ÖHD 1. Olağan genel kurulunu gerçekleştirdi. Genel kurulda konuşan avukat Alişan Şahin, ‘Sesimizi kısamadılar. Ezilen halkları, özgürlükleri, direnen insanların sesi olmaya devam edeceğiz’ dedi
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), “Yine, yeniden, kaldığımız yerden” sloganıyla, 1. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi. Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bulunan Demir Otel’de gerçekleştirilen kurula, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) temsilcileri, Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın ve avukatlar, Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) Diyarbakır Şubesi yöneticileri, 78’ler Derneği yöneticileri, Diyarbakır Tabip Odası (DTO) yönetim kurulu üyeleri, İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Abdullah Zeytun, MED-DER Eşbaşkanı Mehmet Esen, Halkları Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve partinin belediye eşbaşkan adayları, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanlık Divanı üyeleri, bölge barolarına bağlı çok sayıda avukat katıldı.
Leyla Güven selamlandı
Kurul, Divan Kurulu’nun seçilmesi ardından demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına yapılan saygı duruşuyla başladı. Kurulda, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle 136 gündür açlık grevinde olan DTK Eşbaşkanı Leyla Güven ile Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı selamlandı. HDP’nin tutuklu önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu önceki dönem HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, Van Barosu ve birçok tutuklu avukatın kurula gönderdiği mesajlar okundu.
Daha sonra Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname’yle (KHK) kapatılan Mezopotamya Hukukçular Derneği (MHD) ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) ile 2017 yılında kuruluşunu ilan eden Özgürlükçü Hukukçular Platformu’nun 2010 yılından bu yana yürüttüğü çalışmaları konu alan slayt gösterimi yapıldı.
ÖHD üyesi avukat Alişan Şahin, Sur ilçesinde katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’yi anarak, “Bu süreçte yaşadığımız faşizm baskısı altında, derneğimizin faşizme karşı bundan sonra daha güçlü ses çıkaracaktır. Gündemlerimizin ana maddesi tecrit ve açlık grevleridir. Bedenleri ile direnen Leyla Güven şahsında herkesin önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum” dedi.
‘Direnenlerin sesi olacağız’
ÖHD’nin KHK’yle kapatılmasını hatırlatan Şahin, “Sesimizi kısamadılar. Bundan sonrada devam edeceğiz. Mücadeleyi vermemiz için sıfatlara, sandalyelere, kapalı mekanlara ihtiyacımız yok. Ezilen halkları, özgürlükleri, direnen insanların sesi olmaya devam edeceğiz. Bizi susturamazlar. Bu ülkenin temel problemi Kürdistan meselesidir. Kürdistan, bu ülkenin kurucu iradesinin oluştuğu birinci mecliste tutanaklara geçen bir irade oluşmuştur. Birinci meclisten sonra tamamen faşizm ve ayrılıkçı politikaları şiddetle eleştiriyoruz. Direniş ve özgürlük ateşimizin sonsuza kadar devam edeceğini bir kez daha belirtiyorum” diye konuştu.
ÖHD’nin çalışmaları
ÖHD üyesi avukat Özgür Eroğlu ise ÖHD ve MHD’nin KHK’yle kapatılması ardından ÖHP’nin yürüttüğü çalışmalara dikkat çekerek, “2 yılda cezaevlerinde yaşanan ihlallere ilişkin çalışmalar yürütüldü. Toplu katliam davaları takip edildi. Lice davası, Antep düğün katliamı davası, Diyarbakır 5 Haziran davası, Cizre’deki sokağa çıkma yasaklarında yaşanan ihlaller takip edildi. Tutuklanan milletvekilleri ve belediye eşbaşkanlarının davaları takip edildi. Bitlis Garzan’da çıkarılan cenazelerin ailelerine verilmesi noktasında çalışma yürütüldü ancak henüz sonuç alınamadı. Tecrit konusunda İmralı Adası’nda görüşme yapılması için başvurular yapıldı” diye sıraladı. Eroğlu, Öcalan üzerindeki tecrit uygulamasının dünyada örneğinin bulunmadığını ifade ederek, tecridin Türkiye’de bulunan bütün cezaevlerinde uygulanmaya başlandığını ifade etti.
‘Son 6 ayda 2 ayrı soruşturmaya maruz kaldık’
Kurulda konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, Diyarbakır’ın tarihi dokusunun son yıllarda tahrip edildiğini ve Diyarbakır Barosu Tahir Elçi’nin buna dikkat çektiği sırada katledildiğini anımsattı. Roboski Katliamı davasına dikkat çeken Aydın, “Roboski davasında veremediğimiz sınav bizim için en önemli eleştiri konusudur. Bu konuda ortaklaşmamız ve titiz davranmamız gerekiyor” dedi. Baskı ve yargı taciziyle karşı karşıya kaldıklarını dile getiren Aydın, “Son 6 ayda 2 ayrı soruşturmaya maruz kaldık. Birincisi SİHA’lar tarafından Hakkari’de gerçekleştirilen saldırıya ilişkin hazırlanan rapor, HDP’nin eski Milletvekili Osman Baydemir’in Kürdistan açıklaması, Ermeni Soykırımı’yla ilgili yapılan basın açıklaması soruşturma konusu oldu” diye konuştu.
‘Kürt barışı bir kez daha denenmeli’
Hükümet politikalarını eleştiren herkesin “vatan haini” olarak yargılandığını dile getiren Aydın, “Politik aktörlerin nefret içeren söylemleri doğrudan yaşam hakkına yönelik şiddete dönüşüyor. Her gün televizyonlarda boy gösteren politik aktörlerin söylemleri şiddet politikasının yayılmasına neden olmaktadır. Cezadan muaf olduklarını biliyoruz. Tarihe not düşmek açısından bu yolu mutlak suretle denemek zorundayız” dedi.
