Yeni Zelanda katliamının katil tarafından alınmış görüntüleri sosyal medyaya düşer düşmez, hemen hemen bütün ülkeler, başta Yeni Zelanda hükümeti olmak üzere, bu görüntülere ulaşımı, kanlı bir “Müslüman-Hıristiyan” kavgasını önlemek için var güçle engellemeye çalışırken…
Türkiye’de devletin başındaki şahıs, bu kanlı görüntüleri miting meydanında, dev ekranlara yansıtıyor. İş miting meydanında kalsa yine iyi. Havuz medyasının bütün TV kanalları aynı anda Erdoğan’ın suratı ile birlikte ekranlarından bu görüntüleri canlı olarak aktarıyor.
AKP-MHP yanlısı milyonlar galeyana geliyor. Ülkeyi Hıristiyanlara karşı bir nefret ve öfke dalgası kaplıyor. Yeni Zelanda hükümeti dehşet içinde…
Büyük bir korkuyla “Türk Cumhurbaşkanının bu görüntüleri yayması vatandaşlarımızın can güvenliğini tehdit ediyor” açıklamaları yapılıyor.
Güya bu katliamdan pek fazla üzüldüğü için Erdoğan’ın Yeni Zelanda’ya gönderdiği Dışişleri Bakanına bu kaygı anında aktarılıyor.
Havuz medyasının adamları pişkin pişkin sırtararak “basın özgürdür, sansür mü uygulayacağız” diye hırıldıyor.
Oysa 22 Aralık 2016’da sosyal medyaya düşen bir klipte iki Türk askerinin DAİŞ tarafından yakıldığını gösteren görüntüler hükümet tarafından derhal yasaklanmıştı.
Şimdi Yeni Zelanda’lı “Hıristiyan” kökenli katliamcının kendi eliyle “propaganda amaçlı” çektiği görüntüleri bizzat Cumhurbaşkanı, üstelik kendi konuştuğu mitingte dünya aleme gösteriyor. DAİŞ’e karşı gösterilen “hassasiyetten” burada eser bile yok. Gelişmeler bununla sınırlı da değil. Cumhurbaşkanı bu korkunç görüntüleri bir “seçim malzemesi” yapmakla kalmadı.
Mitingin gecesi Kanal 7 ve Ülke TV’de Cuma namazı kılanların bir faşist Avustralyalı tarafından katledilmesine karşı konuşurken, sözü ansızın HDP’ye getirdi. Şöyle konuşmaya başladı: “Kurşunlu Cami’ni bunlar kurşuna tuttular. Kim? HDP denen dinsiz, imansız, ateist olan takım. Bunların böyle bir yapısı var.
Cami vesaire bir şey dinlemediler. “ Böylece Yeni Zelanda’daki iğrenç katliama karşı infial içinde olan toplumun öfkesini HDP’ye yöneltmiş oldu. Söylemeye bile gerek olmasa da söyleyelim; HDP’nin camilere kurşun sıktığı sunturlu bir yalandır. Öyledir ama, bu sunturlu yalan çok tehlikeli bir yalandır.
Seçime günler kalmışken Yeni Zelanda’daki katliamın görüntüleriyle halkı kışkırtmak, kışkırtılan halkın nefretini HDP’ye yönlendirmek, tıpkı 7 Haziran seçimleri sonrasında, 1 Kasım seçim kampanyası esnasında yaşanan kanlı olaylardan medet umulduğunu gösteriyor. Saray kaybetme korkusuyla zıvanadan çıkmıştır.
Sakın bu katliam da, söz konusu amaca ulaşmak için “Allah’ın ikinci lütfu” olmasın?! Ne kadar şüphelensek hakkımızdır.
İşte Anadolu Ajansı’nın haberi: Katil 2016 yılında Türkiye’ye iki kere Bulgaristan’dan, dikkat buyurun “gizli” giriş yapmış…
Bu haber katliamdan bir gün sonra AA bülteninde yer aldı. Demek ki Türk istihbaratı bu adamın “gizli” giriş yaptığını biliyormuş, ama onun hakkında işlem yapmamış. Eğer bilmeseydi, iki yıl sonra ve hemen bir gün içinde bu katilin Türkiye’ye gizlice ve Bulgaristan’dan girdiğini ortaya çıkaramazdı.
O zaman soralım: Madem gizli girdi, neden yakalamadınız? Devam edelim: Erdoğan Yeni Zelanda katliamını “seçim malzemesi” yapınca, ardından da bu “malzemeyi” HDP’ye karşı son derecede tehlikeli bir şekilde kullanınca, biz Yeni Zelanda canisinin Türkiye’de kimlerle, nerede, ne tarihte, ne için temas kurduğunu merak eder ve bu temasların derhal ortaya çıkarılmasını talep ederiz.
“Ne yani, Yeni Zelanda’lı caninin Türk derin devleti ya da istihbaratı tarafından yönlendirildiğini mi ima ediyorsun?” diye sorabilirsiniz. “Ne yani Müslüman Türk derin devletinin Cuma namazında Müslümanları bir Hıristiyan’a katlettirdiğinden mi dem vuruyorsun?” diye de itiraz edebilirsiniz. Hakkınızdır. Ama ben size hatırlatayım; Vaktiyle CİA, kendi Papasını, bir Müslüman-Milliyetçi Türk’e vurdurmuştu.
Sonra Türk istihbaratı vaktiyle, Suriye’den “bir kaç füzeyle” kendi “vatanını” bombalama planları yapmıştı. Aynı “odak” kendi “Atatürkü’nün Selanik’teki evini bombalamış”, kendi “İstiklal Caddesini yağmalatmıştı”… Ve bu “odak” kendi kendisine karşı 15 Temmuz darbesini yapmıştı. Her neyse, tekrar edelim: Yeni Zelandalı cani Türkiye’de kimlerle ilişki kurdu? Eğer “sizlerle” bir teması olmadıysa katliamı istismardan vaz geçeceksiniz; vazgeçmiyorsanız bu caniyle “tehlikeli alakalar” kurmadığınıza yalnız bizi değil, dünyayı inandıracaksınız. Haydi bakalım; ya öyle, ya böyle…