Seçim sonrası bu köşede yapılan ilk değerlendirmede olası iki yönelimin söz konusu olduğu dile getirilmişti: İktidar bloku ya seçim sonuçlarını hazmedemeyecek ve daha ağır bir otoriterleşme sürecine girecek ya da ekonomik, ulusal ve uluslararası siyasal baskının etkisiyle bir restorasyon sürecini tercih edecekti. Yapılan ilk değerlendirme bir restorasyon sürecinin daha olası olabileceği tespitiyle noktalanmıştı. Bu yazı yazılırken seçimden bir hafta geçmiş olmasına rağmen İstanbul’un sonuçları henüz açıklanmamıştı. Bu nedenle, bu ikinci yazı da ancak olasılıkları temel alarak kaleme alınmış olmanın eksikliğiyle maluldür. İktidar tarafından dillendirilen, “YSK’nın seçimin patronu olduğu” söylemi ve Ankara’da CHP’nin açık ara farkla seçimi almasının YSK tarafından onanması sanki İstanbul seçimlerinin YSK tarafından iptalinin meşrulaştırılmasının gerekçesi olarak kullanılacağı izlenimine yol açmış bulunuyor.
İstanbul ve belki birkaç şehirde daha seçimlerin yenilenme kararının alınması şaşırtıcı olmayacaktır. Bu çaba kaçınılmaz bir şekilde 7 Haziran’dan 1 Kasım’a giden süreci anıştırmaktadır. 7 Haziran seçimleri HDP’nin “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sloganında ifade bulan cesur çıkışıyla yakaladığı seçim başarısıyla sonuçlanmış, AKP Meclis çoğunluğunu kaybetmiş, ülke adeta bir siyasal bahar havası ile karşılaşmıştı. 7 Haziran’la başlayan bahar, sarayın seçimleri yok sayması sonrası, devletin derin kademeleriyle ittifaka girilmesi, Ceylanpınar’da iki polisin vurulması ve Suruç, Ankara katliamları sonrası ülkenin kan gölüne dönmesine yol açan bir sürecin tetiklenmesi ile yalancı bir bahara dönüşmüştü. Kendi varlığını neredeyse her yıla bir seçim ve referandum sığdırarak sürdüren Erdoğan, sandıkta aldığı bu ilk yenilgiyi kabul etmemiş, yeni bir seçimle sandık yenilgisini kendisi açısından sandık zaferiyle sonuçlandırmıştır.
Bugün yaşanmakta olan saray zulmünün sorumluluğu 7 Haziran seçim zaferinin 1 Kasım’da sandıkta boğulmasına seyirci kalan toplumsal muhalefetin sırtındadır. 7 Haziran’da sandıkta yakalanan başarı sonrası, pek çok ülkede seçimle iktidara gelen AKP türevi hükümetlerin seçimle gitmeye razı olmadığı gerçeğini unutan ve sandıkta kazandığı başarıyı sokakta koruyamayan, kendisine yönelen saldırıyı geri çekilerek savuşturmaya çalışan toplumsal muhalefet, AKP’nin önüne koyduğu ikinci sandığı kabul ederek söz konusu yenilgiye zemin yaratmıştır. “Tarihten ders çıkarmasını bilmeyenler onu tekrarlamaya mahkûmdurlar.” Son bir haftada yaşananlar, sayımın zamana yayılıp sulandırılması, sonuçların tartışmalı hale getirilmesi sonrası seçimin YSK marifetiyle iptal edilerek Haziran’da tekrarlanacağı olasılığını güçlendirmiştir.
Erdoğan, tarihi tekrar ettirme hayaline kapılmış gibi bir görüntü vermektedir. 7 Haziran-1 Kasım sürecinin tekrar ettirilmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalınabileceği öngörülmelidir. Siyasal konjonktür her ne kadar değişmiş ve AKP ne kadar yalnızlaşmış, ekonomik krizin baskısı ertelenemeyecek oranda artmış olursa olsun, Erdoğan’ın bu yolu tercih etme olasılığı güçlenmiştir. Açıklamalardan çıkarılan olası gelişme, seçilmiş belediyelerin ekonomik ve siyasi abluka altına alınacağı ve işlemez hale getirileceğidir.
Haziran’da tekrarlanacak İstanbul seçimine kadar, pek çok muhalif belediye icra takibine alınacak, işçilerinin maaşını ödeyemez, belediye hizmetlerini yapamaz hale getirilecektir. Yani bir çeşit halk cezalandırılacak, seçilmiş belediyelerle halk ve işçiler karşı karşıya getirilecek, sarayla uyumlu olmayan belediyelerin iş yapamayacağı gösterilecektir. Bu uygulamaya, büyükşehirlerdeki seçim başarısında HDP’nin sağladığı katkıyı yok etmek amaçlı bir saldırı dalgasının eşlik etmesi muhtemeldir.
7 Haziran’dan 1 Kasım’a geçen süreç, sarayın tekrar ettirmek istediği tarihin olası seçim yenilenmesi sürecinde nasıl işleyebileceğini göstermesi açısından öğreticidir. Erdoğan’ın tarihi tekrar ettirmek istemesi ancak toplumsal muhalefetin bu tekrara onay vermesiyle mümkün olabilir. Oy sayımının bir yapboz gibi halk deyimiyle “yalama” yaptığı ve sürekli tekrarlandığı süreç, en azından CHP yönetiminin seçimin yenilenmesi kararını sineye çekeceği ve Erdoğan’la yeniden sandıkta hesaplaşmayı deneyeceği izlenimini arttırmıştır.
CHP, sandıktaki zaferini sokakta koruyacak bir iradeyi ortaya koymayacağını geçmişte olduğu gibi bugün de belli etmiştir. Erdoğan’ı cesaretlendiren, CHP’nin bu ürkek tutumudur. İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararı gerek saray gerekse bu kararı kabul edecek toplumsal muhalefet ve CHP yönetimi açısından bir Rus Ruleti olmaya adaydır. Olası Haziran seçimi her iki taraf için de neredeyse ölümcül sonuçlar doğuracak bir seçim olacaktır. Sandığın AA denetiminde işlediği bilindiğine göre sonuçlarda sarayın siyasal baskısının belirgin olacağı, söz konusu seçim sürecinin ağır bir baskı ortamında devlete karşı yürütüleceği öngörülmelidir.
Toplumsal muhalefet, bu öngörünün ışığında seçimin tekrarlanmasının kabullenilmesine seyirci kalmamalı, sandıktaki başarısını sokakta koruma iradesini göstermeli, doğrudan sandık sonuçlarını kabul etmeyen saray iktidarının devrilmesi talebi ile harekete geçmelidir. 31 Mart’ta umutları yeşerten baharın, Haziran fırtınasına boyun eğerek yalan olmasına izin verilmemelidir.