demokrasi gelmez. Demokrasi gelemeden işçi hakları da diğer demokratik haklarda gelmez. Bunun için bütün insanları, demokratları, yurtseverleri, sosyalistleri, işçileri, kadınları, gençleri ‘beyaz tülbentini tak da gel’ diyerek alanlarda buluşmaya çağırıyoruz.”