Her bir köşesinde siyasetin konuşulduğu Diyarbakır’da halk 24 Haziran akşamı çıkacak sonuca kilitlenmiş durumda. Cumhur İttifakı’nın vaatlerinin karşılık bulmak bir kenara komik karşılandığı kentte, öfkeli seçmen son yıllarda yaşatılanları unutmuyor
Ömer Çelik-Diyarbakır
Türkiye, 16 yıldır tek başına iktidarda olan AKP hükümeti ve onun küçük ortağı MHP’nin 18 Nisan’da aldığı kararla girdiği erken seçim sath-ı mailinin sonuna yaklaştı. Dış politikadan iç siyasete, ekonomiden toplumsal yaşama kadar her alanda sıkışan hükümet, çareyi sandığı erkenden halkın önüne getirmekte buldu. İzlenen kutuplaştırıcı siyaset nedeniyle bir parti seçiminden öte “kader seçimi” olarak adlandırılan 24 Haziran öncesi Diyarbakır’da halkın nabzını tuttuk.
Umuda yolculuk
AKP’nin parti içi kavgalarla gündeme geldiği kentte, merkezden önce ilçelerde nasıl bir havanın estiğini yakından anlamak için bir grup gazeteci seçim otobüsüne atlayıp, HDP milletvekili adayları Saliha Aydeniz, Ferda Fahrioğlu Akın, Hişyar Özsoy ve Mehmet Temizyüz ile birlikte bazı ilçelere gidiyoruz. Bindiğimiz otobüsün bir tarafında partinin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın diğer tarafında ise eş genel başkanlar Pervin Buldan ve Sezai Temelli’nin posterleri var. Otobüsün önünde ise “Umuda yolculuk” yazıyor. Rotamız Eğil, Dicle, Çermik, Çüngüş ve son olarak Ergani.
Yol boyu destek
Aralarında Selahattin Demirtaş’ın yazıp seslendirdiği “Korkma bağır” sözlerinin yer aldığı şarkının da bulunduğu seçim müzikleri eşliğinde koyulduğumuz yolda Eğil’e doğru yol alırken, dikkatimizi çeken ilk şey, yol kenarlarındaki insanların zafer işaretleriyle, diğer araç sürücülerinin ise kornalarla yolculuğumuza eşlik etmesi. Hatta kayyum atanan Büyükşehir Belediyesi’nin şoförleri dahi desteklerini selektör yaparak göstermekten geri durmuyor. Yol boyunca ikinci yılını doldurmak üzere olan Olağanüstü Hal ile birlikte sayıları artan kontrol noktalarındaki kolluğun nefret dolu bakışlarına maruz kalarak ilerlediğimiz yolda ilk durağımız olan Eğil’e birkaç kilometre kala gençlerin yoğunlukta olduğu partililerce karşılanıp, konvoy halinde ilçeye giriyoruz.
Seçmenle sıcak kucaklaşma
Milletvekillerinin halkla buluşacağı alana ulaşana kadarki tanık olduğumuz tablo, tıpkı uzak bir yerden sevdikleri gelen insanların işyerlerinin kapısına, evlerinin camına, balkonuna koşarak sevincini göstermesiyle aynı. Hemen hepsinin zafer işaretine dönüşmüş parmakları HDP adaylarına doğru uzanıyor. Milletvekillerinin halkla buluşacağı alana vardığımızda burada bekleyen kitlenin coşkusu ile karşılaşıyoruz. Otobüsten inip, kendilerini sevgi gösterileri ile karşılayan halkın arasına karışan vekil adayları ve partililer, neredeyse herkesle tek tek tokalaşıp, kucaklaşıyor. Bu tablo gittiğimiz diğer tüm ilçelerde tekrarlanıyor.
Dicle’de ‘idam’ tepkisi
Eğil’den Dicle’ye doğru yol aldığımızda tepesine kalekollar inşa edilmiş bir ilçe karşılıyor bizi. Kontrol noktasını aşıp, yine konvoy halinde ilçeye girdiğimizde DBP’li 100’ü aşkın belediye gibi Dicle Belediyesi’ne atanan kayyumun ismini “15 Temmuz” olarak değiştirdiği parkta oynayan çocukların seçim otobüsünü zafer işaretleri ile selamlayıp, sevgi gösterisinde bulunması tezat gibi görünse de oldukça derin anlamlar barındırıyor. Halkın toplandığı meydana vardığımızda milletvekili adaylarının konuşmaları sırasında halkın en çok tepkisini çeken konu, bir süre önce Erdoğan tarafından yeniden gündeme getirilen idam konusu. Nedeni ise Dicle’nin idam edilen Şeyh Said’in memleketi olması.
