BM, dünyada zorla yerlerinden edilen insanların sayısının 2017 sonunda rekor seviyeye çıkarak 68,5 milyona ulaştığını açıkladı. Bu rakamın yaklaşık 4 milyonu Türkiye’de. Ülkedeki göçmenlerin hapis hayatı yaşadığını belirten Av. Ayşegül Karpuz, ‘Hükümet uluslararası yasaları çiğniyor’ dedi
Gülcan Kılagöz
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) her yıl 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde zorla yerinden edilen insanların sayısını açıklıyor. UNHCR, 2017 yılı sonu itibarıyla dünyada savaş, şiddet, baskı gibi nedenlerle yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan 68,5 milyon insan olduğunu açıkladı. Bu rakam geçen yıla göre 2 milyon 900 bin daha fazla. Böylece İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en üst seviyeye ulaşmış durumda. Yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan insanların büyük çoğunluğu yurttaş oldukları ülkelerde kalıyor. Birleşmiş Milletler rakamlarına göre savaş nedeniyle yaşadığı bölgeyi terk ederek ülkesinin bir başka kesimine göç etmek zorunda olanların sayısı 40 milyonu buldu. Yaklaşık 25 milyon ise sınırları aşarak başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı. İltica başvurusunda bulunanların sayısı 3 milyonu geçiyor.
Ölümler üst üste 5 yılda arttı
En çok göçmen veren ülkeler Suriye, Afganistan, Güney Sudan, Myanmar ve Somali olarak rapora yansıdı. En çok göçmen alan ülkeler ise Türkiye, Pakistan, Uganda, Lübnan ve İran oldu. BM rakamlarına göre özellikle Kongo’da durum daha kötü bir hale geldi. Ülkenin birçok kesiminde yaşanan şiddet nedeniyle yerinden olan insanların sayısı geçen yıl iki katına çıkarak 4 milyon 400 bine ulaştı. Yüzbinlerce Kongolu da yaşanan şiddet nedeniyle başka ülkelere kaçmak zorunda kaldı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Flippo Grandi, kaçış halinde olan insanların sayısının üst üste 5 yıldır artmakta olduğunu belirtti.
İktidarın politik başarısızlığı
Suriye’de 2011 yılında başlayan savaş büyük bir göç dalgasına ve yakın tarihin en büyük krizlerinin yaşanmasına neden oldu. Savaş öncesi nüfusunun 22-23 milyon olduğu tahmin edilen Suriye, 2010 yılında, satın alma paritesine göre 4 bin 700 dolar kişi başı milli geliri olan, göreceli olarak, kendi kendine yetebilen bir ülke iken, Birleşmiş Milletler mülteciler kurumu UNHCR’a göre günümüzde 16,5 milyon kişinin, “insani yardıma” muhtaç hale geldiği bir hale getirildi. 16,5 milyon nüfus öldürülme korkusu veya çeşitli güvenlik gerekçeleri ile evlerini de terk etmek zorunda kaldı. Evlerini terk eden 5 milyon Suriyeli ülke içerisindeki başka şehirlere, bölgelere veya yerlere göç ederken, yaklaşık 11 milyon nüfus ise çevre ülkelere göç etmek zorunda kaldı. Bu ülkelerin başında ise Türkiye bulunuyor. Net rakamlar bilinmemekle beraber yaklaşık 4 milyon Suriyeli Türkiye de yaşam savaşı veriyor.
Hükümetin zaman zaman Avrupa ülkelerine karşı Suriyeli yurttaşları koz olarak kullanmasını siyasal iktidarın 2011 yılında yaptığı politik hesaplarının başarısızlığının sonucu olduğunu söyleyen Doç. Dr. Bayram Erzurumluoğlu, “2011 yılında, Suriye’deki muhalif grupları açıkça destekleyerek, onlar aracılığı ile Suriye’de, kısa bir süre içerisinde, bir rejim değişikliğine yol açacağın hesaplayan hükümetin bu hesapları bir türlü tutmayınca, iç ve dış politikadaki açmazlarını çözebilmek için mültecileri bir koz olarak kullanmayı de denemiştir. Bu sebeple, 2011’deki söylem; ‘Suriyeliler bizim kardeşimizdir, kaç kişi gelirlerse gelsinler biz kucak açarız’ iken, 2016 yılında ‘Avrupalılar daha ileri giderlerse sınır kapıları açılır. Mülteciler otobüslere doldurulur ve Avrupa’ya gönderilir’e dönüşebilmiştir” dedi.
‘Türkiye göçte etkili olmuştur’
Suriye nüfususun yüzde 60’ının yerinden edildiğini söyleyen Erzurumluoğlu, “Türkiye de yanlış politikaları ile hem bu insanların yerlerinden edilmesine hem de yerlerinden edilen insanların maddi ve manevi yüklerinin taşınmasının ağırlığı ile yüzleşmesi gerekmektedir” diye kaydetti.
Irkçılığı iktidar tetikliyor
Halklararası Dayanışma Köprüsü Derneği Başkan Yardımcısı Yıldırım Şahin ise, Dünya Mülteci Günü’nün konuya dikkat çekmek açısından önemli olduğunu ancak bu tür günleri ilan etmenin mülteci sorununu yaratanların vicdanlarını arındırma günü haline dönüşme riskini taşıdığını vurgulayarak, “İnsanların istediği yere yerleşme, hayat kurma hakkını savunmalıyız. Sınırları değişmez veri olarak kabul eden her türlü yaklaşımı reddetmeliyiz” diye konuştu.
