İzmir Tire’de karısını önce boğan sonra bıçaklayan adama duruşmada ‘karım beni aldattı’ dediği için haksız tahrik indirimi verilmiş. Biz, adına erkeklik indirimi dediğimiz bu indirimler artık geride kalmıştır, ‘o kadar da olmaz’ dedikçe böylesi gerekçelere dayanan indirimler gelmeyi sürdürüyor. Erkekler karılarını öldürdüklerinde bahaneleri de hazır. Çünkü indirim alma hatta belki de kasten işlenen bu cinayet sonucu beraat etme olasılıkları çok yüksek, bunu onlar da biliyorlar. Bu bahane kadın cinayeti faillerinin yıllardır bıkmadan başvurduğu bir bahane ve hala işe yaradığı da görülüyor. Erkek kadını boğarak öldürüyor, bu da yetmiyor bıçakla bedenini deşiyor, muhtemelen tıraş olarak, boynunu bükerek ve takım elbiseler giyerek çıktığı mahkemede ‘namus’ argümanına sarılarak indirimi kapıyor. İşte buna ‘erkeklik indirimi’ deniyor.
Kadınlar hayatlarına sahip çıktıklarında gündeme getirilmeyen yasal indirimler, erkekler kadınların hayatlarına saldırdıkları halde yalandan boyun büküp sakal tıraşı olunca mahkemelerce kolaylıkla veriliyor ve hala verildiğini görmek gerçekten hayret verici.
Tüm bu toleranslı tavırlar erkekleri cesaretlendiren temel şeylerden. Namus gerekçesi ile savunma yapıldığında indirimin geleceği bilen biri, neden bir kadını öldürmekten korksun ki? Gazete ve tv’lerden de benzeri vakaları görüyor ve duyuyor. Hükümetin kadın politikaları da zaten ‘iffetli kadın’ üzerine kuruluyken tüm bunlar erkeklere muazzam bir alan yaratıyor. Hepsi bunun farkında. Kadınlar çok büyük bir tehlikede. Erkekler her an, tasarruf yetkisine sahip oldukları bir ‘şey’ olarak gördükleri kadınlara saldırabiliyorlar.
Kadınları boğuyorlar, bıçaklıyorlar, onlara kurşun sıkıyorlar ya da bedenlerini parçalara ayırarak bavullarla koyuyorlar. Kadınları korumakla görevli devlet ne yapıyor? Uzaklaştırma kararına rağmen bir kadın boşanma aşamasında olduğu bir adam tarafından öldürülebiliyorsa bu kadını korumayan ve faili önlemeyen devletin kurumları asli suçludur.
Erkeklere bu kadar rahat bir alan yaratan iktidar, kadınlar kendi hayatları ile ilgili kararları kendileri aldıklarında ya da durup dururken onların hayatlarına ambargo koyan ve onları öldüren erkekleri indirimlerle ödüllendiriyor.
Kadınların kendi hayatları ile ilgili söz, yetki ve karar hakkına sahip olma mücadeleleri de birilerini rahatsız ediyor. Kadınların bir araya gelmeleri, örgütlenmeleri, kendi sorunları konuşup çözüm üretmeleri tüm sistemi altüst edeceğinden, salt eşitlik getireceğinden, erkek egemen sistem ve o sistemden nemalanan herkes kadınları üzeri örtülü ya da açık tehdit ediyor. Mahkemelerin erkeklere verdiği ödül gibi cezalar da, kadınlar canlarına kasteden erkekleri meşru müdafaa koşullarında öldürmek zorunda kaldıklarında aldıkları yüksek cezalar da bu tehditlerin açık birer örneği. Ayrıca mahkeme kararları da devlet politikasından bağımsız değil.
Tüm bunlar nasıl değişir? Feminist mücadelenin tüm kadınları kapsayacak biçimde büyümesiyle. Kadınların eşitçe, özgürce ve kendilerine ait yaşanacak birer hayata sahip olmalarının en büyük garantörü ise feminizm.