Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için başlayan açlık grevi eylemleri devam ediyor. Sağlık durumları daha da kötüye giden açlık grevindeki tutukluların aileleri, ‘Sessizlik ölüm getiriyor’ diyerek duyarlılık çağrısı yaptı
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi eylemi 153. gününde. Güven’in ardından 66 cezaevinde 300’ün üzerinde tutuklunun açlık grevi eylemi 115 günü geride bıraktı. 1 Mart itibariyle tüm cezaevlerine yayılan açlık grevi eylemleri devam ederken şimdiye kadar 7’si tutuklu 8 kişitecridi protesto etmek amacıyla yaşamına son verdi. Açlık grevi eylemleri Güven ve cezaevleriyle sınırlı kalmadı. Irak Federe Kürdistan bölgesi’nde bulunan Hewler’de aynı taleple açlık grevi eylemine başlayan Nasır Yağız 140 gündür eylemini sürdüyor. Strasbourg’ta gazeteci ve siyasetçilerin de aralarında bulunduğu 14 kişi ve Birleşik Krallık Galler Bölgesi’nde İmam Şiş’in başlattığı açlık grevi eylemi 114. gününde. Yine Kanada’nın Toronto kentinde açlık grevi eylemine başlayan Yusuf İba’nın eylemi ise 88. gününde devam ediyor. Dünyanın bir çok yerinde ve bir çok kesim tarafından eylemcilerle dayanışma mesajları ve eylemleri artarak devam ederken hükümet henüz bir açıklama yapmadı. Sağlık durumları her geçen gün kötüye giden açlık grevindeki tutukluların aileleri tüm duyarlı kesimlere çağrı yaparak “Bu sessizlik ölüm getiriyor” dedi.
‘Sorun bir an önce çözülmeli’
Manisa Akhisar Cezaevi’nde tutulan Yorgun Bektaşoğlu, 87 gündür açlık grevinde. 7 yıldır cezaevinde olan Yorgun, Erzurum T Tipi ve Silivri T Tipi cezaevlerinin ardından Manisa’ya sürgün edildi. Jin News muhabiri Safiye Alağaş’a konuşan Yorgun’un annesi Sabahat Tuncel, “Kimse tutukluları anlamıyor. Bizi duysunlar, görsünler. Bütün anneler adına konuşuyorum. Şu an cezaevlerinde büyük sıkıntılar var. Cezaevinde bütün gençlerin hayatı tehlikede. Bir an önce bir çözüm getirilmesini istiyoruz. Bu tecridin kaldırılmasını istiyoruz. Halk bunu görmezden gelmemeli. Herkes sağır, kör, lal olmuş. Bizim tek talebimiz barıştır” dedi.
‘Bu sessizlik ölüm getirir’
Bir anne olarak çok zorlandığını ve geceleri uyuyamadığını ifade eden Tuncel, “Çok üzgünüz. Sabaha kadar evin içinde dönüp duruyorum. Kafamı yastığa koyup da uyuyamıyorum. Biz bu ülkede herkesin kendisini özgürce ifade edebilmesini, kendi dilini konuşabilmesini istiyoruz. Neyi paylaşamıyoruz? Tek dileğim sesimizi duysunlar. Direnişe ses getirsinler. Bizi ne zaman görecekler, duyacaklar?” diye sordu. Ocak ayında görüşe gittiğinde oğlunun açlık grevinde olduğunu ancak kendisine söylemediğini belirten Sabahat, şöyle dedi: “Bir an önce sesimizi duymazlarsa, görmezlerse inanın çok hayat kaybedeceğiz. Kimse direnişinden vazgeçmeyecek. Dolayısıyla bu kararlılık karşısında bu sessizlik ölüm getirir. Bir an önce bizi duysunlar. Bese, bese, bese.”
