Sibel Çelik ve Dilek Kanlıbaş Demir… KHK ile görevlerinden ihraç edilen 2 emekçi kadın. Görevlerine dönmek için 100 haftadır engel tanımadan mücadele ediyorlar
KHK’lerle çok sayıda kişi ihraç edildi. Bir gece yarısı çıkarılan KHK ile ihraç edilen 16 yıllık eğitim emekçisi Dilek Kanlıbaş Demir ve Tarım Orkam Sen üyesi Orman işletme Müdürlüğü çalışanı Sibel Çelik, 100 haftadır devam eden hak mücadelelerini anlattı. Pirha’dan Semra Acar ve Ersin Özgül’le konuşan KESK’li kadınlar, mağduriyetten öte kadının direngen kimliği ile alana çıkıp daha fazla bir araya gelme, ortak noktada birleşme, sürekli ve bütüncül bir mücadeleyi örme kararı aldıklarını, başarana kadar mücadele edeceklerinin altını çiziyorlar. Gerek kamusal alanda, gerekse yaşamın her alanında var olmaya ve kendi kararlarını vererek yönetilmeden yöneterek yaşamı sürdürmekte kararlı olduklarını hatırlatan kadınlar işlerine geri döneceklerini bir kenara yazıyorlar. Manisa’nın Akhisar ilçesinde çalışırken muhalif kimliğinden dolayı sorunlar yaşamaya başlayan Tarım Orkam Sen İzmir Şube Kadın Sekreteri Sibel Çelik, Kürt ve Alevi olarak sosyalist bir düşünceye sahip olduğunu söyledi.
Çelik şöyle dedi: “7 Ocak 2017’de 679 sayılı KHK ile ihraç edildim. İhraç edildikten sonra ailemin yanına taşınmak zorunda kaldım. Bir dönem mum sattım. Bazen de ev temizliklerine gidiyorum. Peyder pey böyle işler buldukça gidip çalışıyorum. Ben aslında Aleviyim, Kürdüm ve sosyalist düşünüyorum. Hayata bakış açım net, belli. Benim düşüncelerimi de yansıtan KESK’tir. Kendime yakın bulduğum için kamuda işe girdikten sonra ben KESK’e bağlı Tarım Orkam Sen iş kolunda örgütlendim. Çalıştığım dönemde de KESK’li olmanın mevcut iktidar tarafından darbelerini görüyordum. Memur iken üniversiteyi kazandım. Bana KESK’ten istifa edersen gider okulunu okursun dediler. Bunu yapmayı kendime ihanet olarak görürdüm. Ben bir şeyleri savunuyorum, doğrularım var. Onlardan taviz verdiğim zaman kendi karakterimden, kimliğimden taviz vermiş oluyordum. Darbeden sonra kamuda tasfiyeler başladı. Aslında bana okun geleceğini tahmin ediyordum. Çünkü Akhisar’da tek KESK’li bendim. Tek Alevi bendim. Söylemlerim de netti.
Ben barışı savunuyordum, her fırsatta da bunu dile getiriyordum. İnsanların eşit yaşaması gerektiğini savunuyordum. Onların gözünde muhaliftim. Daha sonra bir soruşturma geçirdim ve benzer şeyler soruldu. Romanlar ve Kürtlerin oluşturduğu bir mahallede oturuyorum. Terör olaylarının gerçekleştiği mahallede oturuyorsun diye sordular. Kürt kimliğim orada da önüme çıktı. Yapmak istedikleri çok netti. Benim kimliğim ve duruşum onların istemediği bir profil ve tasfiye etmek isteyeceklerdi. Soruşturmadan sonra ihraç olmayı bekliyordum ve öyle de oldu.”
Kendisinin de diğer arkadaşları gibi OHAL Komisyonu’na mahkum edildiğini ve yargı yollarının kapatıldığını hatırlatan Çelik, OHAL Komisyonu’nun oyalayan bir hal aldığını belirtti. Dosyası halen incelemede olan ve komisyondan da olumlu bir şey sonuç çıkmasını beklemediğini söyleyen Çelik, “İhraç edildikten sonra sendikanın şube yönetimine girdim. Ben şu mesajı hep vermek istedim; sizin yaratmak istediğiniz profile dönüşmeyeceğim. Bildiğim şeyleri yapmaya devam ediyorum” diye konuştu.