Coğrafi sınırlar kalkmalı
Suriyeli yurttaşların mülteci statüsüne alınmamasına tepki gösteren Şahin, “Türkiye uluslararası sözleşmeye koyduğu şerh nedeniyle batı ülkeler dışında ülkeye sığınanlara mülteci statüsü tanımıyor. Öncelikle coğrafi sınırlandırmanın kaldırılarak tüm sığınmacılara mülteci statüsünün verilmesi gerekir. Mülteci olmak, insanlara hukuksal statü verilmesiyle gerçekleşmez. İnsanlar mülteci oldukları için bu hukuksal statüye ve sağladığı haklara sahip olurlar” vurgusunu yaptı. Türkiye’deki bu statüsüzlüğün mültecilerin emek sömürüsüne en yoğun şekilde maruz kalmalarına neden olduğunu söyleyen Şahin, “Pek çoğu ev olarak bile tanımlanamayacak yerlerde yaşıyorlar. Başka bir kente gitmek için yol izni almak zorundalar ve bu izni almak belirli şartlara bağlı” diye konuştu.
‘Nefret dili meşrulaştırılıyor’
Mültecilerin iş yaşamına katılmalarının, iyi koşullarda barınmalarının, çocukların eğitiminin, güven içinde yaşamalarının önündeki en büyük engelin ayrımcı ve ırkçı söylemler olduğunu kaydeden Şahin, “Özellikle siyasi partilerin söylemleri nefreti körüklüyor” dedi. Hükümetin “misafir” tanımlamasının halkta sürekli olarak “geri dönecekler” beklentisi yaratığına işaret eden Şahin, “Süre uzadıkça ve ‘misafirler’ bir türlü gitmedikçe tahammülsüzlük artıyor. Muhalefet partileri ise hükümet karşıtlığının bir aracı olarak mültecileri kullanıyor ve nefret dili tüm siyasilerin argümanı haline geliyor. Nefret dili toplumda meşrulaşıyor. Tüm mülteciler AKP seçmeni olarak görülerek düşmanlaştırılıyor” ifadelerini kullandı.
Göçmenlerin yasal iltica hakları engelleniyor
Suriyeli bireyler için hükümetin 5 yıl önce çıkardığı ‘Geçici Koruma Yönetmeliği’nin ihtiyaçları karşılamadığını dile getiren Avukat Ayşegül Karpuz, “Türkiye’nin de taraf olduğu 1951 tarihli BM Cenevre Sözleşmesi’ne ve uluslararası hukuka aykırı. Bu sözleşmeye göre Suriyeliler ülkelerindeki savaş nedeniyle mültecilik tanımına birebir uyuyor” dedi. Ancak Türkiye’de geçici koruma sahibi oldukları için BMMYK nezdinde uluslararası koruma başvurularının Göç İdaresi tarafından alınmadığını söyleyen Karpuz, “Kişilerin yasal iltica hakları engelleniyor. Avrupa bu noktada ikiyüzlü bir tutum sergiliyor. Bu belirsizlik hali insan haklarına aykırı bir durum yaratmaktadır” diye konuştu. Göçmenlerin geri gönderme merkezlerine kapatıldığını söyleyen Karpuz, “Sınır dışı kararı ve 6 ay ile 1 yıllık idari gözetim kararı alınarak haksız tutulmalara maruz kalıyorlar. Kadın mültecilerin mağduriyetleri kolluk tarafından göz ardı ediliyor” dedi. Son olarak Hürriyet gazetesinde yayımlanan İzmir’deki Harmandalı Geri Geri Gönderme Merkezi ile ilgili haberlerin gerçeği yansıtmadığını söyleyen Karpuz, “Sadece kurumda aileleri ile birlikte kalan çocuklar için eğitim aktivitesinin 2-3 aydır verildiğini biliyorum, bunun dışında 5 yıldızlı otel vb benzetmeler çok ayıp bir şey. Burada hapishane koşullarından daha ağır şekilde tutuluyor insanlar” diye vurguladı. Karpuz son olarak şöyle dedi: “Sorun göçler değil savaşlardır. Ötekilerin, ezilenlerin yanında olmaya devam etmeliyiz.”
Çalışmak için izin gerekiyor!
Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin yaklaşık yüzde 6’sı göçmen kamplarında kalıyor. Geri kalanı ise ülkenin tüm şehirlerine dağılmış durumda. 2016 şubatında yayınlanan Başbakanlık Genelgesi ile Suriyeli olan mültecilere çalışma hakkı verilmiş olsa da, mültecilerin ve göçmenlerin yasal olarak çalışabilmeleri için 4817 Sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun kapsamında çalışma izni almaları gerekmektedir.
33 bin kişi göç yolunda öldü
Uluslararası Göçmenler sivil Örgütü’nün (IOM) açıklamasına göre, dünya mültecilerinin ve göçmenlerinin ölüm sayısı rekor düzeye ulaştı. IOM Genel Direktörü William Lewis Swing yaptığı açıklamada, “Bu rakamlar… şok edici” dedi. Açıklamalara göre; 2000 ile 2017 yılları arasında Akdeniz’i geçerek İtalya, Yunanistan, İspanya ve Kıbrıs üzerinden Avrupa ülkelerine iltica etmek isteyen göçmenlerden 33 bin kişi denizde yaşamını yitirdi. Aynı dönem içerisinde Türkiye- Yunanistan sınırını Meriç Nehri, Midilli, Sisam, Sakız, Kos adaları vb. yolu ile geçen yaklaşık 2 milyon mülteciden yaklaşık 2 bin kişi boğularak hayatını kaybetti. Sadece geçtiğimiz yıl Yunanistan bölgesinde 434 kişi kaybolmuştu.