Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi eyleminin 163. gününde. Güven’in ardından cezaevlerindeki siyasi tutukluların gruplar halinde dahil olduğu açlık grevi eylemi, 1 Mart’tan bu yana tüm cezaevlerine yayılmış durumda. Hükümetin eylemcilerin Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması yönündeki tek talebine kulağını kapatmasına tepki gösteren İzmir’deki siyasi parti ve sendika yöneticileri, bu konuda adım atılması çağrısında bulundu.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İl Yöneticisi Teymur Taşdemir, Türkiye’nin tecrit uygulamasıyla kendi kanunlarına uymadığını ifade etti. Bugün cezaevlerinde tecride karşı süren açlık grevleri ile birlikte ölümlerin yaşandığını söyleyen Taşdemir, bu duruma dair tepkisini “Bu tecrit hangi adalete ve hukuka sığıyor? Artık yeter diyoruz. Kimse ölümleri ve tecridi kabul etmiyor ve etmeyecektir” sözleriyle gösyterdi. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) Meclis Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Ali Deniz Esen de, tecrit politikasının bir “işkence” olduğunun altını çizdi.
Bugün özgürlüklerin engellenmeye çalışıldığı karanlık süreçlerden geçtiklerini dile getiren Esen, “ancak buna karşı direnenler ve söz söyleyenler var” diyerek, açlık grevindeki tutuklulara işaret etti. Esen, vicdanlı olup, kalbi özgürlüklerden yana olan herkesin tecride karşı çıkması ve açlık grevindeki tutuklulara ses vermesi gerektiğini kaydetti. HDP PM üyesi Aydın Çetinkaya ise, Çetinkaya, açlık grevindeki siyasi tutukluların ölüm eşiğine gelmesine rağmen, hükümetin tecridin sonlandırılması yönündeki duyarsızlığını eleştirdi. Çetinkaya, “Bu sese kulak verilmelidir. Artık hukukun işlemesi gerekir. Çünkü bir devlet hukuk devleti ise hukuku kişilerin isteğine göre idame etme hakkı yoktur” dedi. Devlet ve hükümetin açlık grevlerine ciddi yaklaşması gerektiğini söyleyen Eğitim Sen 2 Nolu Şube Başkanı Hasan Ali Kılıç da, “İnsanların tecrit edilmesi kabul edilemez” dedi. Kılıç, bu nedenle açlık grevlerinin bir önce son bulması için tecrit konusunda adım atılması gerektiğini kaydetti. Kılıç,” Devlet ölüm zemini değil, yaşama zemini yaratmalıdır” dedi.
‘Hükümet kaosa sürüklüyor’
Eğitim Sen 6 Nolu Şube Başkanı İsmet Sözer’e ise, “hükümet tecrit konusunda adım atmayarak ülkeyi kaos ortamına itiyor.” Bir devletin anayasasının o ülkenin onuru olduğunu dile getirip, devleti kendi yasasına uymaya davet ettiklerini söyleyen Sözer, “Binlerce mahkum da sadece yasalar uygulansın diye bedenlerini açlığa yatırdı. Ancak bizler devleti adım atmaya zorlamak konusunda sınıfta kaldık” dedi. Bu konuda özeleştiriye ihtiyaç olduğunu vurgulayan Sözer, bu durumu en kısa sürede açıp, açlık grevlerine dair ses yükseltmek gerektiğini kaydetti.
‘Ölsek de vazgeçmeyeceğiz’
Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde açlık grevinde açlık grevinde olan Sibel Akdeniz 105 gündür eylemde. 10 kilo veren Sibel’in baş dönmesi ve hafıza kaybı yaşadığı belirtildi. Akdeniz’in son görüşte ailesi ve arkadaşlarına “ölsek de vazgeçmeyeceğiz” dediği belirtildi. Akdeniz daha önce Jinnews’e yaptığı bir söyleşide “Bizler ‘yaşamı uğruna ölecek kadar çok seviyoruz’ diyen Kemal Pir’lerin yoldaşı olmak isteyenleriz. Newroz’u karşılamak ve zindan karanlığını pişmanlığı, ihaneti parçalamak için kendini meşale yapan Mazlum’ların yoldaşı olmak istiyoruz. Bizler Sema’lar gibi bir direnişten bir direnişe köprü olabiliriz. Bu yüzden diyoruz ki son sözü bizden öncekiler çoktan söyledi. ‘Son ne olursa olsun muhteşem olacak’ bu söz Sur kahramanı Şehit Çiyager’in sözüdür. Ve mutlaka kazanacağız.” 5 Ocak’tan bu yana Mardin’de açlık grevinde olan tutukluların isimleri ise şu şekilde: Sibel Akdeniz, Bayram Demirhan, Mahsun Şen, Zana Yılmaz, Birdal Abay, Şerif Demirtaş, Vedat Duyuş, Barış Akkuş, Oktay Gül.