Her çarşamba aynı heyecan
“Arkadaşlıklarım, yoldaşlık hukuku orada gelişti” diyen ve her hafta çarşamba günü eyleme aynı heyecan ile gittiğini vurgulayan Çelik, şöyle dedi: “Ben ihraç olup geldiğimde aslında kimseyi tanımıyordum. İlk eylemim ihraç edilen barış akademisyenlerine destek olmaktı. Daha sonra KESK’in eylemlerine katılmaya başladım ve ben o ilişkilerimi o eylemlerde kurdum. Arkadaşlıklarım, yoldaşlık hukuku orada gelişti. Bazen çok az, bazen kalabalık oluyoruz. Esasta sayıdan çok, yaptığımız şey bence çok kıymetli. Sen onlarla birlikte haykırıyorsun, var olma mücadelesi veriyorsun.”
Dayanışma ayakta tuttu
Eğitim Sen 2 No’lu Şube Sekreteri Dilek Kanlıbaş Demir de oturma eyleminin devamlı katılımcılarından. 100 haftadır meydanlarda olduklarını hatırlatan Kanlıbaş Demir, “Çünkü; tekçi, ırkçı, mezhepçi, cinsiyetçi ve otoriter rejim kendisi ile aynı düşünmeyen muhalif bütün kesimlere karşı savaş açmış durumda” dedi. Dayanışmanın, özelde kadın dayanışmasının kendilerini ayakta tuttuğunu, güçlendirdiğini ve pek çok tecrübe kazandırdığını dile getiren Kanlıbaş Demir, geri dönüşlerinin muhteşem olacağının altını çizdi.
En çok direnen kadınlar
“Bu kriz sürecini aslında fırsata çevirmiş durumdayız. Hiçbir zaman kendi aramızda kuramadığımız dostlukları, dayanışmayı, eş yaşamın ne olduğunu bu süreçte çok iyi anladık” diyen Kanlıbaş Demir, mağduriyetten öte kadının direngen kimliği ile alana çıkıp daha fazla bir araya gelme, ortak noktada birleşme, sürekli ve bütüncül bir mücadeleyi örme kararı aldıklarını söyledi. Yaşanan sürece en direngen cevabı kadınların verdiğini ifade eden Kanlıbaş Demir, tarihin dilenmeyenleri değil direnenleri yazacağına olan inancını belirterek şöyle konuştu: “100 haftadır buradayız ve bu devam edecek. Umarız 200. haftayı bulmaz bu direnişimiz. Alanda yaşadığımız tüm anti demokratik uygulamalara karşı bir şekilde sesimizi çıkarmaya çalıştık. Bir günümüz dahi güzel bir haberle geçmedi. 15 Temmuz’dan sonra aleni bir şekilde yapılmaya çalışıldı. Biz kadınlar yaşanan tüm bu olumsuzlukların farkında olarak ve saldırıları kabul etmeyerek daha fazla bir araya gelmeye, ortak noktada birleşmeye, sürekli ve bütüncül bir mücadele örmeye karar verdik. Bu doğrultuda ‘Kadınlar Birlikte Güçlü’ diye bir oluşum kurduk. Amacımız aidiyet duygusu, siyasi görüşü ne olursa olsun bir kadın olarak kadın kimliğine yapılan bütün saldırılara karşı bir araya gelip bu ablukayı dağıtmaktı. Bu sürece de en iyi ve en direngen cevap veren kadınlar oldu. Çocuk istismarları, kadın cinayetleri artarken ve hukuksuz uygulamalar devam ederken bizler susmayacağız. Alanlarda olmaya devam edeceğiz. Mağduriyetten öte daha direngen yanımızla ön plana çıkıp dayanışmayı güçlendirerek daha güzel yarınları oluşturacağımızın sözünü topluma da, kendimize de veriyoruz.”
İZMİR