Nevin Cerav/İstanbul
Tarihte kaybedilmiş, unutturulmuş olan Alevi kadınlarını gün yüzüne çıkaran ve onları sadece Türkiye toplumuyla değil Alevi toplumuyla da tanıştıran Gülfer Akkaya’nın konuyla ilgili kaleme aldığı üç kitabı bulunuyor. Dördüncüsü de yolda. Kendisi de Alevi inancına mensup biri olmasına rağmen feminist ve sosyalist bir kadın olarak mesafeli olduğu din alanına kitapları aracılığıyla giren Akkaya, Alevi inancının kadın ve erkeğe tamamen eşit yaklaştığını, dolayısıyla şu andaki uygulamaların Alevilikle bir ilgisinin olmadığını, bunun sorumlusunun da Alevi erkeklerin cinsiyetçiliğinden kaynaklandığını vurguluyor. Akkaya ile bu tespiti çerçevesinde Alevi inancını, Alevi kadınları ve erkeklerini konuştuk.
Kitap yazma serüveni nasıl başladı. Kitaplarınızda hangi konuları ele aldınız?
İlk kitabıma 2006’da çalışmaya başladım. 2008’de çıktı. Unutulmaması İçin Demokratik Kadın Derneği kitabını yazdım. 1980’lerin sonunda farklı sosyalist örgütten kadının bir araya geldiği bir dernekti. İkinci kitabım Sanki Eşittik ismi ile yayımlandı. Kitapta 70’li yıllardaki sosyalist kadınların mücadelesini feminist bir bakış açısıyla ele aldım. Ardından Alevi kadınlarıyla ilgili araştırmalara başladım. Alevi kadınları konu alan ilk kitabım Sır İçinde Sır Olan Kadınlar, ardından Yol Kadındır kitabı geldi. En sonuncusu da Vardık Varız Var Olacağız ismiyle çıktı. Son üç kitap Alevi kadınları anlatıyor. Her kitabı yazma ve bitirme sürecinde değiştim, en büyük değişimi de Alevi kadınları yazarken yaşadım. Kendim de Alevi olmama rağmen yazarken fark ettim ki, ben de ön yargılıymışım. Başlarken, bu bir inanç alanı, feminizm burada olur mu diye düşündüm. Oysa erkek egemenliği nasıl dünyanın her yerinde varsa, feminizm de dünyanın her yerinde olmak zorunda. Şimdi elimde yeni bir kitap çalışması var, önümüzdeki sonbaharda çıkması düşünülüyor.
O da Alevi kadınları mı konu ediniyor?
Evet. Kadıncık Ana’yı araştırıyorum. Hacı Bektaşi Veli’nin yol arkadaşı. Bektaşi inancını var eden çok önemli ve çok değerli bir kadın. Anadolu’da da ayrıca çok önemli kadın mücadelesine denk düşüyor onun verdiği mücadele. 1200’lü yıllardan bahsediyorum. O dönem kadın birlikleri var, kadın örgütleri var. Savaşçı kadın birimleri var, çok önemli işler yapmışlar. Zaten direnerek ve savaşarak ayakta kalmışlar o zamanki Selçuklu’ya karşı da. Bir de Aleviler bu kadar değerli olan bir kadını sadece isim olarak biliyor. Yaptığı değerli çalışmaları pek bilmiyorlar.
Seyit Rıza gibi değerli ve çok bilinen erkekler var geçmişte ama kadınların isimleri pek geçmiyor…
Alevi araştırmalarında genel olarak katliamlarla ilgili yazılar var. Bu araştırmalar daha çok erkek önderler üzerinden ele alınmış. Ayrıca araştırmaların dili de erkek egemen bir metodolojiyle yapılıyor, ne yazık ki. Böyle olunca o mücadelelerin içinde kadınlar varsa bile görünmez oluyor. Kadıncık Ana da böyle biri. Aynı zamanda Dersim Katliamı için de aynı şey geçerli. Dersim Katliamı sırasında kadınların olmaması, mücadele etmemesi mümkün değil. Bu konuda birkaç araştırma okudum, yapan var ama orada da kadınların tecavüze uğramamak için intihar etmesi yer alıyor sadece. Yani kadınlar daha çok mağduriyet üzerinden ele alınmış. Mesela, Maraş Katliamı’nda yine sadece erkeklerden bahsedildiğini görüyorsunuz. Hatta Maraş Katliamı’nda 17 kadının katledildiğini yeni yeni öğreniyoruz. Alevi kadınlara ilişkin araştırmalar biraz arttı ama bu feminist bir yöntemle yapılmıyor. Mesela, Elif Ana’ya Elif Dede deniyor, böyle bahsediliyor. İnanılmaz cinsiyetçi bir dil kullanılıyor. Elif Ana büyük bir eren kadındır.
