Firensiz koşan çocukların peşinden koşar gibi Êlih, Dîlok, Riha da seçim çalışmalarına katıldım. Dîlok da çocuklar seçim anons araçlarının üzerinde yığılmış bir eliyle araca tutunmuş bir eliyle arkadaşlarıyla güvercin yürekleriyle şakalaşıyorlardı. Aracın sürücüsü kaygıyla hareketlenme cesaretini yakaladığında sevinç çığlıkları yükselmeye başlıyordu. Yaşam akan sokaklarda HDP broşürleri elden ele dolaşıyordu. Başka bir sokakta anons aracı kovalamacısı başlıyordu. Kürtçe ve sol direniş müzikleri bugüne kadar sadece Kürt haklarını savunan partinin araçlarında çalınırdı. Şimdi Kürtleri yanıltmak isteyen partiler de kendi propagandalarını Kürtçe yapmaya başladılar. Çocuklar Kürtçe müzik duyunca sokağa fırlıyor kısa bir sürede ‘veger ne ya me ye- geri dön bizim değil’ uyarısıyla toplaşıyorlardı. Kandırılmaktan canları epey sıkılmış bir halde oyunlarına devam ediyorlardı.
Sistem sanayi kenti yapıştırmasıyla Dîlok’la övünürken çocuk işçi kenti ve Afrin’de katledilen çocukların öyküleri dilden dile aralıksız anlatılıyordu. 12 haziran dünya çocuk işçiliğine karşı mücadele gününden habersiz (2015 ILO verilerine göre dünyada 168 milyon, Türkiye’de iki milyona yakın çocuk işçi var) çocuk işçiler Dîlok’da ucuz iş gücü, minik bedenlerinin sömürüsünden yakınmanın yanı sıra başka bir yakınmaları vardı. Akşama doğruydu mahallede dolaşırken yorgun argın kapı önünde oturmuş çocuğa yaklaştık bir yetişkin gibi bizi selamladı. 12 hazirandan söz ettim. ‘Bırak ya dalga mı geçiyorsun ne günü’ öylesine göz dolduran bir bilgelikle duruyordu ki şaşıp kaldım. ‘Çalışıp aldığım parayla evi geçindiriyorum bana evin geçimine katkıda bulunuyorsun diyorlar’. Çocuk emeğinin ayrıca değersizleştirilmesine de ayrı öfkelenmişti, yetişkinlerin utancından başını önüne eğdirecek kadar eğiticiydi.
Dîlok HDP listesinde ilk sıralarda yer alan genç adayların işi bu yüzden çok zor. HDP gençliğinin konserinde gençliğe adım atmaya hazırlananlar politikaya umut veriyordu. Yorumları klasik siyaset söylemlerinden farklıydı. Devlet Dîlok’u Kürdistan’dan çıkarmış görüntüsünü veriyordu. AKP-MHP, İŞİD’in Kadın düşmanı siyasetinin insanlığa karşı işlenmiş suçlarının merkezi yapma siyasetine devam ediyor. Düğünde patlatılan bombanın acısı ‘düğün ya düğün başka bir şey olsa’ deyip boğazı düğümleniyor, sözcüklerin kifayetsizliğini bir kez daha hatırlatıp ‘bu seçimde bitecekler’ demekle yetiniyordu.
Yolculuğum Riha’nın Bilecik ilçesinden Fırat kadar hızlı aktı. Pirsûs bir başka heyecandaydı. HDP konvoyu ilçe merkezine girdiğinde kalekola dönüştürülen kayyum belediyesi beton duvarlar yetmiyormuş gibi etten duvarlarla çevrilmişti. Esnaflar ziyaret sırasında da katliam hazırlığını sezmiş gibi ‘hiç şüpheniz olmasın, dolaşmanıza gerek yok’ kararlılığı herkesin bu rejimi düşürmeye aday olduğunu doğruluyordu. Bu duruştan rahatsız olan AKP’nin adayı kılıf bile uydurmadan katliamı kendi bulunduğu esnada gerçekleştirecek kadar gözü dönmüştü. Provokasyona gelmeyin uyarıları peş peşe gelmeye başlandı. Pirsûs katliamı daha kefeni kurumamış kadar yüreklerde tazeyken üstüne bu katliam, tarifi zor bir hal anlamayı gerektirir. Ailelere başsağlığı yaralılara acil şifalar diliyorum. Şeker bayramınız kutlu olsun barış, adalet, özgürlük direnişine vesile olsun.