Gebze Cezaevi önünde annelere yönelik polis şiddetini kınayan Cumartesi Anneleri, “Bu hukuksuzluğa son verin. Anneler ki yaşamı doğurandır, annelerden uzak durun” dedi
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 734’üncü haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi.
Cumartesi Anneleri, polis engeli üzerine İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Sokak, polisler tarafından her hafta olduğu gibi yine ablukaya alındı. Eyleme gelenler, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla karanfil taşıdı.
Eyleme, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Garo Paylan ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da destek verdi.
Bu haftaki açıklamayı İHD İstanbul Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Besna Tosun yaptı.
‘Çocuklarının akıbetlerini sordu’
Devletin güvencesinde olan çocukların, yaşam hakkının en vahşi ihlali olan gözaltında kaybetme fiiline maruz kaldığını söyleyen Tosun “1992-1997 yılları arasında OHAL yönetimindeki Batman, Bitlis, Bingöl, Cizre, Dargeçit, Dersim, Şırnak, Kulp, Mardin, Nusaybin, Yüksekova, Silopi ve Lice’de 26 çocuk gözaltında kaybedildi. Çocukların gözaltında kaybedilişi savcılık fezlekelerinde, mahkeme tutanaklarında ve AİHM kararlarında detaylı bir biçimde yer aldı. Ancak ailelerin başvuruları iç hukukta sonuçsuz bırakıldı. Devlet bugüne kadar etkin soruşturma yürüterek suçun açığa çıkartılması ve faillerin cezalandırılması yükümlülüğünü yerine getirmedi” dedi.
Tosun, Dersim Mirik Mezrası’nda ailesiyle birlikte kaybedilen 3 yaşındaki Dilek Serin, Şırnak’ta kaybedilen 12 yaşındaki İlyas Diril, Yüksekova’da kaybedilen 13 yaşındaki Münir Sarıtaş, Lice’de dedesi ile birlikte kaybedilen 14 yaşındaki Metin Budak ve diğer çocukların akıbetlerinin açıklanması talebinin devlet tarafından karşılıksız kaldığının altını çizdi.
‘147 Ermeni aydını katledildi’
Bugün aynı zamanda 104 yıl önce evlerinden gözaltına alınıp bir daha geri dönemeyen İstanbullu Ermeni aydınları anmak için buluştuklarını vurgulayan Tosun, şöyle devam etti: “24 Nisan 1915 tarihinde İttihat ve Terakki hükümetinin İçişleri Bakanı Talat Bey’in emriyle İstanbul’da 250 Ermeni evlerinden gözaltına alındı. Milletvekili, yazar, şair, avukat, doktor, gazeteci, eczacı, müzikolog, yayıncı, siyasetçi olan bu aydınlar Ermeni toplumunun en saygın isimleri, kanaat önderleriydi. Gözaltına alınanlar önce Sultanahmet’teki Merkez Cezaevi’ne götürüldüler. 25 Nisan 1915 tarihinde güvenlik güçleri eşliğinde özel bir trenle Ankara’ya doğru yola çıkarıldılar. Neden tutuklandıklarına ve nereye götürüldüklerine dair kendilerine bilgi verilmedi. 158 kişilik grup Çankırı’ya, 92 kişilik grup Ayaş’a sevk edildi. Gözaltına alındıkları andan itibaren başlarına geleceklerden hükümetin sorumlu olduğu bu insanlardan 174’ü bir mezar taşları bile olmadan yok edildi.”
İnsanlığa karşı suçlar hatırlanmalı
“İnsanlığa karşı suçlardaki inkar, unutturma ve cezasızlık politikasının hakikati ortaya çıkarma ve adaletin gerçekleşmesini engelleme işlevi gördüğünü biliyoruz” diyen Tosun, “Bunun için 734 haftadır unutturmaya karşı hatırlamayı, inkara karşı hakikati, cezasızlığa karşı adaleti sahipleniyoruz. Çocuk kayıplarımız ve gözaltında kaybedilen İstanbullu Ermeni aydınlarımız için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
‘Annelerden uzak durun’
Ardından gözaltında kayıp edilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak konuştu. Gözaltında kaybedilen çocukların faillerinin yargılanmasını talep ettiklerini belirten Ocak, “Evlat acısının ne demek olduğunu en iyi biz biliyoruz. Çünkü biz tanık olmadık, yaşadık. Halen de yaşıyoruz. Dün Gebze Cezaevi önünde itilen anneler… Şiddete maruz kalan annelerin ne yaşadığını en iyi biz biliriz. Onlar sadece evlatlarının yaşam hakkı için mücadele veriyorlar. Ve itildiler, tartaklandılar, şiddete maruz kaldılar. Tıpkı 700’üncü haftada bizlerin şiddete uğradığımız gibi. Tüm annelerin üzerinden ellerinizi çekin artık. Bu hukuksuzluğa son verin. Anneler ki yaşamı doğurandır, annelerden uzak durun” diye konuştu.
‘Kötülük sıradanlaştı’
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan da, kötülüğün 1915’te sıradanlaştığını dile getirerek, 24 Nisan 1915’te yaşananları hatırlattı ve şunları söyledi: “Dönemin cuntası öyle karanlık bir plan devreye soktu ki başta Ermeni halkının aydınlarını öyle büyük hain bir planla Anadolu’dan yok etti ki kötülük sıradanlaştı. O günden sonra devlet için yaptığı her kötülük bir teferruat haline geldi. Anayasayı yasaları hiçe saymak, hukukun güvencesini yok saymak o gün başlamıştı. Hala devam ediyor. 24 Nisan 1915 kötülüğün başladığı milattır. O milada bakmak o milatla yüzleşmek, o miladın hesabını sormak aynı zamanda bugün sıradanlaşan kötülüğe de hesap sormaktır. Dün öğlen saatlerinde annelerimize yapılanları gördük. Orada polis memuru annelerimize büyük bir hakarette bulundu. Maalesef o hakareti yapan polistir. O hakareti yapan yetkililer de büyük bir alçaklığa imza attılar.”
Eylem, konuşmaların ardından sona erdi.