Bu yıl ilki düzenlenen ve 34 yapımın izleyiciyle buluştuğu İstanbul Kürt Film Festivali sona erdi. Kürt filmlerine ilginin yoğun olduğu festivalin kapanışında Leyla Güven’in eylemi selamlandı
Neğşirvan Güner / İstanbul
Mezopotamya Sinema Kolektifi tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen İstanbul Kürt Film Festivali sona erdi. Festival kapsamında 34 yapım izleyiciyle buluştu. Kürt filmlerine ilginin yoğun olduğu festivalin kapanışında Leyla Güven’in eylemi selamlandı. HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun da Şişli Kenter Tiyatrosu’nda yapılan kapanış törenine katıldı.
Ateş Alpar’ın yönettiği, 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen Başkanlık ve milletvekili seçimlerinin meydana getirdiği çevre ve görüntü kirliliğini anlatan deneysel belgesel “Oy”, çektiği belgesellerde yaşam hakkı ihlallerine odaklanan yönetmen Ali Ergül’ün son belgeseli olan, kot kumlama işinde çalıştıkları sırada Silikozis hastalığına yakalanan işçilerin yaşadıklarını anlattığı “Kumun Gecesi”, Alper Kızılboğa’nın Cumartesi İnsanları’nın mücadelesine odaklanan kısa filmi “Cumartesi Düşü” ve Rojava Sinema Komünü’nün üretimi olan, dengbêjliğin kökenlerine inen, bölgenin hikayelerini denbêjlik ile anlatan, coğrafyanın zenginliklerine ve sanatına odaklanan, kadın ve erkek dengbêjlerin anlatımından yola çıkarak, Kuzey Suriye topraklarındaki zenginliği tanıma fırsatı sunan ‘Darên Bitenê’ belgeseli gösterilecek.
‘Biryareke Zor’
Saat 15.00’da Hakkari’de bir kilim atölyesinde çalışan ve estetik ameliyat olma hayalleri kuran genç bir kadın olan Eylem’in öyküsünü anlatan Ender Özkahraman imzalı “Zor Bir Karar” (Biryareke Zor) ve Amir Gholami’nin “Emberên Behre” isimli filmleri izleyiciyle buluştu.
‘Kolektif bir çalışma’
Festival koordinatörü yönetmen Adar Taş ile bu yıl ilki düzenlenen İstanbul Kürt Film Festivali’nin nasıl geçtiğini konuştuk. Bizim açımızdan keyifli ve zorlu geçti diyen Taş, sözlerine şöyle devam etti: “Hazırlık sürecinden tutun son güne kadar her şey kolektif bir çalışmanın ürünü. İstanbul’da ilk olmasından dolayı da çok güzel tepkiler aldık. Bu işe koyulduğumuz zaman açıkça söylemek gerekirse biraz tereddütlüydük. Nasıl geçer, kaç kişi gelir, nasıl biter gibi sorular vardı aklımızda.”
‘Devamı gelecek’
Taş, “Ama içimiz rahatladı, basının ilgisi, izleyicilerin tepkisi gayet keyifliydi. Yönetmen izleyici buluşmaları oldu. Yine bu bağlamda alan açıldı insanlara, sinema takipçileri ve Kürt film takipçileri için çok keyfli geçtiğine şahit olduk” dedi. Bu festivali iki yıldır yapmak istediklerini de belirten Taş, “Bu ilki gerçekleştirmiş olmanın verdiği bir özgüven var. En azından neyin ne olduğunu gördük ve bu anlamda birinci diyorsak bunun aslında bir mesajı var. İkincileri, üçüncüleri, onuncuları yapmak istiyoruz” dedi. Taş, son olarak festivale gelen, takip eden, destekleyen, kendileriyle birlikte dayanışma gösteren herkese teşekkür etti.
