Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan Elif Akkurt, cezaevlerindeki en eski ve en vahim uygulamalardan biri olan sevk-sürgünlere değinmiş: “Örneğin İstanbul’da mahkemesi devam etmekte olan bir tutuklu Van’a, Adana’ya gönderilebiliyor. Yine Diyarbakır’da, Mardin’de mahkemesi süren tutuklular da Tekirdağ’a, İstanbul’a gönderilmektedir. Keyfi olarak yapılan bu sürgün-sevkler yüzünden her defasında eşyalarımız dağıtılmakta, el konulmaktadır. Arkadaşlarımızdan, ailelerimizden uzak hapishanelere sürgün edilerek sürgün ediliyoruz. Buna karşı çıkmak için sürgün-sevk yapan hapishane idareleri hakkında suç duyurusunda bulunduk.”
Bandırma 1 nolu T Tipi Cezaevi’nde 5 Ocak 2019’dan itibaren süresiz- dönüşümsüz açlık grevine başlayan Abdullah Kaya, Zinar Doğan, Şehmus Can, M. Siraç Keskin, Engin Okuducu eylemlerine devam ederken; bu cezaevinde 1 Mart 2019 itibariyle süresiz-dönüşümsüz açlık grevine katılanların isimleri şöyle: Taner Bozyel, Aziz M. Koç, Nezir Gümüş, Tayfun Tokur, İsmet Seymen, Gani Çelik, İhsan Tüzün, Rızgar Turhan, Mizbah Munar, Caner Duygu, M. Şakir Dalkılıç, Nizamettin Mahmutoğlu, Ümit Ağırbaş, Murat Akkaya, Ercan Atak, Maşallah Eren, Ahmet Kaçar, İlyas Arat, Resul Çetin, Ercan Atay, Barış Tuncay, Ali Kaya, Hamza Üngür, Vedat Bayram, Melik Demirağaç, Alattin Berfe, Ömer Yüce, Ahmet Yoksun, Fırat Tanrıverdi, İsmail Çevik, Halil Karaduman, Ferit Tokur, Bilal Atlı, Mahir Binici, Kadir Emek, Vedat Derin, Rıdvan Sayın, Kerem Budak, M. Emin Yıldırım, Kamuran Yitik, Şahin Gegez, Erdi Alkan, Ali Adıbelli, Hasan Ahmet, Tahsin Barutçu, Y. Serhat Bilgiz, Agit Yılmaz, Aşık Eroğlu, Veysi Ölçen, Özkan İnci, Hasan İpek, Vedat Ciresun, Naif İşçi, Cevdet Halim, Selman Esmer, Hasari Yumşak, Burhan İbi, Kamil İzci, Hayrettin Engin, Fırat Çiftçi, Metin Gezen…
Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Caner Koç, bize gönderdiği mektubunda şöyle diyor: “122 insanın hayatını vererek kazanılmış haklarımız ya kısıtlanıyor ya da hiç kullandırılmıyor. Adalet Bakanlığı’nın 45/1 nolu genelgesi gereği, haftada 10 saat, 10 kişiyle sohbet hakkımız varken, sohbet saati azaltıldığı gibi açık görüş, arama benzeri gerekçelerle hiç yaptırılmıyor. Dahası zaten birlikte kaldığın kişilerle, sizi sohbete çıkarıyorlar. Bu arada, hücrelerimizde 10 kitaptan fazlasını bulunduramıyoruz.”
Bandırma 1 nolu T Tipi Cezaevi’nde 5 Ocak 2019 günü itibariyle süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlayan kişilerin sağlık durumları özetle şöyledir. Şehmus Can: Baş ağrısı, kas ağrıları, mide ağrısı, böbrek ağrısı, bağırsaklarda sorun ve kanamalar. Bu süreçte 11 kilo kaybı var. Abdullah Kaya: Tansiyon ve şekeri düşük. Baş ağrısı, halsizlik var. Tek başına ayağa kalkamıyor. Yürüyemiyor. Elleri ve ayakları titriyor. Kontrolsüz refleks gösteriyor. El ve ayaklarda soğuma söz konusu. Görme bozukluğu, kan kusma var. Bağırsak, böbrek iltihaplanması söz konusu. Boğazda kuruma var. Nefes almakta zorlanıyor. Uyuyamıyor. Ses, koku ve ışığa karşı hassaslaşma var. Zinar Doğan: Kusma, baş ve mide ağrıları, uykusuzluk, halsizlik, yürüyememe, eklem-kas ağrıları, görme-duyma-koku kaybı söz konusu. Yaklaşık 16 kilo kaybetti. Engin Okuducu: Hemen hemen aynı ağrıları çekmekte. Bulanık görme söz konusu. Sese ve ışığa karşı aşırı duyarlılık. Kimi zaman konuşmada zorlanma. Sağ tarafında baştan aşağı uyuşma ve hissizlik var. Bağırsaklarından kan geliyor. Toplamda 21 kilo kaybetti. Bu durum, diğerleriyle karşılaştırılınca pek normal görünmüyor.
