Her sezon rutin haline gelen orman yangınlarına bıkmadan değinmek gerekiyor ve başlamadan tabi. Ormanlar en büyük ekosistemler olup bütünün en önemli parçasıdır. İnsan ve insan dışı canlı yaşamın devamını sağlayacak en önemli ekosistemdir. Bu yıl daha güçlü bir ekoloji mücadelesi yürütülecek, tüm ekoloji hareketleri daha da güçlendi. Tüm dünyada artan bir ivme gösteren bu mücadele alanının ülkede yansıması da daha güçlü olacak. Bu yıl aktivistleri daha zorlu bir süreç bekliyor. Özellikle doğu-batı ayırmadan hortlayan bir endüstriyel turizmle dolu bir mücadele yılı olacak. Onlar her fırsatı değerlendirip her dili kullanacak ve bizler de daha güçlü savunacağız.
Bu yıl orman yangınlarının çıkarılmasında üç temel argüman kullanılacak; turizm, güvenlik ve diğeri de kalkınma olacak. Küresel ölçekte turizm şirketleri yasa yönetmeliklerle işgal çalışmalarına devam edecekler. İstilacı olan bu sektör diğer tüm sektörlerin vereceği tahribatlardan daha fazlasını verecektir. Masumca kuracakları cümleleri; kültür, sanat, doğa, ekoloji, kalkınma kelimeleri ile doldurarak saldırıları artıracaklardır. Son dönemlerde ülkenin turizm merkezlerinde yangınlar aralıksız çıkmaktadır.
Sektör nereyi işgal etmeyi planlarsa orada faili meçhul yangınlar çıkar ve o alanın üzerine sessizce otel, motel, aquapark vb bir yapı dikilir ve bu çoğunca halkın gözlerinin içine baka baka yapılır. Kimi yetkililerde bu amacı gizlemek adına kendini ve makamını paralar. İnsanlarda ağaca-ormana dair bir bilinç oluşmuş, bundan dolayı istilacı ve işgalci turizm sektörü saldırıları meşru kılmak adına her türlü yolu mubah sayıp alanı işgal eder. Turizm kentlerinde istilacı bu sektör kaşla göz arasında betonlaşma çalışmalarını yapar. Elbette caydırıcı bir yaptırım ve gözü kör kârdan başka bir şey görmeyen sektör yakmakta, yok etmekte, betonlaştırmakta bir beis görmez.
Ülkenin diğer ucunda da her yıl olduğu gibi; operasyon, savaş, çatışma gibi söylemlerle ormanlar yangınlar yoluyla yok edilecektir. Ne kadarlık bir alanın yandığı bu alanda yaşayanların beraberinde ekinlerinin ve besi hayvanlarının yakılmasının gerekçelerinin yanında bir önemi olmayacaktır. Dünyada ve ülkede her gün-ayyıl geri dönüşü olmayan ölçekte orman yok edilmektedir.
Tamamıyla kapitalist sermayece yapılmaktadır. Basın ve kitle iletişim araçlarıyla bu suç insanlara atılsa da çözümden ve sorunun tespitinden uzak bir yaklaşımdır hatta kandırmacadan öte değildir. Türler, flora, fauna, ekosistem ya da insan dışı bir yaşamın hiçbir önemi yoktur ve politikalarını buna göre yapacaklardır. Ve evet, biz bu istilacı-işgalcileri diğer sektörlerden tanıyoruz. Talan ve sömürüye dair yöntemleri farklılaşsa da amaç sömürünün aşırı kârı beslemesidir. Bu saldırılar küresel ölçekte sermaye gruplarının ortaklığıyla bütüncül bir sömürü esasıyla olacaktır.
Tabiki ekoloji mücadelesi meşakkatli ve zorlu bir mücadele alanıdır. Yorulmak, bıkmak ya da boş bırakmaya gelmeyecek kadar zorlu bir alan ve biz bu mücadelenin yürütücüleri bu mücadeleyi yükseltmekten bir an bile geri durmayacak ve yükselteceğiz. Şimdiden sermaye ve onun koruyucusu olan kurumları yanlışa düşmemeye çağırıyor ve bu talana seyirci kalmayacağımızı ilan ediyoruz.