Ülkesindeki mezhebe dayalı partiler ve kadınların durumu ile ilgili bilgi veren Prof. Houda Rızk, Lübnan’da kadın cinayetlerinin Türkiye’deki kadar yoğun olmadığını söyledi
Nevin Cerav/İstanbul
Lübnan’da siyaset sosyolojisi alanında çalışmalar yapan Profesör Houda Rızk, Ortadoğu’da Barış Konferansı’nda yer alması nedeniyle İstanbul’daydı. Konferans’ta, Ortadoğu Savaş Kıskacında Kadın ve Barış oturumunda konuşan Rızk, katılımcılar tarafından büyük ilgi gördü. Konferans bitiminde bir araya geldiğimiz Houda Rızk, Lübnan’daki kadınların siyasete katılımlarını, cinsiyetçiliğe karşı verdikleri mücadeleyi ve başka ayrıntılarla ilgili görüşlerini paylaştı bizimle. Yanı sıra Türkiye’deki kadınların durumu ve mücadelesiyle de yakından ilgilendiğini gösterdi verdiği bilgilerle. Konuşmasına “Lübnan’da kadınların siyasete katılımından maalesef ki bahsedemeyiz” diyerek başlayan Houda Rızk, “Lübnan’daki siyasi partilere erkekler liderlik ediyor. Tüm siyasi partiler kadınların değil, erkeklerin yönetiminde olduğu partiler. Kadınlar bazı yönetsel birimlerde yer alsa da liderlik seviyesinde bulunamıyor. Bu nedenle kadınların siyasette varlığından bahsedemiyoruz. Parlamentomuzda 5 ya da 6 kadın vekil var, daha fazla değil” ifadelerinde bulundu.
‘Hizbullah destek görüyor’
Lübnan’da kadınların genel olarak açık fikirli ve kültürlü olmalarına, doktor, hakim gibi mesleki konumlarda bulunabilmelerine rağmen siyasette görünür olmadıklarını belirten Rızk, bunun biraz da Lübnan’ın siyasi olarak parçalı bir yapıya sahip olmasından kaynaklandığını söyledi. Rızk, şöyle devam etti: “Lübnan’da mezhepsel temelde örgütlenmiş partiler var, Lübnan mezhepsel toplulukların siyasi partiler olarak örgütlendiği bir ülke. Topluluklar, cemaatler var; Hristiyanlar, Şiiler, Sunniler, Dürziler… Komünist Parti de var ancak, Lübnanlıların çoğunluğu mezhep temelli siyasi partilerde bulunuyor. Mesela Hizbullah Şii bir örgütlenme olmasına rağmen İsrail’e karşı direndiği için Sünni ve Hristiyanlardan destek görebiliyor, tabii bu Hizbullah’ın içinde oldukları anlamına gelmiyor ama dost olabiliyor, bir araya gelebiliyorlar. Bunun dışında Sünnilerin desteklediği Gelecek Partisi var. Marunilerin oluşturduğu Lübnan Kuvvetleri Partisi var. Ayrıca Canbulatların Sosyalist Partisi var, sosyalist olarak adlandırılmalarına rağmen aslında bir Dürzi partisi. (Canbulatlar Lübnan siyasetinde etkin olan Dürzi bir aile) Dolayısıyla Lübnan halkı genel olarak mezhep temelli bu siyasi partiler etrafında yer alıyor. Laik parti olmasına rağmen elit bir siyasi parti. İşte Lübnan’daki bu mezhep temelli siyasi yapı, kadınların kendi başlarına siyasette yer almalarına izin vermiyor. Kısmen Laik Parti’de kendilerine yer bulabilseler de Laik Parti de popüler bir parti değil.”
‘Kadınlar siyasette yok’
Lübnan’da komünist ve laik partide açık fikirli, bağımsız ve özgürlük için mücadele yürüten kadınların da olduğunu aktaran Rızk, kadınların önemli sorunlarıyla ilgili olarak da şu bilgileri verdi: “Lübnan’daki kadınlar yabancı biriyle evlendiklerinde çocukları için kimlik kartı alamıyor. Buna karşı mücadele eden kadınlar var. Ayrıca kadına yönelik şiddete karşı, kadın hakları için mücadele eden kadınlar var. Sonuç olarak Lübnan’da kadınların siyasete katılımlarının önündeki en büyük engel Lübnan’daki siyasetin daha çok mezhep temelli siyasi partiler tarafından temsil ediliyor olması.”
Mücadele veriyoruz
Lübnan’da kadın cinayetleri, kadına karşı şiddet ve cinsiyetçi politikalar hakkında da bilgilerini paylaşan Rızk, Lübnan’da kadına yönelik her türlü şiddete karşı mücadele verdiklerini fakat ülkesinde kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin Türkiye’deki kadar çok ve yoğun olmadığını belirtti. “Kadına yönelik şiddet uygulayanların cezalandırılması için düzenlenmiş yasalarımız var” diyen Rızk, şu cümlelerle devam etti: “Tabii var olan yasalardaki bu cezaların daha da arttırılmasına yönelik taleplerimiz var. Kadın cinayeti işleyenlerin 10- 15 yıl değil ömür boyu hapiste kalmalarını istiyoruz.”
