Kürt siyasi hareketinin başlattığı “Tecridi kıralım, faşizmi yıkalım” atılımı, açlık grevi direnişçileri öncülüğünde önemli sonuçlar ortaya çıkarttı ve daha da çıkartacaktır. Tıpkı 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu gibi bu süreci zafere taşıyacaklarına dair kesin inançlarını ortaya koydular.
Bilindiği gibi bu süreç; Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecrit koşullarını ortadan kaldırmak, AKP-MHP iktidarının baskıcı politikalarını bitirmek, yerel seçimlerde AKP-MHP ittifakını yenilgiye uğratmak ve demokratik güçlerin kazanmasını sağlamak amacıyla başlatılmıştı. Bu temelde kadınlar ve gençler öncülüğünde halkımızın açlık grevleri etrafında geliştirdikleri mücadeleyle AKP-MHP iktidarı çöküşün eşiğine getirilmiştir. Diğer önemli bir nokta da; seçim sonuçları üzerinde Kürt siyasi hareketinin başlattığı hamlenin oldukça güçlü ve belirleyici etkilerinin görülmesidir.
Mevcut sonuçların ortaya çıkmasında en büyük rolü, açlık grevlerinin oynadığı bir gerçektir. AKP-MHP’nin seçimlerde her türlü baskı, hile ve devlet imkanlarını kullanmasına rağmen seçimi kaybetmesinin ve demokratik güçlerin başarıyla çıkmasının temelinde bu direnişin etkileri vardır. Nitekim açlık grevi temelinde yürütülen mücadele bir yandan da İmralı tecridini küresel düzeyde teşhir edip, önemli sonuçlara ulaşmıştır.
Özellikle AKP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra ikinci kez ciddi bir seçim yenilgisi aldığı, buna karşı AKP-MHP karşısındaki demokrasi güçlerinin başarı elde ettikleri, yine Kürdistan’da soykırımcı zihniyet ve siyasetin ağır bir yenilgi aldığı gerçekliği ortaya çıkmıştır. Seçim sonuçları, MHP’yle ittifak yapmanın da Tayyip Erdoğan yönetimini ayakta tutmaya yetmediğini göstermiştir. Dikkat edilirse 7 Haziran 2015 seçimleri ardından bir yandan MHP’yle ittifak yaparak, diğer yandan ABD’yle anlaşıp 24 Temmuz 2015 topyekûn savaş konseptini devreye koyarak ayakta durmaya çalışmıştı.
DAİŞ yenildi, ABD’yle anlaşma istedikleri gibi yürümüyor. MHP’yle ittifak ise, yerel seçimlerde Erdoğan yönetiminin bir kez daha seçim yenilgisi almasını getirdi. 31 Mart’ta AKP-MHP ittifakı ciddi bir yenilgi yaşadı ama bunun içerisinde en çok yenilenin de Erdoğan yönetimindeki AKP olduğu açıktır. MHP seçimde aslında kazançlı çıkmıştır.
7 Haziran 2015 seçiminde iyice marjinalleşip yok oluş sürecine girmiş olan MHP’yi, ittifak yaparak Erdoğan yönetimi yeniden diriltti, Aslında Erdoğan yönetimi, MHP ile ittifaktan kazançlı çıkacağını umuyordu. Çünkü cemaatçilerle yaptığı ittifaktan kazanan değil kaybeden olarak çıkmıştı. Kürtlerle geçen dönemde yürüttüğü kısmi ilişkiler de hep AKP’ye kaybettiren, Kürt halkının özgürlük mücadelesine ve Türkiye demokrasisine kazandıran sonuçlar ortaya çıkarmıştı. Devlet Bahçeli’nin MHP’siyle ittifak yapıp ırkçı, şoven, faşist zihniyet ve söylemi sahiplenip, o kesimin oyunu almay kendisi için tek çare olarak gördü.
Şimdi 31 Mart sonuçları gösterdi ki Erdoğan yönetimi bir kere daha yanılmıştır. MHP ile ittifak da onun açısından kazandıran değil kaybettiren olmuştur. Bu da artık Erdoğan devrinin sona erdiğini, Erdoğan yönetiminin hızlı bir çöküş sürecine girdiğini göstermektedir. Mevcut haliyle birbirlerine çok muhtaç olsalar bile “Cumhur İttifakı” denen ittifakın bu biçimiyle devam etmesi zordur. Dahası seçimler ardından AKP’nin kendi birliğini koruması, bu biçimde devam ettirmesi de zordur.
Her ne kadar “Dört buçuk yıl seçim yok, herkes işine bakacak” deyip tartışmanın, yeni arayışların önünü kapatmaya çalışsalar da bunu sağlamaları artık mümkün değildir. Özellikle antifaşist demokratik direniş geliştirilir ve mücadele edilirse, bu hem “Cumhur İttifakı”nın hem de AKP’nin erimesini ve dağılmasını getirir. 31 Mart sonuçlarının AKP-MHP karşıtı güçler açısından da önemli sonuçlar ve mesajlar içerdiği açıktır. Öncelikle CHP ve benzeri güçler için önemli bir mesaj verdiği ortadadır. Bunun da özünde AKP-MHP iktidarına koltuk değneği olan ve alternatif olamayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun duruşunun ve çizgisinin CHP açısından en büyük handikap olduğu ortaya çıkmıştır.
Dikkat edilirse biraz AKP-MHP iktidarına alternatif olabileceğini gösteren şahsiyetler etkili olmakta, seçimlerde daha çok oy almaktadırlar. Özellikle 31 Mart, CHP adına yönetime aday olan ve AKP-MHP iktidarına karşı toplumun karşısına iktidar alternatifi olarak çıkan kişiliklerin kazanmasıyla sonuçlanmıştır.
CHP’nin bunları da aşan, Türkiye ve Kürdistan gerçeğini gören demokrasiye biraz daha açık ve duyarlı olan, Kürt sorununun demokratik çözümünü öngören bir anlayış ve siyasete, bunları sürdüren bir yönetime kavuşmasıyla iktidar alternatifi olabileceği, seçimde de kazanabileceği netleşmiştir. Yani bir yandan AKP’ye koltuk değneği olmakla diğer yandan MHP ve İYİ Parti gibi faşist odaklarla ilişki ve seçim ittifakı yapmakla CHP’nin çok fazla kazanamayacağı, başta HDP olmak üzere demokratik güçlerle ilişki ve ittifak halinde olup bu temelde bir politik duruş göstermesi durumunda kazanabileceği netleşmiştir. Bu CHP’de ne kadar algılanır, ve gerçekleşir şimdiden bir şey diyemeyiz. Ama seçim sonuçlarının CHP gerçeğini de netleştirdiği artık açığa çıkmıştır.