Samsun’da bir cami imamı cuma namazındaki vaazının sonunda istifa ederek yerel seçimlerde aday olduğunu açıkladı. Adana’da bir MHP’li aday “Rabbimin izniyle bunların analarını belleyeceğiz” dedi. Yalova’da AKP’li bir aday camide kahvaltılı toplantı yaptı. Samsun’da CHP’li bir aday camide seçim toplantısı yaptı ve kendi resmini astırdı. Urfa’da AKP’li bir aday, “AKP’ye, Erdoğan’a oy verin, cennetin anahtarı cebinize girsin” derken, yine Urfa’da bir başka AKP’li bir aday “Oyunuzu bize verirseniz Allah mahşerde size hesap sormaz” dedi.
İstanbul’da CHP’nin Büyükşehir adayı Ekrem İmamoğlu, Yeni Zelanda’daki katliam için Eyüp Cami’inde Yasin okudu. İstanbul’da bir cami avlusunda seçim propagandası yapan SP adayı ile AKP’ler arasında “Bu cami bizim” kavgası çıktı. İstanbul’da AKP adayı Binali Yıldırım’ın büyük resmi bir devlet hastanesinin, Ayvalık’ta da Bahçeli’nin resmi bir lisenin ön cephesine asıldı. Ağrı’da cami minaresinden AKP’nin seçim müziği çalındı. Aydın’da bir cami minaresine AKP bayrağı asıldı. Birçok imam camilerdeki vaazları sırasında kürsüden AKP’ye oy istedi.
Diyarbakır’da kayyumken Kürtçeyi yasaklayan AKP adayı seçim kampanyası için Kürtçe afişler ve pankartlar da bastırdı. HDP’nin hazırladığı reklam filmi, kamu ve özel televizyon kanalları tarafından ortak bir kararla yayınlanmadı. Ankara’da CHP’nin afişlerini polisler topladı. Adana’da CHP adayının afişlerinin asılmasını Belediye Zabıtası engelledi. Erdemli’de MHP adayı, alt yapı yetersizliğinden şikayet eden kadınlara, “Ciyaklayan kadınlara da hizmet edeceğiz” dedi.
Yandaş medya muhalefetle ilgili her sözü çarpıtıyor. “Yalandan kim ölmüş” misali her gün yalan-dolan üzerinden yayın yapıyor. Tek bir merkezden yönetiliyormuş gibi televizyonlar ve gazeteler aynı manşetleri kullanıyor. Her gün her saat yalan üretiliyor. Seçim vaatleri öyle bir hal aldı ki, tam bir komedi yaşanıyor. “Sürekli yalan sahibini utandırır ve giderek onu rezil eder” özdeyişi neredeyse gerçek oluyor. Bu gidişle siyasetçiler, sürekli yalan söyleyen, bir gün de doğru söylediğinden kimseyi inandıramayan köyün yalancı çobanına dönüşüyor.
Muhalefet adayları hakkında soruşturmalar açılıyor, HDP üye ve yöneticileri gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor. Baskılarla bazı adaylar çekilmeye zorlanıyor. Seçime bir hafta var. Ama bu seçim, seçim olmaktan çıktı. Çünkü AKP iktidarı patinaj yapıyor. 7 Haziran 2015 seçimlerinde tek parti iktidarını kaybettikten sonra patinaj yapmaya başlayan AKP, Fethullah Gülen hareketini tasfiye etmek için Ergenekoncularla anlaştı. 15 Temmuz darbe girişiminde MHP’ye yanaştı. İktidarının devamı için tek çare olarak rejim değişikliğine yöneldi. Bu süreçte MHP’ye bağımlı hale gelen AKP, siyasette cepheleşme dönemi başlattı.
Gelinen aşamada AKP siyaseten iyice tıkandı: Artık yeni bir şey söyleyemiyor ve çözüm üretemiyor. Kendisinin yarattığı işsizlik, pahalılık, yoksulluk, yolsuzluk ve ekonomik kriz konularında sustukça veya bu gerçekleri saklamaya çalıştıkça kitlelerin nazarında inandırıcı olamıyor. Ayrıca meydanlarda HDP ve CHP’ye ağır suçlamalar yöneltmesi, ülkenin onca sorunu varken her şeyi terör ve beka sorununa indirgemesi artık kitleleri fazla etkilemiyor.
Diğer düzen partileri de, yeni bir şey, yeni bir yerel yönetim ve demokratik toplum modeli sunmuyor. İktidarın etkisinde kalıyor ve onun politik reflekslerinin peşinden sürükleniyor. Türkiye’nin sanayi, tarım, ticaret, sağlık, eğitim, kültür, insan hak ve özgürlükleri, demokratikleşme gibi ağır sorunlarını görmezden geliyor. Afaki vaatler, insani ve etik olmayan söylemler ile iktidara laf yetiştirmekten ve statükoyu kurumaktan başka bir şey yapmıyor.
İktidar ve muhalefet partileri arasında demokratik bir yarış olmaktan çıkan bu seçim, aynı zamanda yeni bir dönemin başlangıcı olacak. Bundan sonraki siyasal ve toplumsal süreçte her şey yeni rejimin antidemokratik parametrelerine göre gerçekleşecek ve daha çok trajikomik durumlar yaşanacak. Bu gidişat için şöyle diyebiliriz: Başkanlık rejiminin devam etmesi ve giderek daha sağlam dayanaklara sahip olması durumunda, artık eşit, özgür ve demokratik koşullarda seçimler yapılmayacak ve Türkiye’nin geleceğini partiler arası ittifaklara dayalı cepheleşme siyaseti belirleyecek.