Erzurum Oltu T Tipi Cezaevi’nde bulunanlar, gazetemizi okumak istediklerini; ancak cezaevi idaresi gazetemizin Oltu’daki bayiye gelmediğini söylüyorlarmış. Oysa gazetemiz ülkenin her yerine gidiyor. Karabük T Tipi Cezaevi’ndeki okurlarımız ise, cezaevi idaresinin okumakta olduğu Yeni Yaşam’ın artık kendilerine verilmemesi kararına yaptığı itirazı ve buna verilen Karabük İnfaz Hakimliği’nin kararını bize göndermiş. Böylesi cezaevleri idare ve hakimliklerinin kendi yetkilerini zorladığını düşünüyoruz.
Engin Okuducu diyor ki:
“Takvim yaprakları bugün 19 Nisan 2019’u gösteriyor. 5 Ocak’ta başlamış olduğumuz süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eyleminde 105. günü geride bırakıyorum. Söz konusu 105 günlük zaman diliminde bedenin ortaya çıkardığı patolojik semptomlar bir canlı açısından geri dönülmesi zor, kalıcı hasarlar oluşturacak evrededir. Hatta bu konunun uzmanlarının literatürüyle ifade edecek olursak; kritik eşiği bile çoktan geride bırakmış bulunmaktayız. Bizler bu konunun uzmanları olmadığımız için sağlık durumlarımızı sadece gözle görülür, hissedilir boyutlarını genel geçer kavramlarla ifade edebiliyoruz. Şu organlarda ağrı var. Kanama var. Ses, ışığa karşı aşırı duyarlı hale geldik gibisinden olayı anlatmaya çalışıyoruz. Bir de kilo kaybı söz konusu elbette. Mesela ben 21 kilo kaybettim.
Yukarıda da belirttiğim gibi bunlar gözle görülen veya hissedilen boyutların genel kategorik bir ifadesidir. Normal şartlarda bunların bir veya birkaçını yaşayan bir insan günlerce hastane hastane dolaşır ve onlarca muayeneden, tahlil ve testlerden geçirilir. Sadece bu açıdan bile bakılırsa, ben ve arkadaşlarımın (ki durumu benimkinden daha kötü olan arkadaşlarımız olduğunu hesap katarak söylersek) sağlık sorunlarımızın vardığı düzeyin ciddiyeti bir nebze anlaşılır olur.
Biyolojik ve fiziksel durum, kritik evrelere ulaştı ve hatta bu kritiklik her ne ise, o eşiği de aştığını zaten tıp uzmanları söylüyor. Fakat, bu durum sürdürmekte olduğum açlık grevine başlama iradem, inancım ve kararlılığımdan bir şey eksiltmedi. Başlamadan önce ve başlarken hangi heyecan, coşku ve azimle başladıysam, bu 105. günde de aynısıdır. Hatta 105 kere daha arttı.
105 günde kazanacağımıza, bedeli ne olursa olsun, hedefimize varacağımıza olan inancım tamdır. Beni ve arkadaşlarımı besleyen irade ve inançla sürdüğümüz açlık eylemidir, özgürlük aşkıdır. Biyolojik, fizyolojik değil, ideolojik sağlık, benim ve arkadaşlarım açısından önemlidir. Başlarken de, şimdi de biyolojik sağlığımın ciddi derecede bozulduğu şu anda da eylemi sürdürürken bedenimizde telafisi imkansız hastalıkların ve hasarların oluşabileceğini, hatta çok daha ötesi günün ve anın birinde, biyolojik bedenin tümden nefessiz ve işlevsiz kalacağını, yani şehadetin bile yaşanabileceğini biliyordum.
Bunun bilincinde olarak bu eyleme başladım ve bilinçle de 105 günü geride bırakıyorum. Eğer özgür günlere ulaşmanın diyeti bir can ise, bu yolda gözümü mertekten sakınmadığımı söylemek isterim. Laf olsun diye değil, şimdi daha iyi idrak ettiğimi belirtmek için Che’yi ve onun veciz sözünü tekrarlamak isterim: Özgürlük için “ölüm hoş geldi, safa geldi…”
MEKTUBU GELENLER:
Elif Akkurt – Sincan Kadın Kapalı Cezaevi
Abdullah Kaya – Bandırma 1 nolu T Tipi CİK
Şehmus Can – Bandırma 1 nolu T Tipi CİK
Zeki Kayar – Bandırma 1 nolu T Tipi CİK
Engin Okuducu – Bandırma 1 nolu T Tipi CİK
M. Siraç Keskin – Bandırma 1 nolu T Tipi CİK
Zinar Doğan – Bandırma 1 nolu T Tipi CİK
Caner Koç – Bolu F Tipi Cezaevi
Nafi Ergün – Karabük T Tipi Cezaevi
Ensar Tunca – Oltu T Tipi Cezaevi
Murat Türk – Ödemiş T Tipi Cezaevi