Kürt sorununa yönelik hükümetin çözümsüzlük politikalarına dikkat çeken Aydın, “Kürt sorununa çözüm üretemeyen bir hükümetin başarılı olduğu bugüne kadar rastlanmadı. Her şeye rağmen Kürt barışı bir kez daha denenmeli. Bütün halkların yararına olduğunu bir kez daha belirtmek isterim. Bu konudaki inattan da vazgeçilmelidir” çağrısında bulundu.
Açlık Grevleri
DTK Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde başlatılan ve 1 Mart itibariyle bütün cezaevlerine yayılan açlık grevi eylemlerine ilişkin de konuşan Aydın, şunları söyledi: “Leyla Güven’in sayısı binleri bulan başlattığı, hukuksal bir talebin yerine getirilmesi için açlık grevi eylemleri var. Hukuk örgütleri olarak sessiz kalmamız mümkün değil. Bir mahpusun daha hayatına son verdiğini üzüntüyle duyduk. Açlık grevi meselesi büyük bir potansiyel kriz taşıyor. Maalesef başında söylediğimiz yavaş yavaş gerçekleşiyor. Umarım daha fazla yaşam hakkına sebep olmaksızın bu süreç sonlanır. Öcalan’ın avukat ve ailesiyle görüşmesi haklı ve meşru bir taleptir.”
‘AKP’li avukatlar cübbeleri ile savcı oldular’
Avukat Reyhan Yalçındağ, siyasallaşmış bir yargısal otoriteyle mücadele ettiklerini ifade ederek, “Bugün direk hiç birimizden gizlemeden rahatlıkla iktidar partisinin teşkilatlarında avukat olanlar, karşımıza savcı cübbesi olarak çıkıyor. Siyasetin elinde bulunduran bizatihi kendini yargı yerine koyduğu vahim bir süreçten bahsediyoruz” diye konuştu. Roboski Katliamı davasında AİHM’e yapılan başvurunun reddedilmesini anımsatan Yalçındağ, “Roboski’de Türk lobisi kazandı. 1990’lardaki kararları biliyoruz. Kürtler söz konusu olduğu vakit AİHM bile olsa 90’ları ve 2000’li yılların içtihadını atlayan tehlikeli bir durumdan söz etmek istiyorum” diye belirtti.
‘Devlet kendi yasasına uymalı’
DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in 136 gündür sürdürdüğü açlık grevine dikkat çeken Yalçındağ, şöyle devam etti: “Açlık grevine başladığı esnada duruşma salonunda olanlardan biriydim. Dünyada eşi benzeri görülmemiş biçimde bir halkın seçilmişleri, gençleri, mahpuslar bir devlet kendi anayasasına uygun diye ölüyorlar. Gebze mahpushanesinden aldığımız haber de geldiğimiz noktanın ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. Sayın Öcalan’a İmralı Cezaevi’nde uygulanan tecridin insanlık dışı olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Kürt halkı ölmek için değil yaşamak ve yaşatmak için direniyor. Bir insan hakları savunucusu olarak açlık grevi gibi kararlaşmalardan sonra insanların ifade özgürlüğü hakkını kullandığını düşünen biriyim. Devlet kendi anayasasına uymalıdır.”
‘Sözün bittiği nokta’
DTK Eşbaşkanlık Divanı üyesi Mehmet Nuri Özdemir de, şunları dile getirdi: “Sözün bittiği noktada, yeni sözler üretmek gerekiyor. Türkiye ve Türkiye dışında Eşbaşkanımız Leyla Güven öncülüğünde açlık grevleri sözün yeniden üretilmesi tutumudur. Bir çentik açmak, maalesef sözün üretilmesi için insanlar bedenlerini açlığa yatırıyor. Bu süreçte 3 arkadaşımızın yaşamına son verdiğini görüyoruz. Bu tecrit duvarına karşı söz üretilmeli ve mücadele yürütülmelidir. Yaşanan sorunların odak noktası Kürdistan meselesidir. Türkiye’nin geldiği tıkanıklığın temelinde Kürt meselesi var. 2015’ten beri örülen duvarlarla, Kürt siyasetinin parlamento ve yereldeki temsilcilerinin yasa gücüyle söz üretmesinin önüne geçilmesi gibi faşist bir süreç yaşıyoruz. Örgütlü bir kötülükle karşı karşıyayız. Buna karşı örgütlü iyiliği ve toplumu kurabilmeliyiz.”
‘Artık başka ölümler olmasın’
TUAY-DER Diyarbakır Şubesi Eşbaşkanı Abdulmenaf Kur, Öcalan üzerindeki tecrit ve açlık grevi eylemlerine ilişkin şunları söyledi: “Annelerin gözyaşları aksın istemiyoruz. Bedenini ölüme yatıranların annelerine soralım; savaş istemiyorlar. Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kırılması dışında bir talep yok. 3 arkadaşımız yaşamını sonlandırdı. Artık başka ölümler olmasın. Hukuka uyulsun artık. Sürgün ve tecritle bu eylemi bitiremezsiniz. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit sonlandırılmayana kadar bu eylem sürecektir. Bu halk için bedenlerini ölüme yatırdılar. Bu nedenle aileleri yalnız bırakmamalıyız.”
Kurul daha sonra basına kapalı bir şekilde devam etti. Mali ve Faaliyet raporlarının okunması ardından sona erdi. Genel Kurul, yürütülecek tartışmalar ardından Sonuç Bildirgesi’ni açıklayacak.