‘Dakikaları saymaya başladık’
Açlık grevlerine ilişkin bilgi veren Urfa İHD Cezaevleri Komisyonu üyesi Avukat Mustafa Vefa, Urfa cezaevlerinde tutukluların sağlık açısından kritik eşiği geçtiğini söyledi. Urfa 1 ve 2 No’lu T Tipi ile Siverek T Tipi Kapalı cezaevlerinde açlık grevinde olan tutuklular ile sürekli görüştüklerini aktaran Vefa, “Elimizdeki verilere göre Urfa cezaevlerinde toplam 224 tutuklu ve hükümlü süresiz dönüşümsüz açlık grevindeler. Bu sayı zaman, zaman tahliyeler ya da sürgünler ile azalıp yükselebiliyor” dedi. Urfa Cezaevlerinde 5 ve 6 Ocak tarihlerinde açlık grevine başlayan 16 tutuklunun durumuna dikkat çeken Vefa, “5 Ocak tarihinde açlık grevine başlayan tutukluların durumu gittikçe kötüleşiyor. Cezaevinde tutuklular ile yaptığımız görüşmelerde birçoğunun sağlık durumunun gözle görülür şekilde bozulduğu tarafımızca tespit edilmiştir. TTB ile yaptığımız çalışmalar ve hekimlerin verdiği bilgiler ışığında tutukluların kritik aşamayı çoktan geçtiğini tespit ettik” diye konuştu. Tutuklular ile yaptıkları görüşmeler hakkında bilgi veren Vefa, ayakta kalmakta zorlandıklarını, kısmi hafıza kaybı, görme problemi, aşırı su kaybı yaşadıklarını ve tutukluların sürekli kustuğunu aktardı.
Vefa, Urfa cezaevlerinde tutuklulara yeterli vitaminlerin verilmediğini söyledi. Gerek Türkiye’de gerekse uluslararası kamuoyunun açlık grevlerine daha duyarlı yaklaşması gerektiğini belirten Vefa, “Türkiye cezaevleri tarihinde bu kadar kapsamlı ve bu uzunlukta bir açlık grevi eylemi ilk defa oluyor. Bu eylem uzadı ve artık günler, saatler değil, dakika saymaya başladık. Çünkü her an bir ölüm haberini alabiliriz. Bir an evvel kamuoyunda bir duyarlılık oluşmasını ve daha fazla ölümler olmadan yetkililerin bir adım atmasını istiyoruz” dedi.
‘İnadına varoluş zamanı’
HDP Diyarbakır İl Örgütü’nde 3 Mart’ta açlık grevine girdiği için gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra eylemini devam ettirdiği için tekrar gözaltına alınan ve bu kez tutuklanan İsmet Yıldız, 5 Nisan’da tahliye edildi. Yıldız, eylemini şimdi de evinde sürdürüyor. 47 gündür açlık grevinde olan Yıldız, açlık grevlerine ilişkin konuştu. Yıldız, “hukuki ve vicdani” diye nitelediği taleplerinin herkesi ilgilendirdiğini belirterek, “Tecrit, bir suçtur. Çünkü uluslararası hukukta her hükümlünün aile, avukatlarıyla görüşme hakkı vardır diye açıkça belirtilmiş. Tecritle birlikte bugün milyonlarca insanın isteği ve en doğal talebi gasp ediliyor.
Bu eylemin amacı da tecride karşı sorumluluk almaktır. Ben de bir yurtsever olarak tecridi vicdani ve ahlaki bulmuyorum. Talebim de tecridin kaldırılmasıdır” dedi. Kürtlerin siyasi ve kimlik mücadelesinde açlık grevlerinin önemli bir yeri olduğunu dile getiren Yıldız, Türkiye’de siyasetin önü kapatıldığı, zulmün ve asimilasyonunun en yoğun yaşandığını dönemlerde cezaevlerinde insanların bedenini açlığa yatırarak çözümün önünü açtığını belirtti. Kürtlerin cezaevi direnişinin iktidar tarafından bilindiğine dikkat çeken Yıldız, şöyle devam etti: “Tecrit uygulandığından beri topluma da aynı şey uygulandı. Yine basın üzerinde büyük bir tecrit var. Yani bugün zindanlarda büyük bir direniş var. Birçok kişi yaşamını yitirdi.
Tüm bunlar yaşanırken Türkiye’deki basında yer bulmaması, kamuoyun bundan haberdar edilmemesi iktidarın basın üzerindeki tecridin vahametini ortaya koyuyor. Bizim bu eylemimiz onların üzerindeki tecridi de kaldıracaktır” şeklinde konuştu. “Sessizlik ölüm getirir. Zaman ne susma zamanı, ne uzaklaşmak, saklanmak ne de korkmak zamanıdır” diyen Yıldız, duygusal olamamak gerektiğini belirterek, şu çağrıyı yaptı: “İnadına direniş, inadına varoluş, gerçeği haykırış, diyorum. Çünkü sistem, her gün bir yalanı tekrarlıyor. İnsanların pes etme lüksü olamamalı, biz de gerçekleri tekrar edeceğiz. Tecrit bir insanlık suçudur, tecrit kırılacak faşizm yıkılacak.”
