Şair, şiir, yayın ve okur. Yazarken bile yorucu bir bileşke gibi geliyor. Yani çok gidilmiş bir yol, birçok yol arayan bir adım. Bir de bunların ekstrası ödül denilen bir mevzu var. Türkiye’de ise netameli, hassas, caydırıcı, özendirici ve daha neler neler getirip götüren bir eşik ve tartışmalı. Edebiyat tarihinde her daim skandal olaylarla gündem de olmuştur. Ama aynı zamanda bir aynaya parlaklık da vermiştir. Konu şiir olunca ortalık karışır zaten.
Yazının konusu ise Lokman Kurucu’nun yeni yayımlanan Ne güzel Suçtur Öfke adlı şiir kitabı. Kurucu’nun daha önce başka yayınevleri tarafından yayımlanan kitaplarını okumuştum. Lokman daha önce birçok fanzin ve derginin kurucuları arasında yer aldı. Antikapitalist ve antifaşist bir izlekte durdu her zaman. Ne Güzel Suçtur Öfke ise ödüllü bir dosya. Enver Gökçe Şiir Ödülü aldı ama yayımlanmadı hemen. Ya tercih ya da vazgeçiş, bilmiyorum.
Kurucu aynı zamanda meşhur Kaos Çocuk Parkı Kolektifi altında kurulan Kaos Çocuk Parkı Yayınevi’nin koordinatörü. Velhasıl şair, şiir, yayın durumları karışık ve yaratıcı. Yaratıcı çünkü bu bir edebiyat. Karışık çünkü Lokman bir şair. Enver Gökçe Ödülü’nü aldıktan sonra yayımlanamadı hemen. Normalde ödüllü bir roman aynı sene içinde illaki yayımlanır. Gecikmeli olur ama yayımlanır. Şiir öyle talihlere denk gelmez maalesef. Zaten bu günlerde şairler öldükten sonra ‘değerli’ olup dergilerin kapaklarında, kitapçıların vitrinlerinde sergileniyor . Okur tarafından da şair tarafında da ezberlenmiş bir tecrübe olarak duruyor. Şair de okur da yanılabilir tabi.
Bundan önce aynı yayınevi tarafından 665 Çocuk Şeytan şiir kitabı yayımlandı Lokman’ın. Şimdiye dek farklı yayınevileri tarafından yayımlanan kitapları ise şöyle: Ölünüz Lütfen, Sürekli Portakal Kabukları, Kara Gökkuşağı, 665 Çocuk ve Şeytan ve son olarak Ne Güzel Suçtur Öfke.
Lokman Kurucu aynı zamanda müzisyen. Şairlerin şiirlerinden bestelediği bir albüm yayımladı. Çok da güzel oldu. Tekrar tekrar dinleten şarkıları benim listemde. Daha önce ise Yasemin Göksu ve İlkay Akkaya tarafından şarkıları seslendirildi Lokman’ın.
Ne Güzel Suçtur Öfke’de kitaba adını veren şiirle mekan ele veriliyor ve adıyla çağırılıyor “Tarlabaşı’ndan bildiriyorum sayın altılar/pencere önünde titreyen elim değil evrim/ve sabahsabah ne güzel bir suçtur öfke!”
Yani mekan Tarlabaşı. Zaten mesele Tarlabaşı olunca mekanın kıymeti ve kıyameti hemen devreye girer. Mesken edilmiş yerlerin anlatısı kolay değildir. Lokman pencere pervazından çıkmaz sokaklara bakakalmış bir hayalet gibi bakıp resmediyor orayı. Her karışını gezmiş, her eve sızmış da hayatların zafer ve yenilgilerini sıralamış sanki. Şairler biraz da hayaletvari yaşarlar. Görmeden gitmiş olur, merak etmeden adını koyabilen olur. Şiir kitabının adı öfkeyle başladığı için yerelden evrensele birçok meselelere, mekan mesken tanımadan şahit olmaya davet ediliyorsunuz.
Lokman, sosyolojik, psikolojik ve ekonomik açıdan varoşlarda takılı kalan sebeplerin izahından çok şiirini asi bir derviş edasıyla kurmuş. Öfkeyi yazmak da kolay değildir. Öfkeyi doğru bir isabete getirmek, kaybolmadan ve kaybetmeden yönlendirmek mesela kolay değil. Bir Kıyamet Şarkısı şiirinde hedef belirlenmiş:
bir şarkı ruhum/ejderha olsun duyunca yılan/lav kussun gökyüzünün karnına
Mekana şiir aramak, şiir beğendirmek kolay iş değil. Tanımak ve tanışmak lazım gelir bazen. Ama tabi bir bakış, bir duyumsayış da harekete geçirebilir bir görme biçimini. Tenezzül eden her yere bulaşabilen şiirin özgürlüğüdür bu. Lokman’nın Extazi Çiko adını verdiği şiiri ise bir sitem şiiri gibi. Ama yargılamadan, yanıltmadan, yardım etme ‘alçaklığının’ bilinciyle bir yalnızlığı paylaşıyor,
“kaldırımları kim tükürdü toprağa/ kim tükürdü seni kaldırımlara/ neydi kaldırımlardan söküp/koyan bu taşsız mezara”
diye soruyor ama cevabına itiraz etmeden de bir teklifte de bulunuyor: “çık bir tufan şekeri alalım Çiko/ acele et/ hemen/ bak kan dönmüyor/ gök düşmüyor /yer kalkmıyor/ azıyor yalnızlığın diş gıcırdatan durgunluğu”
Hayat ve hafıza kovalamaca oynuyor, acı da başka bir feza arıyor Lokman’ın şiirlerinde. Yer yer kaygı, bazı yerlerde hengame. Lokman’ın şiirlerinde esin şiirle özgürleşiyor. Burada bir handikap da yok değil; özgürlük esaretle aniden yer değiştirebilme özgürlüğüne de sahip. Aman! Esin hapsedilmenin cazibesine kapılmasın.
Lokman bu kitapta bir mekanda bir arada yaşayan hayallere yoldaşlık ederek kendiliğinden vakanüvis oluyor. Her kitap bir yol olduğu kadar yazarının da bir içe dönüşünü ifade ediyor. Lokman da bu şiirlerinde kendine bir izah etme yolu buluyor, duyuruyor. İsyanını ve ispatını çıkmaz sokaklar, resmi suçlar ve ara sokaklarda gezdiriyor. Meşhur olan bir durum bazı yerlerde yabancılaşabiliyor ki mekana ayna tutmak tarihi bile şaşırtabiliyor çoğu zaman
Ne Güzel Suçtur Öfke betimlemeler ve hayaller kurduran, perspektifleri yıkmanın yolunu arayan bir şiir kitabı olmanın yanında tanıklığın, insanda biriken öfkeye şekil vermenin şahitliğine çağırıyor okuru. Yazılmış şiirlerin şahitlerine dönüşmek şiir okumanın mesleksiz adıdır zaten. Lokman Kurucu’nun şiir kitaplarına şahit olabilirsiniz. Yazıyı kitabın sonunda yer alan şiirden bir alıntıyla bitireyim:
“bana gece/kurşunlanmış yıldızlar ağladı/bana her gece/bir daha”