‘Çok önemli bir festival’
Kürtçe’yi anlasa da konuşamayan ve bu yüzden iki işi aynı anda yapamaz hâle gelen bir adamı konu alan trajikomik olan, yönetmenliğini Ali Kemal Çınar’ın yaptığı “Arada” (Di Navberê De) filmi de son gün izleyiciyle buluştu. Festivalin ilk olması ve Kürt filmlerinin bir arada seyircisiyle buluştuğunu ifade eden yönetmen Ali Kemal Çınar, “Çok önemli bir festival, umarım devamı gelir. Bizim festivaller genelde iyi başlar, biraz düşer sonrasında ise kaybolur, umarım bu sürekli devam eder. Çok daha fazla sayısını görürüz. Çünkü Kürt filmlerinin bir arada olması ve Kürt sinema izleyicisinin bunları bir arada görmesi çok güzel bir şey. Tek temenim festivalin devamının gelmesi” dedi.
‘Ax û Welat’
Tutuklu Kürt gazeteci-yönetmen Hicran Urun ile Zana Kibar’ın beraber yönettiği, Sur ilçesinin tarihi geçmişini ve 2015’te kent çatışmalarının başlamasıyla, savaşın şiddetlenmesinden dolayı yaşanan zorunlu göçü, bu sürecin insanlar üzerinde bıraktığı etkiyi, mekanların tahrip edilmesini, tanıklarıyla anlatan ‘Ax û Welat’ (Ülke ve Toprak) belgeselinin gösterimi de yapıldı.
Kürt gazeteci-yönetmen Hicran Urun ise tutuklu olduğunu için gösterime katılamadı. Yönetmen Kibar, gösterimden sonra gazetemize konuştu. 2015-2016 yıllarında çok kötü bir sürecin yaşandığına, Kürt kentlerinde yaşanan yıkama dikkat çeken Kibar, sözlerine şöyle devam etti: “Hem göç hem de bir iç savaş yaşandı bu yıllarda. 90’lı yıllarda 2 ile 4 milyon insanın köyleri yakılıp, yıkıldı. O döneme dönüşmeyeceği düşünüldü. Ancak bu yüzyılda, bu kadar sosyal medyanın etkin olduğu bir dönemde bu katliamların ve yıkımların olacağı düşünülmedi. Ama gördük ki, tanıklık ettiğimiz şey katliamdı. Aslında bu yaşananların çok çok az farkındayız.”
‘Seçimle meşgul olduk’
Bu çalışmayla Kürt kentlerinde yaşanlara ayna tutmak istediklerini belirten Kibar, “Bu kadar sosyal ve görsel medyanın etkin kullanıldığı bir çağda, insanın göremediği, göremeyeceğine tanıklık ettik” dedi. Bu kadar yıkıcı ve bu kadar büyük bir vahşetin yaşandığını kendilerinin de tahmin etmediğini belirten Kibar, belgesel çekimleri için bölgeyi gezerken orada bir katliamın yaşandığının farkında olmadıklarını söyledi. Kibar, “Yaşanan yıkımın ve katliamların unutulmamasını istiyoruz” dedi. Yaşanan yıkımın seçim dönemine denk geldiğini ifade eden Kibar, “Özellikle batıda ülkenin gündeminde Sur, Cizre yoktu maalesef seçim vardı. Herkes o dönem seçime odaklanmıştı. Biz burada oy ve seçim hesabı yaparken, bölge kentlerinde insanlar yaşamak için mücadele ediyordu” dedi.
‘Bu bir tanıklık filmiydi’
Sur ve Cizre gibi kentlerde yaşanan yıkımın genç bir şairin gözünden anlatıldığı, yönetmenliğini Özcan Alper’in üstlendiği, ‘Yıkıntılar Arasında’ filmi de izleyiciyle buluştu. Alper, kısa animasyon filmin senaryosunu Murat Özyaşar ile beraber kaleme almış. Gösterim sonrası gazetemize konuşan Murat Özyaşar, “Bu bir tanıklık filmiydi. Bu tanıklığın anlatılması önemliydi. Böyle zor bir zamanda böyle bir festivalin olması mutluluk verici” dedi.