‘İnsanlar artık kaldıramıyor’
Dicle halkının beynine ve yüreğine acıyla işlenmiş olan bu toplumsal hafıza, temsilcilerini hedef alan söylem karşısında yeniden canlanmış belli ki. O esnada otobüs üzerinden halka seslenen milletvekillerini meydanın köşesindeki kıraathaneden dinleyen bir seçmenin yanına yaklaşıyorum. Adı Mustafa Piran, bir inşaat işçisi. Seçimlerde oyunu kullanmak için çalıştığı Mersin’den yeni dönmüş. Seçimlerin nasıl bir havada geçtiğini sorduğumda ağzından çıkan ilk cümle “Böyle bir zulüm yok” oluyor.
Hemen sonrasında da Suruç’ta yaşananlara değiniyor: “İnsanlar artık kaldıramıyor. İnsanlar belki tepkilerini göstermekte çekiniyor ama emin olun ki sandıklara yansıyacak bu öfke.”
O bunları söylerken yanı başındakilerin de kafası aşağı yukarı gidip geliyor.
Korku duvarları yıkılıyor
Dicle’den Çermik ve Çüngüş’e uzandığımızda kendisini tekrarlayan en önemli şey, OHAL ile birlikte halkın üzerindeki baskıları artan polislerin, milletvekili adayları ile buluşan halkı kamera ile kayıt altına alarak korku yaratma çabası. Çüngüş’e gittiğimizde seçim sohbeti yaptığımız bir ilçe sakini, HDP’lilerin gelişi ile birlikte ilçelerine uzun süre sonra ilk defa TOMA geldiğini söylemesi durumun çarpıcı bir örneği. Ancak yaratılmak istenen korkuya rağmen ortaya çıkan fotoğraf, halkın yükseltilmek istenen korku duvarlarını günden güne yıktığı. Uzanan yol boyunca seçim sohbeti yaptığımız bir diğer isim ise 5’inci sıra milletvekili Hişyar Özsoy.
‘Mühürlerden ses çıkacaktır’
Diyarbakır özelinde OHAL’den öte Sur’da yaşananlar nedeniyle kent halkında büyük bir öfke olduğunun altını çizen Özsoy, bunun nedenini şu sözlerle açıkladı: “Seçimler vesilesiyle halk uzun süre sona ilk defa tekrar kendisini ifade etmeye başladı. Diyarbakır halkını iki şey çok etkiledi. Birincisi bu öfke. Bu kin veya nefret değil ama çok öfkeliler. ‘Bir an önce 24 Haziran gelsin, sandıklara gidelim’ diyorlar. Bu öfkeden kaynaklı da oy pusulasına vuracakları mühürden ses çıkaracaklarına inanıyorum. 2005’te ‘Kürt sorununu ben çözeceğim’ diyen Erdoğan geldi bu kez ‘Kürt sorunu yoktur’ dedi. Kürdistan’ın kalbi olan Diyarbakır halkının bunu diyen Erdoğan’a cevabı muhakkak olacaktır.”
Sandıklar nasıl korunacak?
Özsoy’un başarı iddialarını bu sözlere dile getirdiği kentte, Türkiye’nin geneli gibi en çok kaygı duyulup, bu yönlü hazırlıkların yapıldığı konu ise sandık güvenliği. Erdoğan’ın geçen günlerde İstanbul’da partilileri ile bir araya geldiği toplantıda sandık hakimiyeti kurulması yönünde açık talimat verdiği görüntülerin sosyal medyada paylaşılması bu konudaki kaygıları arttırmış durumda. YSK tarafından daha önce alınan kararla kentin 7 ilçesindeki kimi sandıkların taşınması ve birleştirilmesine karar verilmişti. Bunların dışında yetkileri olmamasına rağmen kimi yerlerde İlçe Seçim Kurullarının bu yönde aldığı sandık taşıma kararları, HDP’nin itirazları sonucu ancak iptal edildi.
‘Pozê min dişewite’
İlçe turumuzu tamamlayıp geri döndüğümüz Diyarbakır’da, kent merkezinde nasıl bir havanın olduğunu anlamak için bir sonraki gün halen çatışmaların izlerini taşıyan Sur’a doğru yol alıyorum. Yıkılan kimi mahallelerine girişin halen yasak olduğu Sur’a gitmek üzere bindiğim taksi şoförüne seçimleri nasıl gördüğünü sorduğumda Kürtçe “Pozê min dişewite (burnum yanıyor)” yanıtı veriyor hemen. Şaşkınlıkla ne demek istediğini anlamaya çalışırken, gerisi geliyor: “Bu zamana kadar olup, bitenlerden sonra burnu az biraz yanan bir Kürt, ne Erdoğan’a ne de AKP’ye oy verir. Ki vermeyecekler de.”
‘Neler yaptıklarını unutmadık’
Aynı sözleri kentin nabzının en iyi ölçülebileceği mekanlardan Ulu Cami önündeki meydanda çay içenlerden de dinliyorum. Bunlardan biri olan M.D., surların yanı başındaki Fiskaya’da yaşıyor. Geride kalan yılların kendileri için çok zor geçtiğini dile getirip, ekliyor: “Sur’un, Silopi’nin, Cizre’nin, Hakkari’nin başına neler getirdiklerini unutmuş değiliz. Ama Kürtler bitmez. Amed belki sesini çok fazla göstermedi bugüne kadar ama 24 Haziran’da bu sesi herkes duyacak.”
