Çernobil felaketi sonrası bir şey olmamış gibi davranan Türkiye’nin 3 nükleer santral yapmak istemesi dikkat çekiyor. 33 yıl önce iktidarın bakanlarının ‘Radyoaktif çay daha lezzetlidir’ sözleri ise aklımızdan çıkmıyor
Çernobil Nükleer Santrali’nin 4. reaktöründe 26 Nisan 1986 Cumartesi saat 01.24’te büyük bir patlama yaşanmıştı. Etkileri onlarca yıl sürecek, belki de dünyanın başına gelen en büyük felaketlerden birisiydi. Çernobil Nükleer Santrali 1970 yılında kurulmuştu. Ukrayna’nın kuzey bölgesi kentlerinden Kiev’de kaza günü dört reaktör aktifti ve iki reaktörün inşaası sürüyordu. 25 Nisan günü, teknisyenler olası bir güç kesintisine karşı bir deney yapmaya karar verdi. Çok ağır sonuçları olacak bu deney için 23.00’da çalışmalar başladı.
Deney felaket getirdi
26 Nisan 01.23’te, deney için şartların oluştuğuna karar verildi ve düğmeye basıldı. 01.24’te ise, ters giden bir şeyler vardı. Deney için devre dışı bırakılmış güvenlik sisteminden ötürü reaktörde önlenemeyen çekirdek tepkimeleri gerçekleşti, ısı ve enerji bir anda kat be kat yükseldi. Önü alınamıyordu. Artan buhar basıncı, reaktörün tonlarca ağırlıktaki çatısını havaya uçurdu. Reaktördeki zirkonyum ve grafit, yüksek sıcaklıktaki buharla karışınca, hidrojenler yanmaya başladı ve tüm santral alevler içinde kaldı.
SSCB patlamayı geç açıkladı
Patlamanın hemen ardından 31 kişi öldü. Ancak nükleer felaketin etkileri, bununla sınırlı kalmayacaktı. Dördüncü reaktörün patlamasıyla ortaya çıkan radyasyon, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından tam 200 kat daha etkiliydi. Patlamanın ilk anda bir kilometre yüksekliğe ulaşırken ortaya çıkan etkinin, iki metre kalınlığındaki betonu eritecek güçte olduğu ifade edildi. Nükleer felaket, Türkiye’nin de dahil olduğu yakın coğrafyada hastalıklar ve ölüm getirdi. Sovyetler Birliği, ilk günlerde felaketi açıklamadı. 28 Nisan 1986’da radyoaktif bulutlar İskandinavya’ya ulaştı. Yetkililer ölçülen değerlerin anormalliğinden ötürü büyük bir kaza meydana geldiğini tahmin etti. SSCB, meydana gelen felaketi tüm dünyaya açıkladı, diğer ülkelerden yardım istedi.
İtfaiyeciler ölüme yollandı
Çernobil’in dördüncü reaktörünün patlamasının ardından bölgeye itfaiye birlikleri çok kısa bir süre içinde sevk edilmişti. Ancak birçoğunun radyoaktif bir tehditle burun buruna olacaklarından haberi yoktu. Mide bulantısı ve kusma ile itfaiye erlerinin çoğu görevini yapamaz hale geldi ve birçoğu yaşamını yitirdi. Aynı şekilde, santrale sevk edilen ve temizlik faaliyetlerinde bulunanların da büyük bir çoğunluğu hayatını kaybetti. Reaktör enkazına ordunun bir kısmı da gönderilmişti. Ortalama olarak bir kişi 3 dakika çalışıyordu. Ve bu süre içinde hayatı boyunca alabileceği radyasyon miktarına maruz kalıyor, ciddi bir risk altına giriyordu. Basit bir gaz maskesiyle, kendilerine verilen kurşun plakalar ile elbise yapmaları istenen görevliler, o andan itibaren radyasyonun pençesindeydiler ve çoğu hayatını kaybetti.
Bölge halen kirli
Ukrayna’da 18.000 km2’lik tarım toprakları radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. Ülke ormanlarının yüzde 40’ı (toplam 35.000 km2) kirlendi. Ukrayna’nın Rivneska bölgesinde kazadan 11 yıl sonra yapılan analizlerde bir köydeki sütlerin yüzde 93’ünde uzun ömürlü izotop sezyum 137 olduğu belirlendi. Çernobil’de günümüzdeki radyasyon düzeyi hala normalin çok çok üzerinde. 300 metreden 12 mikro röntgen olan doğal ortam radyasyonunun, kazanın yaşandığı santrale 300 metre mesafede bu değerin oldukça üstünde ölçüldüğü ifade ediliyor. Bu değer bir ölçüde azalsa da, bölgenin tamamen sağlıklı bir şekilde yaşanabilir bir ortama dönüşmesi için yüzlerce, binlerce yıla ihtiyaç var.
Türkiye umursamadı
Çernobil’den binlerce kilometre uzaktaki İngiltere dahi, radyasyonun yıkıcı etkilerini tarım ve hayvancılık noktasında inceleyip önlemler alırken, Türkiye’deki durum ise çok farklıydı. Kaza’dan bir hafta sonra 3 Mayıs 1986’da sağanak yağmur ile Trakya bölgesi, 7-9 Mayıs 1986’da Doğu Karadeniz bölgesi etkilendi. Radyoaktif bulutların Trakya’ya ve ardından Doğu Karadeniz’e ulaşması Türkiye için ‘Çernobil’ felaketini başlatıyordu. 1986’daki kanser görülme oranı, 1987’de Marmara bölgesinde dahi iki katına çıktı. Çay, fındık gibi tarım ürünleriyle, deniz ürünleriyle önemli bir bölge olan Doğu Karadeniz, beklendiği gibi radyoaktif bulutlarla birlikte yoğun bir kirliliğe maruz kaldı. 26 Ocak 1993’te TBMM Çernobil konusundaki soruşturma önergesi reddedildi.
‘Radyoaktif çay daha lezzetlidir’
Türkiye’de kaza sonrası 8 ay boyunca toplanan çaylar, tüm ülkede tükettirildi. 2005 yılında 33 yaşındayken hayatını kaybeden Kazım Koyuncu, Karadeniz’in radyoaktif felaketine karşı mücadelesiyle öne çıkan en önemli sanatçılardandı. Akciğer kanserine karşı verdiği mücadeleyi kazanamadı. Koyuncu, radyasyonlu çay içen Bakan Cahit Aral’ın ‘İçiniz rahat olsun’ sözlerine karşılık, ‘O çayı içen biri geri zekâlıdır’ ifadesini kullanmıştı. O dönemde aklımıza kazınan bazı sözler ise şöyleydi; ‘Karadeniz’e bir damla mürekkep düştü diye Karadeniz kirlenir mi?’, ‘Radyoaktif çay daha lezzetlidir’, ‘Rusya’dan iyi bir şey gelmez. Ya komünizm, ya radyasyon gelir.’
EKOLOJİ SERVİSİ