Börtü böceğe, yere, yurda, ülkeye, İnsana, devlete… ad koyulurken öylesine denk geldi söylemi yok artık. İsrail ile Türkiye’nin adları konurken saldırı planları o kadar ince hesaplanarak verilmiş ki, yaptıkları zulümler bile aynı. Tesadüflere inanmayanlar olarak Leyla ile Leyla’nın da İsrail ile Türkiye karşısına öylesine çıkmadığını bilenlerdeniz. Katliamcı zihniyete karşı Leyla ile Leyla olmak bir özgürlük direnişinin tarihçesidir.
Leyla Halit ‘bu direnişe tanıklık ettiğim için gururluyum, bir toplumun direnişçi kadınları varsa ülkesi garanti altındadır. Buna herkesin ihtiyacı vardır, devletler de insanlıktan saptığında ona karşı direnenler varsa kendi geleceğinin garantisi olarak bilmeli Leyla’nın yaşaması için derhal adım atmalı’ dedi. Bir ülke eşitlik, özgürlüğü yok sayan çirkinliğe bulaşmışsa kadınlar bedenini açlığa yatırarak imha eden tecrit siyaseti çirkinliğine düşen rejimi uyarıyorsa bu fedakarlık devlet için bir değer olmalı ve bu değerin yaşaması için her türlü adımı atmalıdır.
İktidarlar sürekli olmadıklarından yarın onları da koruyan bir insan hakları direnişi olduğunu unutmamalı. Eğer bir ülke de haksızlığa karşı çıkanı, mücadele edeni yoksa o ülke artık yok olmaya mahkum olmuş demektir. Özgürlük, eşitlik için mücadele eden kadınlar demokratik anayasalardan bile daha güçlü korur. Bugün anayasal haklar, doğuştan sahip olunan haklar, hatta doğmadan önce sahip olunan haklar ayaklar altına alınıyorsa ve kadın bedenini açlığa yatırarak koruma mücadelesi veriyorsa bunun anlaşılmamasının insanlığı yitirme noktası olduğu unutulmamalı.
Leyla yaşasın ki ülke bataktan kurtulsun. Leyla gibi fedakar kadınlar biterse ülke batağa saplanır, bir daha o bataktan çıkamaz. Bir devlet, var oluşu yaşama sahip çıkma üzerine kurulu kadınların kimseye zarar vermemek için bedenini açlığa yatırarak mücadele aracı yapmışsa bundan daha büyük bir fedakarlık olamaz. Bunu kendisine karşı gibi ele almak yerine açlık greviyle ülkenin korunduğunu hemen anlamalı ve derhal adım atmalıdır. Bunu yetiren devletler utancından kimsenin yüzüne bakamaz olurlar.
Leyla Güven’in üzerinde tüm ülkeye yayılan ‘İmralı tecriti kırılsın’ yeleği var açlık grevindekilerin üzerinde, ‘Leyla yaşasın’ yeleği var. Böyle bir direniş zinciri yeryüzünde ancak akil kadınların öncülüğünde hem de tutsakken yapıldığını unutmamak gerekir. Kendisine aydınım, demokratım diyenlerin utançla yaşamamak için sorumluluğu direnenlerin iradesine saygılı olmak, onların yaşama ve yaşatma kararlılığına sahip çıkmak, hiçbir şey yapamıyorsa onların mücadelesini anlamsızlaştıracak ayıp, günah, yasak kara lekesine bulaşmasın, saygıda kusur etmesinler.
Tez elden ‘yaşa, yaşat’ı dolambaçsız, karmaşasız, sade, insani, vicdani, ahlaki, hukuki sorumlulukla hareket ederek devletin bir an önce bu insanlık dışı tecride son vermesi için kimseye değil kendi insanlığına sahip çıksın, bu utanca son versin. Uluslararası sorumlular derhal harekete geçsin. Yoksa bu açlık herkesi kıtlığa sürükler. Bu ülkenin akil kadınları zindanlarda çürümesin. Son sözü direnişçiler söyler ve son söze sahip çıkmak aydınım, demokratım diyenlerin sorumluluğudur. Aydınlık, demokratlık direnişçilerin itibarına saygısızlık etmek değildir.