‘Halk artık her şeyin farkında’
Bu kadar öfkeli olmalarının nedenini ise dün Kürt sorununu çözeceğini iddia eden Erdoğan’ın bugün bu sorunun olmadığını dillendirmiş olması. M.D., bu konudaki sözlerini şöyle sürdürüyor: “Erdoğan bu güne kadar insanları kandırdı. Çözüm sürecinde Kandil’e heyetleri gönderen, Habur’a savcıları gönderen kimdi? Barış grupları geldi. Sonradan ne yaptı, her birini hapislere tıktı. Cenazeleri cezaevlerinden çıktı. Halk artık her şeyin farkında. Bilinçsiz kimse kalmadı. Menfaati olanların dışında AKP’ye kimse oy vermeyecektir. AKP’ye buradan çıkarsa anca bir milletvekili çıkar, o da kente doldurulan polis ve askerlerin oyları ile ancak.”
‘Altından taht verseler…’
Hazır yerindeyken iktidarın seçim vaadi olan kek dağıtılacak kıraathaneleri de soruyorum hemen. Kahkahalar eşliğinde yanıt anında geliyor: “Keki verip sonrasından parasını ister bunlar” diye. Peşi sıra da “Altından taht verseler yine oyumu vermem. Sur’da, Cizre’de yakılarak öldürülenler dururken, Kürtler bunu unutmaz. Burnu yanan insan bu yaşatılanlardan sonra gidip oyunu vermez, vermemeli” cümleleri.
HDP’yi sorduğumda ise aday olarak gösterilmesinin kendileri için yeterli olduğu belirttikleri Sur sakini Remziye Tosun’un Meclis’te kendilerini en iyi şekilde temsil edeceğine inançları tam.
Kaygılı öğrenci ‘adalet’ istiyor
Sur sokaklarında karşılaştığımız Enes Çetinkaya, üniversiteye hazırlanan bir öğrenci. Yolsuzluk almış başını giderken geleceğine dair derin kaygı içerisinde olduğunu dile getiren Çetinkaya, sandığa hangi duygularla gideceği yönündeki soruma verdiği yanıt, “Adaletsizlikle o kadar çok karşılaştım ki adalet için sandığa gidip oyumu kullanacağım” oldu.
‘Öfke duymayan kaldı mı?’
Onun yanından ayrılıp, sohbete tutuştuğumuz yine Sur esnaflarından Ferzende B. de, “İnsanlar artık dolmuş. İşte Sur yanı başımızda orayı, bu halde görüp de öfke duymayan kaldı mı? 3 yıldır bu acıyı çekiyoruz. Esnaf olarak büyük acılar çektik. Bir yıldır şu yol yapıldı aha halini görüyorsunuz. Bugün AKP, Saadet, MHP gelip bana ne söyleyebilir, ne verebilir. Hepsi boş” deyip, Diyarbakır halkının bu seçimlerde diline pelesenk olmuş sözü söylüyor: “Oyumuzu kendimize vereceğiz.”
Gözlemci ordusu kuruldu
HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, oyların çalınmasının önüne geçmek için temasta oldukları uluslararası kurumlardan yaklaşık 480 uzun ve kısa süreli gözlemcinin seçimleri takip edeceği bilgisini paylaştı. Bu gözlemci heyetlerin nereye gideceğine hükümet karar verse de Şırnak, Hakkâri, Suruç gibi yerlerde seçim sürecini takip etmeleri için çaba sarf ettiklerini belirten Özsoy, bu nedenle resmi gözlemcilerin gönderilmeyeceği yerlere gidecek gayri resmi heyetler organize ettiklerini kaydetti.
Akademiden milletvekili adaylığına
Yolumuza Çermik ile devam ederken HDP’nin 12’nci sıra milletvekili adayı Ferda Fahrioğlu Akın ile seçim sohbetine koyuluyoruz. Kendisi “Bu suça ortak olmayacağız” dediği için KHK ile ihraç edilen akademisyenlerden biri. Çalışma alanı ise ağırlıklı olarak çatışma çözümü ve Kürt sorunu.
‘Hedefi 12’den vuracağız’
Akın’a 12 milletvekili kontenjanı olan Diyarbakır’dan son sıra adayı olmasının motivasyonunu nasıl etkilediğini de soruyoruz. Bu soruyla sık sık karşılaşsa da tek amaçlarının tüm halklar ve inançların özgürce yaşayabileceği bir ülke olduğunu vurgulayan Akın, “7 Haziran’ın ötesinde bir hava var. Çünkü 7 Haziran’da Erdoğan-AKP bu kadar zayıf değildi. Afrin, Kerkük olayları yaşanmamıştı. Erdoğan’ı destekleyen muhafazakar Kürtler de bu desteklerini geri çekti. Diyarbakır’da hedefi 12’den vuracağız. Bunu afaki söylemiyoruz. Veriler, aldığımız tepkiler bunu gösteriyor” diyor.