Kadınların erkek egemen sistem ve onun ideolojik kurumlarına karşı yaşamın her alanında geliştirdikleri mücadeleler sonucu bu gün dünyanın birçok ülkesinde tarihi süreçler yaşanmaktadır. Adeta kadınlar ona zorla öğretilen kadın yapamaz, kadın direnemez, kadının yeri evidir diyen sistemlerden intikam alırcasına bugün birçok ülkede tarihi direnişler geliştirmektedirler. Bu direnişlerin en güzel örneklerinden biri sayın Leyle Güven’in öncülüğünde başlayıp sayıları yedi binleri aşan zindan direnişleri iken, diğeri Afrika ülkesi Sudan’da “kadının yeri devrimdir” diyerek sokaklara çıkan milyonlarca kadının faşist diktatöre karşı geliştirdikleri tarihi direnişleri gibi. Sadece bu iki örnekle bile kadınların direnişleri ve enerjileriyle diktatöryel sistemleri yıkarak toplumsal barışın geliştirilmesinde ne denli etkili olabilecekleri görülebilmektedir.
Evet, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in tarihi bir kararla 8 Kasım’da Amed zindanında başlattığı eylem kısa bir zamanda zindalarda ve dışarıda binlerce kişiye ulaşarak son zamanların en büyük direnişine dönüşmüştür. Son zamanların en büyük saldırılarına karşı gelişen bu tarihi direnişin gölgesinde yerel seçime giren AKP-MHP bloku bu seçimde hiç beklemediği bir yenilgi alarak, elinde bulundurduğu birçok şehri kaybetmiştir. Kürt halkının gelişen direnişten aldığı güçle özellikle metropollerde Türkiye halkları ve demokrasi güçleriyle birlikte sandığa giderek oyunu demokrasiden, barıştan yana kullanması adeta yirmi yıla yakındır iktidarını sürdüren AKP’nin çöküşünün fitilini yakmıştır.
Bu seçim sonuçlarıyla iktidar bir bütünen yıkılmasa da içinde büyük bir çatlak oluşarak kendi içinde bir çözülüşü başlatmıştır. Peki bugünden sonra yapılması gereken nedir? Elbette yapılması gereken bütün toplumsal kesimleri içerisine alacak şekilde bu başaşağı gidişi hızlandıracak bir demokrasi mücadelesini bir an önce örgütlemektir. Demokrasi farklılıkların birliği, bir aradalığı ise; demokrasiyi ete kemiğe büründürerek yaşamsal kılmak için yapılması gereken kadınların gençlerin, aydınların, sosyalistlerin, anarşistlerin, feministlerin, antikapitalistlerin, ekolojistlerin, farklı inanç ve kimliklerin bir araya gelerek bir blok etrafında örgütlenmeleridir. Şüphesiz imkansız değildir, HDP bunun siyasal kimliğe bürünmüş en somut halidir.
Elbette bugüne kadar Kürt ve Türkiye halkları sadece siyasi kimlikler etrafında ya da seçim süreçlerindeki ittifaklarla bir araya gelmediler. Türk, Kürt, Arap, Alevi, Sünni farklı kimlikten kadınlar barışa en fazla ihtiyaç duyulan bütün zor süreçlerde BİG, KÖM yine çok farklı kadın platformları adı altında bir araya gelerek kadın barışı ve toplumsal barış için sayısız eylem ve etkinlik gerçekleştirdiler. Evet kadın toplumun değişim dönüşüm gücüdür. Kadınlar güçlerini birleştirdikleri oranda diktatörlükleri yıkabilir, topluma ve kadınlara özlemini duyduğu barışı ve özgürlüğü getirebilir. Sayın Leyla Güven başta Kürt ve Türkiye halkları olmak üzere Ortadoğu barışı için ölümü bile göze alarak kendi bedenini açlığa yatırmasıyla bir süreç başlattı.
Onunkisi başta kadınlar olmak üzere bütün muhalif kesimlere bir barış, bir özgürlük çağrısıydı. Daha en başta kadınlara “dünyanın her hangi bir yerinde bir kadın şiddet görüyorsa hiç birimiz özgür değiliz” diyerek bu çağrısına ses olunmasını istedi. Şimdi tam zamanı! Mücadele yürüten kadın örgütleri bir araya gelerek, ‘söyleyecek sözümüz tecriti kıracak, faşizmi yıkacak, barışı geliştirecek, gücümüz var’ şiarıyla diktatörlüğe karşı toplumsal bir muhalefetin gelişmesinde öncülük edebilmeliler.
Evet Sudan’lı kadınlar “kadınların yeri devrim” diyerek her yeri devrim alanlarına dönüştürerek otuz yıldır iktidarda olan faşist diktatör Ömer el Beşiri’nin iktidarının devrilmesi sürecine öncülük ettiler. Yıkılan rejimin yerine gelecek yönetim Sudan’a barışı, demokrasiyi getirir mi bilinmez ancak bilinen bir şey var ki Sudanlı kadınlar direnişle kazanılabilineceğini yaşayarak öğrendiler; üstelik bunu tüm dünyaya gösterdiler. Bugün bütün dünya Sudanlı kadınları ve Leyla Güven’in tarihi direnişini konuşuyor. Bugün herkes biliyor ki demokrasinin ve barışın teminatı kadınların mücadelesidir.
Bu mücadele geliştiği oranda dünyada demokrasi ve barış da gelişecektir. Son olarak; Bütün kadın örgütlerine ve demokrasiden hak ve özgürlükten yanayım diyen bütün farklı kurum ve şahsiyetlere; günlerdir Gebze Cezaevi’nin önünde zindanlarda eylemde bulunan evlatları için eylemde bulunan annelerin “sessizlik öldürür yaşama ses ver” şiarıyla başlattığı oturma eylemine sahip çıkılarak, insanlık adına toplumsal barış adına hemen adım atılmalı, toplumsal vicdan harekete geçirilmelidir. Gebze Cezaevi önünde Barış Anneleri tutuklu anneleri kolluk güçlerince darp ediliyor, yerlerde sürünüyor. Onların direnişi şahsında insanlığa dair değerler büyürken, onlara vicdansızca saldıranlar şahsında yarınlara dair umutlar tükeniyor. Yarın geç olmadan; yaşama ses verilmeli, hemen harekete geçilerek demokrasi mücadelesi örgütlendirilmeli.