İdama karşı olduğu için baskı gören ve ülkesini terk etmek zorunda kalan İranlı aktivist Sharareh Rezaei, ‘Umudum çok yüksek, İran’da yeni bir devrim yapılabileceğini umuyorum’ dedi
Sharareh Rezaei, 2011’de ülkesinden kaçmak zorunda kalan İranlı komünist bir mülteci. Şu anda Almanya’nın Stuttgart kentinde yaşıyor. Ülkesinde kadın ve çocuk haklarına ilişkin eylemlere katıldığı için devletin hedefi haline gelen Rezaei, Kürt siyasetçi Habibullah Latifi’nin idamına karşı yapılan protestolarda öncü rol oynaması sonrasında ise daha büyük baskılarla yüz yüze gelmiş. Bir süre ülkesi içinde kaçmayı başaran Rezaei, en sonunda ülkesinden çıkmak zorunda kalmış. İran’dan çıktıktan sonra zorlu bir süreç geçiren ve Almanya’ya yerleşen Rezaei, Yeni Özgür Politika’dan Pervin Yerlikaya’ya çalışmalarını ve İran’da yaşadıklarını anlattı: “Ben Almanya’ya geldiğimde çok fazla İranlı kadınla ilişkim vardı. Ama maalesef İran’da o kötü koşullarda aktif olan insanlar burada hiçbir şey yapmıyor. Ben Almanya’da 2.5 yıl okul ve bürokrasi işlerimi tamamladıktan sonra burada tekrar aktif olarak mücadele etmeye devam ettim. Merkezi Los Angeles’da olan yazılı ve görüntülü araştırma ve haberlerin olduğu Rahaei Zan adlı bir internet sitesinin çalışmalarında yer alıyorum. Bu organizasyonda Farsça olarak kadın, çocuk, eşcinsel, homoseksüel ve insan hakları gibi konularda yazı ve görüntüler yer alıyor. Tabii ağırlıklı konularımız kadınlar üzerine. Buraya dünyanın her yerinden yazılar geliyor. Ben bu yazıların editörlüğünü yapıyorum. Hatta İranlı kadınlar da bize çok yazıyor ama gerçek isimlerini veremiyorlar.”
‘İran rejimini eleştirdik’
Tiyatroyla da uğraşan, hem 25 Kasım’da hem de 8 Mart’ta kadın sorununa dikkat çeken oyunlar sergileyen Rahaei, tiyatro oyunlarını kız kardeşi ve eşi ile birlikte hazırladıklarını aktarıyor. 25 Kasım’da sahneledikleri tiyatro oyununda aile içi şiddeti ve kadınlar üzerindeki toplumsal baskıyı görünür kılmaya çalıştıklarını ifade eden Rahaei, şu bilgileri verdi: “8 Mart’ta yaptığımız tiyatro oyununda İran şeriat kanununu eleştirel bir dille anlattık. Kadının özgürlükler bakımından hiçbir hakka sahip olmadığı, eril zihniyetin şeriat yasasına göre şekil aldığı İran rejimini vermeye çalıştık. Kadının hiçbir sosyal aktivede yer alamadığı, kadınerkek ilişkilerinin yasak olduğu, katı bir rejimi ifade etmeye çalıştık. Kadın müzik yapamaz ve dans edemez; yasak. Bir kadın ve erkeğin sokakta el ele gezmesi yasak. Yasaklara karşı çıkmak ise suç. Şeriata karşı çıkmanın cezası tutuklanmak. Oyunla tüm bunlara dikkat çekmeye çalıştık.
‘Cezaevinde çok kadın var’
Kendisini komünist olarak tanımlayan ve kadınların yaşamda eşit haklara sahip olması gerektiğini düşünen Rahaei, İran’daki rejimi ve uygulamalarını aktardı: “İran’da 40 yıl önce bir devrim gerçekleşti. Şah gitti, Molla geldi. Doğal olarak şeriat geldi. O zaman Humeyni bütün kadınların başını kapatması gerektiğini söyledi. Kadınlar sokaklara çıktı. Polis bu eylemlerde kezzap veya jiletlerle kadınların yüzlerini kesti veya yaktı. O dönem İran ve Irak arasındaki savaş yüzünden kadınlar bir süre sessiz kaldı. Aslında İranlı kadınlar sürekli aktif ama zaman zaman bu aktivite düşüyor, zaman zaman yükseliyor. Cezaevlerinde çok fazla kadın var. İki yıl önce yine çok büyük bir yürüyüş yapıldı. 103 şehirde ayaklanma gerçekleşti. Zengin fakir herkes sokaklardaydı. Bu eylemde kadınlar da yer aldı. Bir kadın sokakta başörtüsünü çıkartıp yaktı. Ve bu eylem sokaklara yayıldı. Daha sonra polis çok sayıda kadını gözaltına aldı ve tutukladı.”
‘İş önceliği erkeklerde’
İran’da kadınların mücadelesini her geçen yıl bir öncekinden daha fazla yükselttiğini ve daha çok yasağa karşı geldiğini dile getiren Rahaei, şunları söyledi: “Geçen yıl İran’da 8 Mart’ta kadınların sokağa çıkması yasaktı. Tahran ve Reşt’te 8 Mart ile ilgili bir kongre gerçekleşti. Burada kadınların talepleri tartışıldı. İran’da kadınların yüzde 60’ı okuyor ancak çalışan kadın sayısı sadece yüzde 8 civarında. Erkekler eşlerinin çalışmasına izin vermezse kadınlar çalışamıyor. Bu yüzden iş önceliği erkeklerin.”
‘Sesim susturulamaz’
Rahaei aynı zamanda insan hakları savunucusu Atena Daemi ile ilgili düzenlenen kampanyalarda yer alıyor. Atena Daemi’nin, İran’da ölüm cezasının kaldırılması çağrısında bulunan bir aktivist olduğunu vurgulayan Rahaei, şu bilgileri verdi: Atena Daemi bu tutumunu bir gösteride barışçıl şekilde ortaya koydu. Bu nedenle yedi yıl hapis cezasına çarptırıldı. Gözaltında dövüldü, biber gazına maruz kaldı ve 51 gün boyunca tek başına hapsedildi. Ama yine de insan haklarını savunmaktan vazgeçmedi. Cezaevinden gelen bir mektupta şöyle yazdı: ‘Sesim acımasız ve haksız eylemlerle susturulamaz.’ İran insanlar için yaşanacak bir yer değil. İran’da yeni bir devrim yapılabileceğini umuyorum. Bu konuda tecrübemiz var ve kurtuluşumuz devrimdedir. İran’da internet çok yavaş, kitaplar yasak. Ancak gençler buna rağmen okuyor ve kendilerini geliştiriyor. Bu yüzden umudum çok yüksek, çok iyi şeyler yapacaklarına inanıyorum.” Çalışmalarını Almanya’da sürdürmeye devam eden Rahaei, son olarak insan hakları alanında ve kadınlarla ilgili konularda yeni projeler üretmeye devam edeceğini ifade etti.
BERLİN