‘Barış dedikçe ölüyoruz’
İzmir Menemen R Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan ağır hasta tutuklu Ergin Aktaş da 2 Mart’tan bu yana açlık grevinde. Süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan Aktaş’ın 3 Nisan’da görüşüne giden amcası Mehmet Aktaş, hasta tutuklulara yönelik baskının had safhada olduğunu söyledi. Ergin Aktaş’ın durumunun kötü olduğunu belirten amca Aktaş, kilo kaybı olduğunu ve tansiyon problemi yaşadığını belirtti. Amca Aktaş, yeğeninin kendisine aktardıklarını şu sözlerle anlattı: “Cezaevi yönetimi Ahmet Çelik’i hastane adı altında ambulansa bindirip hastaneye götürmemişler. Ambulansın içinde bütün İzmir’i gezdirip geri cezaevine getirmişler. Bu bir işkencedir. Cezaevi müdürü ‘Sizi öldüreceğiz’ diyor. Zaten orada siyasi 4 tutukluyuz. Buradan tüm kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulunuyorum.” HDP milletvekillerine çağırıda bulunan amca Aktaş, Meclis’te taleplerinin daha fazla dile getirilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Hasta tutuklular bırakılsın
Menemen R Tipi Cezaevinde bulunan tutukluların ölüme terk edildiğini belirten amca Aktaş, “İçeride bulunan tutuklular gün be gün eriyor. Cezaevlerinde binlerce insan bedenini açlığa yatırdı. Ergin gibi bütün ağır hasta tutukluların derhal serbest kalması lazım. Cezaevindeki koşulları düzeltilmese zaten hasta tutuklular ölür. Mevcut iktidar görmüyor ve susuyor. Bizler barış dedikçe ölüyoruz” dedi. Öte yandan iki eli olmayan Aktaş’ın açlık grevi eylemini tutulduğu tek kişilik hücrede sürdürüyor.
‘Herkes şarkımıza ortak olmalı’
Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde, 1 Mart’ta açlık grevine başlayan Senar Abi, gönderdiği mektupla açlık grevlerine ilişkin görüşlerini paylaştı. 38 gündür açlık grevinde olan Abi’nin mektubu şöyle: “Güzellik yürüyüşçülerini köleleştirmek için kafes inşa edenler, nasıl yanıldıklarını tarihte de güncelde de altın harflerle yazıyorlar. Şimdi bizler insanlığa umudu ve güzelliği bahşetmeye çalışıyoruz. Bu yürüyüş baharla daha güzelleşiyor. İnsanlığa beşiklik etmiş bu coğrafyanın bir ferdi olarak, sonuna kadar bu yürüyüşün şarkısını ve çığlığını bedenimde haykıracağım. Bizler yaşamın doğruluğunu ve güzelliğine inanıyor, herkesi başlatmış olduğumuz bu çığlığa ve şarkıya ortak olmaya çağırıyoruz.”
Mahsum Pamay’ın taziyesine ziyaret
Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek için tutuklu bulunduğu Elazığ T Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşamına son veren Mahsum Pamay’ın ailesine ziyaretler devam ediyor. HDP Cizre ilçe örgütü, Cizre’de bulunan ve çocukları açlık grevinde olan tutuklu yakınları ve HDP Şırnak Milletvekili Nuran İmir, Pamay’ın Cizre merkez Nurullah Caddesi’nde oturan ailesini ziyaret etti. Tutuklu anneleri aileye başsağlığı dileyerek, acılarını paylaştıklarını söyledi.
Bahar Leyla
Her karanlıkta
Zümrüdü Anka kuşuyla gelen
bir olur mutlaka ki
çocuklar boynu bükük kalmasınlar diye sokakta
bir kuzu meler 93 ötede
belli ki mavi gözlü çiçekleriyle bahar kapıda
her dar zamanda dilinde şeyda bülbül sedası
bir Leyla olur mutlaka
tarih silkinip tortularından
arınsın diye günahlarından sema
ben bilmem
bulut geçti burdan o söyledi
rüzgar ipil ipil esti marttı o söyledi
serçe yuva örüyordu tırnaklarıyla o söyledi
ne söyledi ben bilmem
bilirse Leyla bilir dedi ben bilmem
bu şiir senin için değil Leyla
serçe gelir su içmek için kurnaya
kelebek üzülür
hani sen emzirirken düş kurardın ya
bir gelecekleri olsun kaderleri benzemesin diye
bana
hani daralır ya bazen hücrede insan
dar yerde daralmaktan doğal ne var deme
bahar Leyla
anamın ak elleri gibi
gelmiş oturmuş pencereme
hadi diyelim sen yardın barikatları
bir kumru gibi uçtun gittin tek başına
ama ölüler uçmaz ki leyla
ne buzlukta ki bebek
ne Ekin Van ne de Taybet Ana
uçtu mu dersin Zülküf ile Ayten
zindan karanlığından ülkesinin semalarına
Zülküf olmak mı zor Ayten olmak mı
yoksa geride kalıp şiir yazmak mı?
