Seçim bitti ama yalan dolan bitmedi. Omurgasız siyaset yerlerde sürünüyor. Her türden hamaset, tehdit, kutuplaştırma ve ötekileştirme devam ediyor. Sandıklar orta yerde hala, say say bitmiyor. İçimiz dışımız siyaset oldu, siyasete boğulduk. Daraldık ve bunaldık. Bunca hengamenin içinde açlık grevleri görmezlikten geliniyor. Tecridin sonlandırılması ve açlık grevlerinin bitirilmesi için yüreklerin kulakları sağır sanki. İçerde ve dışarıda Binlerce insan bedenini ölüme yatırmış. Tecriti protesto etmek adına yaşamına son verenler var. Yetkililer üç maymun ezberini sürdürüyor. Ne bir ses veren var ne de bir nefes. Bütün ezberler üstümüze üstümüze geliyor sanki. Havalar da kıştan bahara geçmeye nazlanır gibi önce güneş sonra yağmur. Mevsim normallerine uymuyor hayatın nabzı.
***
Bu ruh halinden biraz uzaklaşmak adına bugünü “Dünya ezber bozma günü” olarak ilan ettim kendime. Siz de bugün ezberinizi bozun, güne bir şiirle başlayın mesela. Ben buldum şiirimi Cemal Süreya’dan; “….Gün gelir bir sürü şey zoruna gitmeye başlar gerçeğin. / Yenilgiler de birikir ilenç de. / Bin yıllık aboneyim sana. / Seviyorum seni taşıran damla”
Siz de bir şiir bulun, taşıran damla olsun… Uzun zamandır dinlemediğiniz bir ezgiyi dinleyin, siz de eşlik edin, ilk dinlediğiniz zamanı anımsamaya çalışın, bir yangın çıkarın yüreğinizde, kuru yanlarınız yansın, iyice yansın. Sancılansın yanlarınız, eşeleyin içinizdeki külü, yeni baştan donanın. Sonra eşlensin zamanlar, gece gündüze, şarkılar şiirler karışsın. Gecenin yarısı sancıda, yarısı sizde kalsın. Bir yağmur da siz başlatın içinizde…. Taşıran damla olun… Bir ezberi bozun bugün bir yürüyüşe çıkın, yolunuzu varoşlardan geçirin, yıkılmış yakılmış, talan edilmiş kentin sokaklarını gezin. Çamur sıçrasın paçalarınıza, kentin eski sokaklarına dalın. Yıkık avlu duvarlarında geçirilmiş yaşamları düşünün, çocukluğunuzu ya da gençliğinizi anımsayın, biraz yakın tarih kareleri koklatın hafızanıza…. Göçenleri düşünün.. . Gidenleri… Gidip de dönmeyeni… Dönüp de görmeyeni. Işığı ve gölgeyi görün, ellerinizi yaralarınıza basın, tutkuyla var olmanın dehşetini yaşayın. Bir yürüyüşe çıkın, sessizce içinizde bir yolculuk başlasın. “….. Bir sokak daha mı kaldı? / Belki işte tam o sokakta. / Taç yapraklı mahrem dakika./ Seviyorum seni taşıran damla”
***
Bugün farklı bir şey yapın; kabuğunuzun birazcık dışına çıkıp, elinizin altındaki telefonla, epey zamandır ihmal ettiğiniz uzak diyarlardaki bir dostunuza “alo” deyin. Bir ezberi bozun bugün düş kurun, içinizdeki çocuğu uyandırın elinizden tutsun bugün, o gezdirsin sizi. Hayatın zorba kurallarına boş verin. Oyun bozan olmazsınız korkmayın, oyunun kendisi bozuk diye düşünün. Bir ezberi bozun, yüreğinizin göğünde uçurtmalar uçurun. Kendinize bir karanfil alın çiçekçiden. İlk çiçeği kime verdiğinizi anımsamaya çalışın, yüzünüz kızarsın biraz, hafızanızı zorlayın. Bugün gazeteleri sonradan okumayı deneyin. Bir ezberi bozun, şemsiyenizi evde unutun, yağmurda yürüyün, sonra bir dostun sıcak çayında soluklanın. Buğulu bir cama sevdiklerinizin adını yazın. Bugün kurallarınızı ve yasaklarınızı askıya alın. Azdan çokluk, yoksulluğunuzdan varsıllık damıtın, bir “suç”, bir “günah” işleyin. Bugün ezberinizi bozun taşıran damla olun. “Bin yıllık aboneyim sana, / Seviyorum seni taşıran damla.