Ekonomi Gündemi
6740 sayılı Kanunla. 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunda yapılan düzenlemeyle, çalışanların otomatik olarak bir emeklilik planına dâhil edilmesi zorunluluğu getirilmiş ve 01.01.2017 tarihinden itibaren yürürlüğe konulmuştur. Bu düzenlemeye göre, 45 yaşını doldurmamış tüm çalışanların Bireysel Emeklilik Sistemi’ne işçi sayısına göre kademeli olarak dahil edilmeleri zorunlu bulunmaktadır. BES uygulaması da ilk olarak 01.01.2017’de çalışan sayısı 1000 ve üzerinde olan işyerlerinde başladı. Kademeli olarak onu çalışan sayışa 250, 100, 50 ve 10 üzerindeki işyerleri izledi. Ocak 2019’da ise bu sayı 5-9 arası çalışanlara indi. Temmuz’dan itibaren de tümünü de kapsayacak. Yeni fark şu olacak.
Birincisi şimdiye kadar özellikle de BES’e katılma zorunluğu iki ay ile sınırlı. Bu süreden sonra isteyen ayrılabiliyordu. Yeni sistemde hem BES’e katılım zorunlu hem de sistemden ayrılmak oldukça zorlaştırılacak. Bu konuda iki görüş var ya ayrılma için zorunlu süre 5 yıla çıkarılacak ya da emekli olana kadar uzatılacak. BES’in yürürlüğe girmesi durumunda 45 yaşına girmemiş çalışanların ücretinden işveren tarafından prime esas kazancın yüzde 3’ü oranında çalışan katkı payı hesaplanır. Bu durumda asgari ücretlinin aldığı paranın yani iki bin 558 TL’nin BES payı 76.74 TL yapar. Bu durumda, aylık net 2 bin 20 TL alan asgari ücretliden 76 liralık kesinti demektir. Zar zor geçinen ücretlinin eline geçecek olan para da bin 943 TL’ye inecektir.
Para bulmada yine emekçilerin cebine göz dikildi
BES olarak kısaltılan Bireysel Emeklilik meselesi, ekonomik krizde sıkışan AKP Hükümetinin ‘Yapısal Dönüşün Adımları’ adını verdiği yeni ekonomik pakette, kaynak bulmada çözüm olarak gösterdiği adreslerden biri olarak dikkat çekti. Bunu aynı pakette altı vurgulanan vergilerin tabana yayılması ve kurumlar vergisinin kademeli olarak azaltılması başlıkları ile bir araya getirdiğimizde daha bir anlaşılır olmaktadır. Anlatılmak istenen aslında BES’in kendisinin bu verginin tabana yayılmasında en önemli araçlardan biri olacağı. Nitekim, yıllardır sermaye kesimlerinin baskısıyla kaldırılmak istenen kıdem tazminatı meselesinin BES’le birlikte ele alınması bunu destekliyor. Bu iki başlık, tam da kaynak olarak tabanın yani aslında çalışan kesimlerin hedef alındığını işaret eder. Keza vergi gelirleri içinde yüzde 70’ni oluşturan dolaylı vergilerin de yine bu kesimlerce ödendiğini göz önüne alırsak…
Bu oda 784 kişinin ücretine bedel!
Türkiye’de kayyumların yol açtığı felaketin boyutları, İstanbul seçimlerinde AKP’nin itirazlarıyla yaşanan belirsizlik ve HDP’’lilere mazbataların halkın iradesini hiçe sayan bir tarzda gecikerek verilmesinin gölgesinde kaldı. ‘Dağa para gönderiyor’ deyip yerel yönetimlere el koyanların atadıkları kayyumların halkın parasını nasıl çar çur edip, lüks ve sefa içinde yaşamak için harcadıklarının en somut örneği Diyabakır Büyükşehir Belediye Başkanlığının kayyum odasıdır. Ankara Etimesgut’ta bir kaymakam iken Diyarbakır’a kuyyam olarak atanan Cumali Atilla’nın kamuoyunu şoke eden şatafatla ilgili açıklamasına göre, oda için 745 bin 806, özel kalem için de 838 bin 474 TL harcanmış. Toplamda bin milyon 584 bin 280 TL harcama yapılmış. Gerekçe? Oda çok eskiymiş. Zorla görevden alınan belediye başkanları için eski değildi ama… Gerçek maliyet ne? Bilinmiyor. Cumali Atilla, (verdiği rakamlara göre) 784 asgari ücretli maaşı kendi zevki sefası için harcayıp üzerine oturmuş. AKP’li Grup Başkan vekili insanlara simitle yaşamayı salık verirse kaymakam da böyle yapar…