Bu yıl 24.’sü düzenlenen İzmir Kitap Fuarı’nın altıncı gününde “Ölüm vardiyası / Edebiyatımızda Soma” başlıklı bir söyleşi düzenlendi. Kurgu Kültür Merkezi’nce organize edilen, Yazar Hande Baba’nın yönettiği söyleşide konuşmacı olarak Deniz Moralıgil, Gönül Çatalcalı, Nevzat Sürer Sezgin, Şaban Akbaba ve Yelda Karataş yer aldı. Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, etkinliğe Somalı ailelerce kurulan Soma 301 Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği üyeleri de katıldı. Soma’da, 13 Mayıs 2014’te yaşanan katliamın ardından Hande Baba’nın öncülüğünde 37 yazar Soma öyküleri yazıp, yayınlamışlardı. Kitabın yazarları arasında yer alan Deniz Moralıgil, Gönül Çatalcalı, Nevzat Sürer Sezgin, Şaban Akbaba ve Yelda Karataş aradan geçen zamanda katliamın kentteki izlerini yazdı. Yazar Ersin Köseoğlu’nun önerisiyle “Ölüm Vardiyası” adını alan kitabın ikincisi aradan geçen 5 yılın ardından yayınlandı.
Somalı çocuklara…
Kitabın ortaya çıkış sürecinden bahseden Yazar Hande Baba, “Ekranlardan gelen ölüm bilgileri, artan ceset sayıları, çaresizce bekleyen aileleri gördükçe suçlu hissettim kendimi. Eğer bir şeyler yapmazsam hayatım boyunca kimsenin hesap sormayacağı bir suçlu olarak görecektim kendimi. Bu yüzden her sıkıştığımda yazdıkları öykülere sarıldığım yazar dostlarıma çağrıda bulundum ve 37 yazar, yazdıkları öykülerle Somalıların, gönlü gözü Soma’da olanların sarılabileceği bu kitabı ürettiler. Hiçbiri yazdım işim bitti demedi, hep emek vermeye devam ettiler ve şimdi yeni kitabımızda bu emek var. Kitabın tüm geliri Somalı çocuklara bağışlanacak” dedi.
7 binin üzerinde insan
Konuşmasında Türkiye’de hemen her gün en az 5 iş cinayeti yaşandığını söyleyen Yazar Deniz Moralıgil de, kayıtlı olmayan rakamlarla ortaya korkunç bir sonuç çıktığını ifade etti. İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’nin ‘insanların eli bile incinse iş kazası deniliyor’ diyerek çıkarılmak istenen yasayı değiştirdiğini de hatırlatan Moralıgil, Soma katliamının ardından 7 binin üzerinde insanın iş cinayetlerine hayatını kaybettiğini vurguladı.
‘Unutturmamak için…’
Yazar Gönül Çatalcalı ise, 301 insanın öldüğü Soma Katliamı’nı unutturmamak için projede yer aldığını ifade etti. Çatalcalı, sözlerini şöyle sürdürdü; “Türkiye’de işverenlerin ne kadar gaddar olduğunu biliyorduk. İşverenlerin ve siyasetçilerin madenlere sadece şirketin açılış töreninde indiğini biliyorduk. Madenleri denetleyen iş güvenliği uzmanlarının şirketten maaş aldığını biliyorduk. Bu düzenin kurucusu devlettir. Yaşam odaları, kaçış tünelleri madenler için çok önemlidir ama işverene göre çok maliyetlidir. Soma’da bu maliyetlerden kaçındığı için yaşanan katliamın ardından günlerce insan içine çıkamayan patronları gördük. Hükümet madenlerle ilgili bütün itirazları ve uyarıları görmezden geldi.”
Geride kalanların hayalleri
Söyleşide söz alan Soma 301 Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı İhsan Çolak ise, Soma’nın “kaza değil, bir katliam” olduğunu vurguladı. Kendisi de bir maden işçisi olan Çolak, katliamda oğlunu yitirdiğini dile getirdi. Soma’da yaşanan katliamın, sermaye ve AKP’nin işbirliğiyle yaşandığını söyleyen Çolak, Soma’da 440 çocuğun baba hasretiyle yaşadığını ve babalarını yitiren bu çocukların çok büyük psikolojik sorunlar yaşadığını dile getirdi. Katliamın, geride kalanların hayallerini, sağlığını da çaldığını iae eden Çolak, katliamla ilgili yapılan yargılamada sorumlular adeta ödüllendirilse de adalet mücadelelerine devam edeceklerini kaydetti.
Türkiye’de çocuk olmak
Katliamların yaşandığı maden ocaklarında sık sık teknik altyapılardan bahsedildiğini söyleyen Şaban Akbaba de, “Aslolan insansa eğer, insan alt yapısından bahsedilmelidir” eleştirisiyle sözlerine başladı. Soma faciasını yaşayan çocuklardaki ruhsal hasarların öncelikle giderilmesi gerektiği üzerinde duran Akbaba, “Türkiye’de 6-18 yaş nüfusumuz 19 milyon 660 bin. Okula gidemeyenlerin sayısı 7 milyon. Okula gidemeyen kız çocuklarının sayısı 958 bin. Okula gidebildiği halde devam edemeyen çocukların sayısı 680 bin. Türkiye’de çocuk kavramı 0-15 yaş arasından belirlenir, bu nüfus ise 22 milyon 800 bin. Bunun 1 milyonu tarikatların elinde, diğer 1 milyonun büyük çoğunluğu işçi çocuklar, yani okulda olması gerekirken atölyelerde, sokaklarda çalışan işçi çocuklar, çocuk gelinler, tutuklu ailelerin yanında cezaevinde olan çocuklar. Bu 2 milyon çocuk bu şekilde telef oluyor. Ayrıca 1 milyon 700 bin kadar da mülteci çocuk var ülkemizde. Bu rakamlara bakınca öncelikle sorgulanması gereken insanın alt yapısıdır. Bu insanların vahim olan hayatları tüyler ürpertiyor. Türkiye’de ciddi bir beyin göçü var, tehditlerden ve baskıdan cezaevlerine giden bir göç ve bunlardan kaçanların oluşturduğu bir göç yaşanıyor” diye konuştu.
İZMİR