‘Onlarla birlikte biz de eriyoruz’
Bu ailelerden biri Urfa’nın merkez Eyyubiye ilçesinin İmam Keskin Mahallesi’nde yaşayan Zine Tutal ve Sinan Tutal’ın çocukları Abdulkadir ile birlikte iki yakınları daha tutuklu oldukları cezaevinde açlık grevinde. Çiftin çocuklarından Abdulkadir Tutal, “örgüt propagandası yaptığı” iddiasıyla verilen 4 yıllık hapis cezası nedeniyle 1 buçuk yıldır tutuklu bulunduğu bulundukları Urfa T Tipi Cezaevi’nde, Öcalan’a uygulanan tecride karşı 1 Mart’tan bu yana açlık grevinde. Çiftin diğer çocukları Mahmut Tutal da, tutuklu bulunduğu 2012 yılında yine cezaevlerinde yapılan açlık grevi eylemlerinde 47 gün kalmış bir isim. O dönem mide kanaması geçiren Tutal, 8 yıllık tutukluluğunun ardından tahliye edilir.
Dışarıdayken de sağlık problemleri devam eden Tutal, Aralık 2018’de yeniden tutuklanır. Anne Zine Tutal, yaşadığı sağlık problemleri nedeniyle oğlu Mahmut’un açlık grevine giremese de arkadaşları açken onun da rahat olmadığını belirtti. Sinan Tutal’ın yeğenleri olan Nurullah ve Mahmut Tutal da yine aynı cezaevinin 2 No’lu kısmında. 1 Mart tarihinden bu yana açlık grevinde olan yeğen Mahmut Tutal’a, 2015 yılında tutuklandıktan sonra 2018’de 48 yıl ceza verilir. “Bu topraklarda uzun yıllardır bize zulüm ediliyor. Oysa biz bu topraklarda kardeşçe yaşayabiliriz” diyen baba Sinan Tutal, şunları belirtti: “Açlık grevindekiler herkesin çocuğu. Yasalara uyulması gerekiyor.” “Yüreğim” dediği çocuklarının açlık grevinde olduklarını söyleyen baba Tutal, “Ölüm aşamasına geldiler. Biz de onlarla ölüyoruz. Bu tecrit kalkmalı.
Devlet nasıl rahat edecek bu zulüm karşısında?” diye sordu. Zine Tutal ise, çocuklarının talebi olan tecridin bir an önce karşılanmasını istedi. Tutal, “Artık yeter, bu işkence bitmeli. Leyla Güven de açlık grevinde. Çocuklarımdan daha çok Leyla Güven’i düşünüyorum. Onlar yemiyorlar, biz de dışarda yiyemiyoruz. Onlarla birlikte biz de eriyoruz. Hükümet bir adım atmalı, tecridi kaldırmalı” dedi.
‘Görmemek, duymamak ahlaki değil’
Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde, biri kadın 9 tutuklunun İmralı tecridine karşı başlattıkları açlık grevi eylemi 105, aralarında gazeteci ve siyasetçilerin de bulunduğu 133 tutuklunun eylemi ise 50. gününe girdi. 4 yıldır tutuklu bulunan 21 yaşındaki Zana Yılmaz da ilk grup eylemcileri arasında yer alıyor. Oğlunun eylemi hakkında konuşan baba Bedi Yılmaz, geçtiğimiz günlerde yaptığı açık görüşte Yılmaz’ın “sonuç alıncaya dek eylemimiz sürecek” mesajı verdiğini aktardı. Baba Yılmaz, 7 kilo kaybeden çocuğunun moralli ve kamuoyunun desteğine ihtiyaçları olduğunu ifade etti.
Baba Yılmaz, oğlunun sıvı tüketmekte zorlanır hale geldiğini ve yutkunamadığını kaydetti. “Çocuklarımızın taleplerini destekliyoruz ve sahipleniyoruz” diyen Yılmaz, eyleme girenlerin ölümü göze aldıklarını ve 8 tutuklunun bugüne kadar yaşamına son verdiğini hatırlattı. Yılmaz, “Bu çığlığa sessiz kalmayı insanların vicdanı nasıl kabul edebilir? Sorumluluğu olan tüm kurumların bu ölümlerin önüne geçmesi gerekiyor. Partilerin de buna karşı ses çıkarması gerekiyor” çağrısında bulundu. Yaşam hakkının her şeyden önce geldiğine vurgu yapan Yılmaz, şöyle devam etti: “Tutukluların talebi haklı ve demokratiktir. Yasaklamak aileleri kapıdan kovmak çözüm değil. Bu halk, çocuklarını sahipsiz bırakmayacak.
Aileler, ne gerekiyorsa yapacak. Evinde kimse oturmayacak. Bunun muhatapları kimse aileler onları artık rahatsız edecek. Biz rahat uyumuyorsak onlar da rahat uyumasın. İktidar bunu görmeyebilir; ama toplum bunu görmelidir. Görmezden gelmek, duymazdan gelmek insani ve ahlaki değildir. Kimse hayatına son vermeden buna bir çözüm üretilmelidir.”
HABER MERKEZİ