Muhalif basının da Alevilikle ilgili bilgisi sınırlı. Geçtiğimiz haftalarda bir haberde ‘Cemevi hocası’ diye bir terim kullanıldı mesela…
İşte Aleviliği değiştirmek derken bundan bahsediyorum. Ama zaten Alevilerin kendisi bile Aleviliği bilmiyor. Bilmek zorunda da değiller bu ayrı ama en azından bilenlere bakmaları gerekir. Her Alevi otomatikman şunu bilir aslında: Alevilikte dede var, ana var ama hoca yok. O haberi yapan arkadaşlar hangi basın olursa olsun haberin nereden geldiğine bakmıyor, özen göstermiyor. Alevilikle ilgili buna değer veren, titizlik gösteren çok az.
Alevilerin kendileri de biraz geri duruyor bu konulardan sanki, ne dersiniz?
Feminist olan, sosyalist olan bizim gibi insanlar için bu bir din alanı olduğu için otomatikman kendimizden uzaklaştırıyoruz. Çünkü dincileştiğimizi zannediyoruz. Mesela ben Alevi kadın alanında feminist mücadele veriyorum ama bugün Türkiye’deki feminist hareket de sosyalist hareket de Kürt hareketinin önemli bir kısmı da bu çalışmaya öyle bakmıyor. Şöyle görüyorlar: ‘AKP geldi, dincilik falan arttı, millet biraz böyle oldu, Allah’a inanmıyoruz diyorlar ama inanmaya başladılar’ gibi, ki Alevilikte de Allah yoktur, hak vardır. Dolayısıyla böyle bir hor görme durumu var. Ama mesela, İslamcı bir kadın grubu ‘biz kadın alanında İslami bir feminist mücadele veriyoruz’ dediklerinde alkışlanıyor. Oysa aynı şey Alevi kadınlarla ilgili olmuyor.
Alevilik inancında kadınla erkeğin eşit olduğu söyleniyor, doğru mu?
Evet, bu doğru. Alevi inancı kadın ile erkeği eşit gören bir inanç. Ama Alevi erkekler Alevi kadınlara eşit mi davranıyor? Hayır, bu yalan. Alevi erkekler patriarkanın her şeyini sevip içselleştirmiş ve alıp bolca Aleviliğin içine koymuşlar maalesef. Bunu sadece Alevi kadınlar engelleyebilir. Alevi kadınlar ne zaman Alevilik inancındaki bu eşitliği görüp bu eşitliğin erkekleştirilerek bozulup ortadan kaldırılmaya çalışıldığını daha yüksek sesle söyler, bu açıdan örgütlenmeye başlarsa o zaman Alevilik de kurtulur, Alevi kadınlar da. Alevi kadınlar kendi inançlarındaki eşitliği öne çıkarırsa, Alevi kurumlarını bu açıdan değiştirirse bu ülkenin oksijeni, demokratik ve devrimci havası da değişir. Güçlenir. Çünkü çok önemli bir odak Aleviler. Milyonlarca insandan bahsediyoruz. O yüzden Alevilere baskı yapılıyor zaten, bu baskının önemli bir kısmının da inancın bu eşitlikçi yanıyla ilgili olduğunu düşünüyorum.
Dersim’den namus cinayeti çıkmadığı ya da bir kadın eşinden boşanıyor diye öldürülmediği şeklinde bir kanı var. Bu konuda bir bilginiz var mı?
Alevi erkekler ‘bizde şiddet yok’ diye inkar ediyor ya, bu yalan. Şiddet var. Ama kadın cinayetleri meselesi Alevilerde ne boyutta, bilmiyorum açıkçası. Bütün Alevi kurumlarına gittiğimde bunu soruyorum. Ben de bilmiyorum cinayetleri ama genel olarak kadın intiharları var. Kadın cinayetleriyle ilgili olarak Alevi kurumlarının araştırma yapması lazım. ‘Bizde yok’ demekle olmaz.