ben bilmem Leyla yine de bir bileni vardır
gün be gün eriyen hücreler
nasıl sığmaz olur kabına
meydan kalabalık ama kimse görmez
kendi ipini kendi çeken seyidimden bu yana
ben tanırım o yıldızları Leyla
Öyle yükseğe çıkarlar ki
ne onlar inerler bir daha aşağıya
ne de aşağıdakiler varabilirler oraya
bu bayram niye Leyla
bu yakılan ateş
bu sorgu sual
bu duygusal heba niye
bu kadın niye aç
bu kar tufan niye hep bize Leyla
Baksana sokaklar mı çoğaldı
Sokaklarda dilenciler mi?
tabi sen bilmezsin bunları leyla
alıştın tas su bir damla tuz ile yaşamaya
Leyla için açlık ne ki
sevda yoksa kursağında
ben bilmem ama taşa can veren
bir yaş suymuş Leyla
bu şiir senin için değil Leyla
bu ağıt bu gözyaşı senin için değil
içimdeki bu yangın
senin yaktığın değil Leyla
ama senin peşine düştüğün
bir umut var bir yerde
ondan vazgeçemiyorum Leyla
güneş olmasa su ne ki
sen olmasan da olur
ben olmasam da
ama güneş solarsa
çukurların kuru ekmeğine
kim katık sürecek Leyla
sıla gurbet nasıl olacak
kim dayanacak hücrede
güneşsiz bir düşle uyanmaya
biliyorum biliyorum
her mecnunun bir Leylası
her Leyla’nın bir rüyası var
her kuşun yuvası gibi
her halkın bir Zilan’ı bir Mirkan’ı
bir sırası var mı Leyla
her devrin acıları
acıların ağıtları
ağıtların ağlayanları var mutlaka
bir de her geçitte
meşaleyi taşıyan Aytenleri var Leyla
sana şiirden başka sözüm yok
minnacık bir kedi tırmalar yavruları için
koskoca sırtlanların suratını
damla düşer yapraktan
açar toprakta yatağını
kavuşur el ele şarkılar
oluşturur kendi ırmağını
bak bir yıldız daha kaydı Leyla
bir yanı venüs bir yanı luna
bu cureti kimden almış bu çocuklar
kibrit çöpüyle geceyi tututuruyorlar
bu şiir senin için değil Leyla
seceremiz Dersim’di
gümüş kanatlı zirveler arasında
bir Leyla yüz yaşında
seceremizin bekçisiydii
düştü öldü 38’in yazında
secereyi kaptırınca düşmanına
herkesin bir acısı her acının bir anası var
ama her ananın bir güneşi yok Leyla
bilmem
bunu sen dedin
sen yazdırdın bana
her an her yerde bir pusu
o pusuya düşenler var Leyla
neyseki varılmdı henüz
tahammül denen şeyin son sınırına
henüz tükenmedi aktülbentlerin gözyaşları
dolu dolu durur gözümün çanağında
bir anne ciğeri için ağlar da
ciğer erimez mi annesi için Leyla
şiirden gayri sana sözüm yok Leyla
sık düşünü çatırdasın bu karamsarlık
çatlasın zulüm çarkını çeviren karanlık
sızsın güneş çatlaklardan alınçatına
gönlün kocaman
dalın yaprağın yeşil
bağın bahçen şen olsun Leyla
2 No’lu F Tipi Cezaevi / Kocaeli
HABER MERKEZİ