Cumhur İttifakı, Millet İttifakı derken yeni bir ittifak ortalığa saçıldı. Ortalığa saçılan bu ittifakın adı ise ‘Türkiye ittifakı’ olacağı belirtildi. Türkiye ittifakını gündeme getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Biz şu anda 82 milyonu ayırarak konuşamayız. 82 milyonu biz bir ittifak içerisinde ‘tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet’ olarak topluyoruz” ifadeleri ile açıklık getirdiği bu ittifakın içinde ben yokum! 82 milyonun içindeyim ve bu nedenle sayarken bir yanlışlık yapmamalarını düşünerek bunu söyleme gereği duydum.
Her kesimin bir şemsiye altında toplanmasının asla mümkün olamayacağını bilen biriyim. Bir seçim sürecinde hukuksuzluk mızrağının artık çuvallara sığdırılamadığı açıkça görüldü. YSK dahil tüm yargı erkinin daha büyük bir erke bağlı olduğu artık gizlenemez durumda. Her şeyin tek bir ağızdan yönetildiği bir yerde, aynı şemsiye altına niçin girmemiz gereksin ki? 5 yaşında bir çocuğa tecavüz eden aşağılıkların yaşadığı bir ülkede, 82 milyonun aynı şemsiye altına girmesinden söz etmek aymazlık değilse ancak boş bir lakırdı olabilir.
Sevgili şair Can Yücel’in, “Ülke bölünsün istiyorum; yandaş, yalaka ve yavşaklar bir tarafa; onurlu, şerefli, üreten insanlar bir tarafa…” bu sözleri çok anlamlı. Can Yücel burada bir ironi yapıyor. Ülkenin bölünmesinden kimse bir fayda sağlayamaz bu bir gerçek. Ancak birlikte yaşamanın da bir adabı olmalı öyle değil mi? Halkları aç kılıp ve sefilliğe iten, doğanın adeta kanını emip onu yok sayan bir sistemde kiminle bir arada yaşayacağız. Böyle bir ortamda bir arada yaşamak muktedirlere boyun eğmek dışında başka bir şey olabilir mi?
Kapitalizm ayrıştırır ve bir avuç sömürgeni bir tarafta, sömürüye uğrayan büyük çoğunluğu ise diğer tarafta tutar. Bizim gibi ülkelerde ise bu ayrıştırma daha da derinden başlatılır. Çünkü ayrım salt sömüren ve sömürülen ikilemi arasında kalsa, bu durum Türkiye gibi ülkelerde sürdürülemez, çünkü halklar bunu yemez, yese de hazmedemez. Hazmedebileceği kıvama getirebilmek için onları daha da derinden ayrıştırıp böler ve insanları birbirine düşman eder. Türkiye’de örneğin Aleviler ile Kürtlerin hakları verilmez, hatta bu bir beka sorunu haline getirilerek tam da bu noktada halklar birbirine düşürülmek istenir.
Alevi-Sunni ya da Kürt-Türk ayrımı her zaman körüklenir. Bu ayrım üzerinden ortaya çıkan düşmanlık olduğu sürece sömürü düzenleri sağlama alınmış demektir. Sömürüye tabi kılınan insanların asıl düşmanları ise bu yolla maskelenir. Bu ayrıma destek olan insanlar ise adeta birer mankurt (bilinçsiz köle) haline getirilmiştir. İnsanlar kentlere tıkıştırılmış halde yaşarken doğaya da yabancılaşır. Ormanlar yanmış, tarım arazileri yok edilmiş ve suların çalınıp şişelenmiş olması onların dikkatini çekmez. Çünkü suyu şişeden içmeye o kadar alışmıştır ki, suyu satan şirketin o suyu imal ettiği algısı o küçük beyninde yer eder.
Tüm bunlar yokmuş gibi birileri ortaya çıkıp Türkiye ittifakından söz etmesinin nedeni, bir kısmımızın bilinçsiz bir köle haline getirilmesinden dolayıdır. Dün yaşananı çabuk unuturuz, çünkü hafızamız sürekli resetlenmektedir. Propaganda araçları ile (TV, Gazete vs) her yeni günde farklı bir tartışma başlatırlar ve öncekini unutturup yeni tartışmanın içine insanları çekerler. Geçtiğimiz günlerde Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı sırasında ‘Bu bir Alevi yakın’ diye nara atan ses muktedirler için ayrıştırmanın ne kadar kullanışlı bir şey olduğunu göstermiştir.
Kılıçdaroğlu’na saldıran kişi kutsanmış ve korunmuştur. Bu saldırı ile Kılıçdaroğlu ve partisine aba altından sopa gösterilmiştir. Bu sopa sonrası ortaya atılan Türkiye ittifakı lakırdısı tesadüf değildir. Bu çağrıya Saadet Partisi olumlu baktığını açıklarken CHP’den bir ses çıkmaması böyle bir çağrıya olumlu yanıt verebileceklerine işaret etmektedir. Yaşananlar sadece birer kurgudan ibarettir. CHP’nin yerel seçimde HDP’nin desteğini almış olması ve ittifak kurabilme ihtimalleri iktidarı derinden etkilemiştir. Şimdi sıra ortaya çıkan ve adı konulmamış CHP ile HDP yakınlaşmasını bozmaya ve sistemin paydaşlarını hizalamaya gelmiştir.
CHP’nin geçmişte yaptıkları bugün yapacaklarının adeta bir garantisidir. Muktedir bunu bilerek yeni bir hamle ile ortaya çıkan ve kendisini tehdit eden bu gidişe dur demek istemektedir. CHP böyle bir ittifaka girebilir. Ancak CHP’yi destekleyenlerin yani henüz mankurtlaşmamış olanların bu ittifakı gönülden desteklemeleri beklenmemelidir. Bana göre bu ittifaka girmeyenler bir araya gelip alternatif ittifak oluşturmalıdır. Bu noktada Can Yücel’i tekrar hatırlayalım ve mümkünse ayrışalım; “…yandaş, yalaka ve yavşaklar bir tarafa; onurlu, şerefli ve üreten insanlar bir tarafa…”