KAFA örgütü
Lübnan’da faaliyet yürüten kadın örgütleri ile feminist bir hareket olduğunu da söyleyen Houda Rızk, “Kadına yönelik şiddete karşı mücadele eden kadınlar var. KAFA gibi kadına yönelik şiddete karşı çalışan feminist bir kadın örgütlülüğü var mesela. Yasaların değiştirilmesi, yabancılarla evlenen kadınların çocuklarına kimlik kartlarının verilmesi için mücadele eden kadın örgütleri var” dedikten sonra, şu ilginç bilgiyi verdi: “Hükümet mesela babaları Filistinli olan çocuklara kimlik kartı vermekten korkuyor.” Dünyanın birçok ülkesinden kadınların küresel çapta uygulamaya çalıştığı kadın greviyle ilgili Lübnanlı kadınların haberdar olmadığını kaydeden Rızk, kadınların birbirleriyle olan iletişimlerini daha da güçlendirmeleri gerektiğini işaret etti. Lübnan’da yaşayan Kürtler olduğunu belirten Rızk, özellikle de oradaki Kürt kadınlarıyla ilgili de şu bilgileri verdi: “Lübnan’da Lübnanlı yanı daha ağır basan Kürt kadınları var ve dolayısıyla genel olarak Kürt meselesiyle ilgilendiklerini söyleyemem, diğer taraftan Kürt sorununun çözümü için mücadele eden Kürt kadınları var ve onlarla yakın arkadaşlık ilişkilerim var.”
‘Kadınlar güçlü olmalı’
Türkiye’deki kadınlara bir de mesaj veren Rızk, son olarak şöyle dedi: “Bence kadınlar işbirliği içerisinde olmalı ve birlikte hareket etmeli ve bu politik meseleler için olduğu kadar sosyal sorunlar için de olmalı. Türkiye’de kadına karşı şiddet çok fazla. Cinsiyet eşitliği için sürekli olarak uyanık olunmalı. Kadınların güçlü olması gerekir. Siz İstanbul ya da Ankara gibi metropolde yaşayan kadınlar feminist hareket ve kadın örgütlülüğü konusunda daha bilinçli olabilirsiniz, kendinizi göreceli olarak daha özgür hissedebilirsiniz. Ancak Türkiye’nin daha muhafazakar olan diğer bölgelerinde kadına karşı daha sert bir ayrımcılık var. Bu nedenle, kadına karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak için birlikte mücadele etmekten başka bir yol yok.”
‘Kürtlerin hakkı alındı’
Kürt meselesinin çok önemli olduğunu düşündüğünü, dolayısıyla da bu konuyla çok yakından ilgilendiğini söyleyen Profesör Rızk, şunları söyledi: “Kürtler 1923’ten bugüne ülkeleri ve hakları için mücadele ediyor çünkü ülkelerini kaybettiler. Skyes-Picot Antlaşması yüzünden oldu bunlar. Bu antlaşma ile Kürtlerin kendi kaderlerini belirleme hakkı ellerinden alındı. Kürtlerin Suriye, Türkiye ve İran’da kendi kaderlerini belirleme haklarının olmadığını ve bu hakkı mücadele ve müzakere etmeden alamayacaklarını biliyorum. Bu sorunun çözümünde elbette diyalog esas alınmalı ama hükümetin şu anda bu anlayışta olamadığını biliyorum. Zor bir süreç tabii, Türkiye’de milliyetçilik çok güçlü, MHP gibi bir parti var. Ama her şeye rağmen siz mücadelenizi sürdürdükçe, bunun aşılacağını düşünüyorum. Ve Suriye’de de Kürtlerin hükümetle ortak bir anlayışa varmaları gerektiğini düşünüyorum. Haklarını elde etmek için diyalog halinde olmaları gerektiğini düşünüyorum. Mücadeleyi bırakmamalılar. Belki her şey bir anda olmayabilir ama mücadele devam ettikçe Kürtler haklarına sahip olacak ve Kürt meselesi bir çözüme kavuşacaktır.”
‘Şırnak’ı, Cizre’yi yazdım’
Türkiye’de Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile Kürtlerin mücadelesiyle ilgili geniş bilgiye sahip olan Rızk, “Ben bir araştırmacı ve yazarım. Araştırmalarım gereği Türkiye ve Kürt sorunu ile de ilgileniyorum. Her hafta El-Binaa gazetesinde yazıyorum. Türkiye hakkında da yazdım, Şırnak’ta, Cizre’de ve diğer yerlerde ne olduğunu da yazdım. Selahattin Demirtaş ve HDP hakkında neler yaşandığına yer verdim yazılarımda” diye konuştu.
‘Erdoğanizm’i ele aldım’
Yazılarında ayrıca, Türkiye’deki çözüm ve diyalog sürecine dair her şeyi, HDP ve Abdullah Öcalan ile ilgili yaşananları ele aldığını aktaran Profesör Houda Rızk, Kürtlerin sorunlarına yönelik araştırmalar yaptığını paylaştı. Yanı sıra yazdığı iki kitaptan birinde Türk İslamcılığının iktidar mücadelesini, diğerinde ise Türkiye, Arap Baharı ve politik olarak Erdoğanizm’i kaleme aldığını söyledi. Bu kitaplarında, başlangıcından bugüne kadar olan Kürt sorunundan da bahsettiğini dile getiren Rızk, gülümseyerek, “Dolayısıyla Türkiye’yi belli oranda takip ediyor ve biliyorum” dedi.
Çevirmen: Gökhan Ongulu