Dünyada kapitalist sistemin krizinin derinleştiği ve bunun Ortadoğu’ya savaş olarak yansımasını bulduğu bir süreçte Türkiye bir seçim sürecini yaşadı. Dünya ve Ortadoğu’daki gelişmeler bağlamında gerçekleşen seçimlerden sonra Türkiye’deki toplumsal ve siyasal koşulları doğru anlamak için süreci bütünlüğü içerisinde anlamak önemlidir. Çünkü siyasal ve toplumsal mücadele ve dengelerde yeni bir aşamaya gireceğimiz anlaşılıyor. Koşullar değişti ve yeni bir durum yaşanmaktadır. Toplumun bilinç ve eylemiyle ortaya çıkardığı bu yeni durumun toplumsal mücadelenin öncüsü konumunda bulunanlar tarafından anlaşılması gerektiği gibi anlaşılması, yani doğru anlaşılması çok önemlidir. Bunu şunun için vurguluyoruz; toplumsal mücadelenin öncüsü konumunda bulunanların toplumsal gelişmelerin gerisinde kaldığı ve bunun yol açtığı zorlanmaların yaşandığı bir süreçten geçtik. Bundan ötürü özellikle kendisine öncüyüm diyenlerin, ideolojik bir misyon biçenlerin bu yeni durumu doğru anlamaları önemlidir. Aksi durumda toplumsal gelişmeler, eşitlik ve özgürlük mücadelesi bu sebepten ötürü yavaşlayacak, sekteye uğrayacak veya gerileyecektir.
Evvela hangi şartlar altında bu sürecin yaşandığını doğru bir şekilde ortaya çıkarmak yapılması gereken ilk şeydir. Peki, şartlar neydi ve nasıldı?
1- Türkiye’de yaşananlar bir seçim süreci değil, bir savaş süreciydi. Öncesinde planlanan ve 24 Temmuz 2015’te pratiğe geçen bir savaş süreci başlatıldı. Kürt hareketinin öncülük ettiği mücadelenin Demokratik Ulus çözümüyle stratejik bir konum kazanması sömürgeci anlayışı eskisinden daha fazla bir korkuya sürükledi ve bu durum karşısında iktidara yerleşen AKP-MHP eliyle devlet eskisinden daha kapsamlı topyekun savaş konseptine başvurdu.
2- Medyanın tümüyle iktidarın denetimine girmesiyle topluma karşı eşine az rastlanır bir özel savaş geliştirildi. Milliyetçilik ve şovenizm medya eliyle şahlandırıldı, psikolojik savaş yöntemleriyle gerçekler çarpıtıldı. İşgal ve sömürgecilik ulusal kurtuluş savaşı gibi sunuldu. Tarihte eşine az rastlanır bir algı oluşturma ve çarpıtma uygulamaların başvuruldu.
3- Sürece Kürdistan’ın yeniden işgal ve yıkımıyla başlandı. Kürt şehirleri yıkıldı, Kürt halkına sömürgeciliğe entegre olmaması durumunda fiziki imhaya maruz kalacağı mesajı verildi ve bunun uygulanmasına geçildi. Yüzlerce Kürt genci ve sivil insanı katledildi, cesetleri sokaklarda bırakıldı. Topluma teslimiyet dayatıldı.
4- Tüm devlet kurumları iktidarda bulunan AKP-MHP bloğunun çalışmalarına seferber edildi. Devletin tüm imkanları aleni bir şekilde bunun için kullanıldı.
5- Kürdistan’da asker, polis ve diğer devlet memur ve bürokratları eliyle demografik yapıya müdahale edildi. Bu güçlerin konumlandırmasıyla yoğun bir seçmen kaydırmasına gidildi. Bu durum başta Şırnak ve Hakkari gibi sınır hatlarında olmak üzere tüm Kürdistan’a uygulandı.
Sonuç olarak meşru olmayan, anti-demokratik bir seçim dönemi yaşandı. Topluma karşı adeta savaşıldı. Adeta değil, gerçekten de savaşıldı. Herkes tehdit edildi, sesini yükseltenler katliam ve tutuklamayla susturuldu. Devletin resmi imkan ve kuvvetiyle yetinilmeyip gayri resmi devlet güçleri de devreye konuldu. Paramiliter kontra güçler yeni isim ve kılıflarla, yeni uygulamalarla devreye sokuldu. Bir bütünen faşizm dönemine geçilmiş oldu. En temel argüman olarak devletin bekası kavramı işlendi ve bu kavramın anlamı etrafında toplum örülmek istendi. Ancak özel savaşla geliştirilen bu sürecin sonuçları başka oldu. Toplum iktidarın hesabına hareket etmedi. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Şimdi bu sonuçları doğru irdelemek lazım.
1- Evvela ortaya çıkan sonuçları en az üç katına çarpacak şekilde hesaplayıp anlamak lazım. Tüm hile ve hurdaya rağmen iktidarın arzuladığından çok uzak sonuçlar ortaya çıkmıştır.
2- Toplum AKP-MHP eliyle yeniden geliştirilmek istenen baskıcı devlet tahayyülüne icazet vermedi. Tercihinin özgürlük ütopyasından yana olduğunu ortaya koydu. Uygulanan bunca baskı ve şiddet ortamında, yürütülen özel savaşa rağmen toplumun böyle bir tercihten yana tavır belirlemesi çağımızda siyasal ve toplumsal gelişmenin seyrini ortaya koyması bakımından önemlidir ve iyi anlaşılmalıdır. Umut çok daha büyümüştür.
3- Ortaya çıkan sonuçlar 7 Haziran sonuçlarını daha da aşan düzeyde olmuştur. Yeniden tekçi iktidar-hükümet krizi ortaya çıkmıştır. Demokratik yönetim arzusu güçlü bir tercih olarak ortaya konulmuştur.
4- Kürtlerin bu sürecin temel aktörü olduğu gerçeği daha net ve somut bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ortadoğu’da demokratik ulus paradigmasıyla Kürtler öncülüğünde gelişen süreç yeni bir ivme kazanmıştır.
5- Kürdistan’da Kürtler düşürülmek istenirken Kürtlerin izlediği strateji sayesinde Batı’da kendileri düştüler. Kürtlerin izlediği siyaset başarılı olmuştur.
Şimdi tüm bunlar bir yana, faşizme karşı sadece toplumsal zeminde verilen mücadeleyle faşizm bu denli geriletildi ve bu denli siyasi sonuçlar elde edildi. Belki de herkesin çok iyi anlaması gereken durum esas olarak budur. Faşizm için sonun başlangıcına gelinmiştir.