Son dönemde artış gösteren hayvan katliamlarını değerlendiren Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) Koordinatörü Burak Özgüner, hayvanlara yönelik gerçekleştirilen suçların önlenmesi için yasal düzenleme yapılması gerektiğini söyledi.
Türkiye’de son günlerde sosyal medya aracılığı ile gündeme gelen hayvanlara yönelik şiddet ve katliamlara toplumun her kesiminden tepkiler gelmeye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Ankara’nın Batıkent ilçesinde 13 köpeğin zehirlenerek ve İzmir’in Menemen ilçesinde yavru kedilerin patileri ve kafaları kesilerek öldürülmesi ardından en son Ankara’nın Çubuk ilçesinde 30 köpeğin toplu bir şekilde katledilmesi hayvanlara yönelik şiddeti ve katliamı yeniden gündeme getirdi. Türkiye’de artış gösteren hayvan cinayetlerini Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) Koordinatörü Burak Özgüner Mezopotamya Ajansı’ndan Seda Taşkın’a değerlendirdi.
‘Hayvan katliamları rutine bağlandı’
Türkiye’de hayvanlara yönelik şiddetin Türkiye’nin gerçekliği olduğunu söyleyen Özgüner, hayvan katliamlarının rutine bağlandığını söyledi. Bu tür haberlerin hayvan hakları aktivistlerine sürekli iletildiğini ancak medyada “trend” haline geldiği zaman, bu haberlerden kamuoyunun haberinin olduğunu aktaran Özgüner, “Haberlerin çoğuna ‘bunu yapan insan olamaz’, ‘vahşet’ gibi başlıklar atılıyor; bu başlıklar bu olayların münferit olduğu izlenimini yaratıyor. Hâlbuki bu şiddet olayları, kesinlikle münferit değil ve hayvanlara yönelik şiddet uygulayan faillerin sayısı, Türkiye toplumunda hiç de azımsanabilecek bir oranda değildir” dedi.
‘Toplumun bir kısmı hayvanlara yönelik şiddeti umursamıyor’
Siyasetçiler ve bürokratların hayvanlara yönelik şiddeti “münferit” olarak tanımladığını söyleyen Özgüner, “Sanki toplum içerisinde birkaç kötü niyetli, ‘hasta’, ‘sapık-sapkın’ insanın gerçekleştirdiği fiillermiş gibi bir yabancılaştırma söz konusu. Ancak Türkiye toplumu, her konuda olduğu gibi, bu konuda da ikiye bölünmüş durumda. Toplumun bir kısmının hayvanlara yönelik şiddete karşı çıkarken ve caydırıcı adli yaptırımlar talep ederken, toplumun bir diğer kısmı hayvanlara yönelik şiddeti umursamıyor” diye konuştu.
‘Hayvanlar ya teker teker ya da toplu şekilde yok ediliyor’
Sokak hayvanları özelinde “1910 Hayırsızada Sokak Köpeği Soykırımı”ndan günümüze kadar devlet zihniyetinde değişim olmadığını söyleyen Özgüner, “Bugün, toplumun tahammülsüzlerinin, hatta hayvan severlerin de desteğiyle sokak hayvanları bilinmeze gönderilmeye devam ediliyor. Bürokrasi ve yerel yönetimler, hayvanları nasıl tecrit ederiz; kentlerden kazıyıp atarız, sürgün ederiz sorularıyla meşgul. Durum hiç iç açıcı değil! Dev hayvan toplama kampları inşa ediliyor, hayvanlar ya teker teker ya da toplu şekilde yok ediliyor. Yüzyıllardır birlikte yaşadığımız sokak hayvanları, mahallelerimizden gelen tek bir şikâyet sonucunda ortadan kaybedilebiliyor” ifadesini kullandı.
‘Hayvanlara uygulanan her türlü şiddet meşru ve normal görülüyor’
Hayvanlara yönelik şiddettin insanın kendini diğer canlı türlerinden üstün görmesi düşüncesi ile meşrulaştırıldığını belirten Özgüner, “Türcülük; ırkçılık, cinsiyetçilik, homofobi-transfobi, yabancı düşmanlığı gibi ayrımcılık biçimleri ile aynı yerden besleniyor. Bugün türcü ve insan merkezci düşünce yapısı ile hayvanlara uygulanan her türlü şiddet meşru ve normal görülüyor” dedi.
‘Türkiye’nin bir utancı’
Hayvan şiddetine karşı yasal düzenlemelerin yeterli olmadığına vurgu yapan Özgüner, “Örneğin şu anda bir sokak hayvanına işkence ya da tecavüz etmenin yaptırımı, 773 TL idari para cezası. Bu, Türkiye’nin bir utancıdır. Talebimiz hayvanlara yönelik işkence, öldürme, tecavüz gibi suçlara karşılık alt ceza limiti 3 yıl hapis cezası ile başlaması gerekiyor” dedi. Özgüner, “Çünkü Türkiye’deki ceza hukuku sistemi, iki yılın altındaki cezaları infaz etmiyor, ya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, cezanın ertelenmesine ya da adlî para cezasına hükmediliyor. Dolayısıyla yapılacak düzenlemelerin, suçun önlenmesi için cezanın caydırıcı olması, faillerin hürriyetini bağlayıcı sonuçlar doğurması gerekiyor” dedi.
‘Vekiller de bürokratlar da hayvanlar konusunda hiçbir şey bilmiyorlar’
Türkiye’de bir ilk olarak, Parlamentoda hayvan hakları ihlâllerinin incelenmesi için araştırma komisyonu kurulduğunu hatırlatan Özgüner, “Seçimlerden kafamızı kaldırıp da normalleşme sürecine girebilirsek bu araştırma komisyonu, faaliyete başlayacak. Bu komisyon için şahsi talebim, iktidarı muhalefet partilerinin yerel yönetimlerine; muhalefeti de iktidar partisinin yerel yönetimlerinin sorumluluğundaki hayvan toplama merkezlerine, hayvanat bahçelerine götürüp gerçeklerle yüzleşmelerini sağlamak… Vekiller de bürokratlar da hayvanlar konusunda hiçbir şey bilmiyorlar. Doğal olarak, böylesine bir bilgisizlik içerisindeyken, onlardan hayvanlar lehine bir yasama çalışması yapmalarını beklemek de saflık olacaktır” ifadesini kullandı.
‘Toplumsal hareketlere, mücadelelere büyük görev düşüyor’
Özgüner, son olarak hayvan hakları ihlalleri sorunsalının sadece yasalar ile çözüme kavuşmayacağını bunun için topyekun toplumsal dönüşüme gidilmesi gerektiğini söyleyerek, “Hayvana yönelik şiddet de toplumsal şiddet de toplum içerisindeki tüm unsurlara yönelik nefret kültürü de sadece yasa ile çözülemez ancak mevzuat tabii ki önemli. Özellikle burada toplumsal hareketlere, mücadelelere büyük görev düşüyor. Artık herkesin; kendisinin, çevresinin sorunlarının dışına çıkıp başkalarının da dertlerini görme aşamasına gelmesi gerekiyor. Bunu yapamadığımız sürece eşitlik, adalet, hak gibi kavramlardan oldukça uzak kalmaya devam edeceğimizi düşünüyorum” diye kaydetti.