İnanç ritüellerinde de eşitlik var değil mi? Mesela cem yapmak, mezarlıklara birlikte gitmek gibi…
Alevilik inancının kendisi kadın erkeği eşit gördüğü için bunun yansımaları tabii ki ritüellere yansıyor ama bütün Alevilerde böyle değil. Mesela Arap Alevilerinde mezarlığa girerken kadınlar arkadan gidiyor. Ama onun dışındaki Aleviler’de söylediğin gibi eşitlik var. Fakat maalesef Cemevlerine baktığınızda cinsiyetçi bir iş bölümü yapılıyor. Ayrıca, cem denilen temel Alevi ritüeli aslında dede ve ana tarafından yönetilen bir erkanken şimdi sadece dedeler var. Hatta birçok dede ‘Ana cem yürütemez’ diyecek kadar cinsiyetçileşmiş ve Aleviliğe karşı böyle bir söylemde bulunabiliyor. Oysa anaların da olması lazım. Çünkü cem dediğin şey Aleviliğin temsilidir pratikte. Ve o temsilde kadın ve erkek candır. Orada cinsiyet olmadığı için sen zaten ‘Ana olmaz’ diyemezsin. Kırklar meclisi anlatısının kendisi Aleviler için Aleviliği tanımlayan en temel şeydir. Orada da kadın erkek birdir ve her şeyi birlikte yaparlar. Hatta şimdi Aleviler pir, mürşit, eren kavramlarının erkekler için kullanıldığını sanıyor. Hayır, öyle değil. Eren ve mürşit kadın ve ekekten olur. Ocaktan da dede ve ana çıkar. Dede ve ana da Alevi inancının kendisini temsil eder. O yüzden Alevilerin de eşbaşkanlığa geçmesi gerekir. Çünkü zaten kendi inançlarında olan bir şey bu. Kurumlarında da eşbaşkanlığa geçmek zorundalar ama erkekler buna ayak diriyor. Yönetimlerin çoğu erkeklerden oluşuyor. Kadınlar çok az. Bunun değişmesi lazım.
Bu durum asimilasyon politikasının tuttuğunun bir göstergesi değil mi?
Evet ama bu asimilasyonun birinci sorumlusu Alevi erkeklerdir. Birçok dedenin bunda payı büyük. Aleviği bu tarzda asimile eden devlet değil, Alevi erkeklerdir. Erkekler devlet politikasından etkilenmediler, erkek egemenliğinden etkilenerek asimile ettiler. Asimilasyon konusunda birçok politikaya direniyorlar da neden Aleviliğin eşitlikçi ve kadıncıl yanının yok edilmesine karşı çıkmıyorlar. Neden dedeler bu konuda sesini çıkarmıyor. Neden hala çok az ana var. Bir ana cem yönetirken nasıl olur da bir Alevi erkek bir ananın yürüttüğü ceme girmem diyebilir. Çünkü cemler öyle olağanüstü organizasyonlar ki kadınlar için, kadınlar cemlerde evdeki erkek şiddetini o sırasında dile getirebiliyor, o erkeklere ceza çıkıyor, toplumun önünde teşhir ediliyorlar.
Örgütlü olsaydık Sivas olmazdı Sivas Katliamı davasının zaman aşımına uğratılması yeni katliamlara açık bir zemin oluşturdu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bence bunun önüne geçebilmenin tek yolu örgütlenmektir. Daha örgütlü bir durumda olsaydık Sivas’ı da önleyebilirdik. 96 yılındaki Gazi olayları da aynı şekilde engellenebilirdi. Örgütlü güçlü ve aklı başında politika yürütebilmeliyiz. Yakın zamanda beş büyük Alevi kurumu yan yana gelme kararı aldı. Bu karar çok güzel, bunu büyütmek gerekir. Bir de tabii Alevi kurumlarının kendisini yenilemesi lazım, onlara en büyük eleştirim bu. Alevi toplumu ne kadar ileriyse kurumlar onların gerisinde ve çok erkek egemen durumda. Ben Aleviliğin Türkiye’deki yerel feminizmin en temel damarlarından birine sahip olduğuna inanıyorum. Türkiye’deki yerli feminizmi anlatacaksak eğer, bu kadıncıl inançtan çok farklı yüzyılda öne çıkmış, tolumu etkilemiş kadınları görmeden yapamayız bunu. Bu işleri yapacak feminist Alevi kadınların artması aynı zamanda Alevi kurumlarını ve toplumunu da çok derinden etkileyecek. Bu da çok devrimci bir dalga yaratacak diye düşünüyorum.
Gülfer Akkaya kimdir?
1972’de Sivas Kangal’da Kürt Alevi köyü Kürkçü’de (Qurcik) doğan Gülfer Akkaya, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü mezunu. Şu anda da Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde ‘Kadınların paralı günleri’ konulu yüksek lisans yapıyor. Çok uzun yıllar çeşitli dergi ve gazetelerde editörlük yapan, haber portallarında, internet sitelerinde ve Alevi gazetelerinde yazıları yayımlanan Akkaya, halen Birgün gazetesi Pazar Eki’ne yazıyor.