Artan gıda fiyatları, hükümetin buna “çözüm” diye bulduğu tanzim satış noktaları ve buraların önünde oluşan kuyruklar tartışılırken, bu durumun asıl nedeni çok fazla tartışılmıyor. Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş, tarımda girdi maliyetlerinin arttığını, maliyetleri karşılayamayan çiftçilerin ise toprağını terk etmek zorunda kaldığını söyledi. Demirtaş, hükümetin ithalata yönelerek, tarımı gözden çıkardığını kaydetti. TÜİK verilerine göre, 2006 yılında 25 milyon 876 bin hektar alan olan tarım arazileri 2018 yılında 23 milyon 199 bin hektar alana düştü. 2012 yılında soğan ekim alanları 72 bin 232 hektar alanken, 2018 yılında 52 bin 713 hektar alana düştü. Patates ekim alanı 2012 yılında 172 bin 87 hektar alanken, 2018 yılında 135 bin 937 hektar alana düştü. 2012 yılında 0.47 kuruş olan patatesin kilo fiyatı Ocak 2019 da 3 bin 65 kuruş oldu. 2012 yılında kilo fiyatı 0.49 TL olan kuru soğan ise Ocak 2019 da 8 TL’yi buldu. Aynı zamanda artan nüfusa oranla soğan ve patatesin kişi başına düşen üretim miktarı da azalmakta. Türkiye Ziraatçılar Derneği(TZD) Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş, tarım politikalarıyla sebze ve meyvedeki artışın nedenini değerlendirdi.
‘En pahalı mazot bizde’
Gıda fiyatlarındaki artışın temel nedenlerinden birisinin ithalata bağımlılık olarak açıklayan Demirtaş, “Biz artık üretemez duruma geldik. Ekim alanları sürekli daralıyor. Son 20 yılda yaklaşık 3 buçuk milyon hektar tarım arazisi ekilemez duruma geldi. Üreticiler bu toprakları terk etti. Terk etmesinin birçok nedeni var ama bunun en önemli nedenlerinden biri girdi maliyetlerinin çok yüksek olmasıdır. Mazot, gübre, tarım ilacı, yem gibi çok sayıda girdi ürünü ithal ediliyor. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyoruz” dedi.
‘Çiftçi desteklenmeli’
Tarımın gözden çıkarıldığını ve ürünlerin çoğunun ithal edildiğini vurgulayan Demirtaş, asıl ithalatın 2010 yılında başladığına dikkat çekti. Demirtaş, “Bu ithalatla birlikte tarım ve hayvancılık alanında yaşanan hastalıkları da getirdiler. Bizim üniversitelerimiz ve araştırma kuruluşlarımız var. Kendi toprağımıza uygun yerel tohumlar, yerli üretimi yapamadık. Kucak dolusu paralar verdik yılarca, kendi üreticilerimizi değil, Avrupa ya da dünyadaki diğer ülkelerin çiftçilerini zengin ettik. İthalata verilen paralar bizim üreticiye verilseydi, üretici bu noktaya gelmezdi. Kırdan kente göçler de önlenirdi” diye belirtti.
‘Mercimek bile ithal’
Devletin çiftçilere zaman zaman küçük destekler verdiğini ama bunun kırdan kentte göçleri engellemediğinin altını çizen Demirtaş, “Türkiye’de yedi iklim var ama yeterince marka yaratamadık. Tropikal meyveleri bile yetiştirip ihracat edecek bir iklimdeyiz ama ne yazık ki sürekli ithal ediyoruz. Hayvandan baklagillere kadar, sebze meyveden samana kadar hepsini ithal ediyoruz. Hatta bir zamanlar ihracatını yaptığımız ürünleri dahi ithal eder duruma geldik. Örneğin, mercimek Mardin, Urfa ve Diyarbakır yöresinde yetişiyor. Geçmiş yıllarda bu mercimeği Kanada’ya ihraç ettik. Ama şimdi mercimek ithal ediyoruz” diye konuştu.
‘Çözüm üretilmiyor’
Son olarak tanzim satış noktalarına değinen Demirtaş, şunları söyledi: “Tarım Kredi Kooperatifleri üreticiden alıp direk tanzim satış noktalarında tüketiciyi sunuyor. Burada tatbikî fiyat düşer. Bunun nakliye parası, kirası, vergisi yok. Belediyeye veriyorsun oda gelip satıyor. Bu şekilde bu ürünleri piyasaya ver fiyatları tanzim satış noktalarında belirlediğinizin yarısına indirirler. İnsanlar birkaç kilo almak için saatlerce kuyrukta bekliyor. Satış noktalarında 10 ya da 15 tane ürün var onu da zaten kısıtlı alabiliyor. Bu şekilde nereye kadar devam edecekler. Üretici ağlıyor, kazanamayınca üretmekten vazgeçip göç ediyor. Ne yazık ki çözüme yönelik yeterli adımlar atılamıyor.”
Sadiye Eser/İstanbul-MA