Grev fikri kadınların üretim ve yeniden üretim alanlarında ücretli/ ücretsiz emek biçimlerini birbirine bağlayarak, patriyarkal kapitalizme meydan okuyor ve bizi yeniden hayal etmeye çağırıyor
Özlem Barın
Geçtiğimiz yıl, yeni bir enternasyonalist feminizmin doğduğunu sıkça işittik, okuduk, birbirimize söyledik. Türkiye’de mevcut OHAL durumunda bunun hissedilemediği zamanlar olduysa da İstanbul’da 8 Mart gece yürüyüşüne katılan on binlerce coşkulu kadın dünyanın diğer yerlerindeki kadınlara umut oldu, burası kesin. Elbette kadınlar için ne yaşadıkları sorunlar ne erkek egemenliğinin binbir veçhesine karşı mücadele ne de enternasyonalist dayanışma ve ortaklaşma yeni. Dayanışma, birbirine ses olma, birlikte güçlenme öne çıktı kadınlar arasında. Amerikalı kadınların Trump’a karşı Washington yürüyüşü tüm dünyadaki kadınlar tarafından sahiplenildi; sağ, kadın düşmanı, homofobik, transfobik, ırkçı popülist politikalara ve politikacılara karşı yürüyüşlere dönüştü. Ardından 55 kadar ülkede kadınlar ortak grev çağrısı yaptı.
Grev fikri tartışıldı
Kadınlar birçok ülkede 8 Mart 2019 için de bir önceki yıl olduğu gibi grev ve kitlesel ve/veya radikal eylemlilik çağrısı yaptı. Bu çağrılar patriyarkal bir toplumda kadınların grev yapmasının ‘imkansızlığı’ kadar, bir politik eylem ve alternatif yaratma imkanı olarak “nasıl bir kadın grevi” hakkında tartışmalar üzerinde yoğunlaştı. Geçtiğimiz aylarda birçok ülkede oluşan 8 Mart Platformları, grev fikrinin kendisini de tartışmaya açarak ardı ardına grev çağrısı yaptılar. Elbette güneşin altında hiç bir şey yeni değil. Feministler ve kadın örgütleri dünya genelinde her zaman birbirlerinden haberdar oldular ve ortak eylemlilikler geliştirdiler.
Kadınların ortaklaştırılması
Benim takip edebildiğim kadarıyla grev çağrısıyla şekillenen 8 Mart ve sonrası etkinlikler ve bu eylemliliklerin etrafında şekillenen tartışmaların ayırt edici özelliği, kadınların hayatlarında karşılaştığı tüm somut sorunları içermeye, komplike bir somutluktan başlamaya çalışıyor olması ve dolayısıyla ağ şeklinde yayılan bir araya gelişlerin farklı kadınları ortaklaştırarak dünya genelinde tüm kadınları kapsayabilen bir gündem yaratması ya da yaratma çabasına sahip oluşu. Her politik söz kadar bu da hem gerçek hem kurgu. Gücü de buradan kaynaklı kanımca. Hem farklı, yerel, yerel içinde farklılaşan gündemler etrafında organize olması hem de kadınların ortak ezilmişliğine yönelik bir genel bakışı ve dayanışmayı, ortaklığı içermesi…
Ne olmuştu?
2017’de 8 Mart’ta kadınların grev yaparak sokaklara çıkması çağrısı 2016’nın sonbaharında, özellikle de Ekim ayında şekillenmişti. 2016 Ekim ayı birçok ülkede kadınların isyan etmeleri, iş bırakarak kitlesel ve öfkeli bir şekilde sokaklara çıkmasına tanıklık etmişti. İzlanda’da kadınlar, erkekler ve kadınlar arasındaki ücret farkını protesto ederek iş bırakırken, 3 Ekim’de Polonya’da kadınlar 60 ilde iş yerlerini terk ederek, ancak belli koşullarda izin verilen kürtajı tamamen yasaklamaya yönelik yasa tasarısını protesto etmek üzere sokağa çıkmışlardı. Her iki ülkede de bu protestolar kadınların kazanımıyla sonuçlandı. Güney Koreli kadınlar da ekim ayı içinde bir kaç kez greve giderek kürtaj yapan doktorlara verilen cezaların artırılmasını öngören yasayı protesto ettiler. Yine Arjantin’de 19 Ekim’de 16 yaşında bir genç kızın tecavüz edilerek öldürülmesi sonrasında kadınlar öfkeli bir şekilde sokaklara aktılar. Bunu 25 Ekim’de Brezilya’da kadınların maçist erkek şiddetine yönelik kitlesel protestoları takip etti. 25 Kasım’da ise Meksika, Peru ve diğer Latin Amerika ülkelerinden İtalya’ya kadar pek çok ülkede kadınlar erkek şiddetine karşı yine sokaktaydılar. Kadın cinayetlerinin arttığı İtalya’da kadınlar Arjantinli kadınlarla dayanışma içinde #NonUnaDiMeno (#NiUnaMenos’un İtalyancası) sloganı altında ve Polonya’dan Kore’ye kürtaj hakkı için mücadele eden kadınlarla dayanışmayı vurgulayarak sokaktaydılar. Bu eylemlerin büyük bir kısmı kadınların eylem yapmak için hafta sonlarını veya akşam saatlerini beklemeden iş bırakarak sokaklara çıkması etrafında şekillendi.
Bütün yük kadında
Grevler, neoliberal çağda dünyanın bütün yükünün kadınlara yüklendiğini ve de bütün politikaların kadın bedenini hedef aldığını haykırıyordu. Neoliberal politikalar altında işgücünün esnekleşmesi ve güvencesizleşmesi, işgücünün feminizasyonu ile el ele gitmiş, sosyal kesintiler kadınları daha fazla ev içi emek ve bakım emeği harcamaya itmişti. Kadınlar ücretli ücretsiz emek kıskacında giderek yoksullaştı ve aileye daha bağımlı kılındı. Diğer yandan dünyanın pek çok yerinde ekolojik talan kadınların geçim kaynaklarını ve çoğu zaman kadınların üstlendiği temel ihtiyaçları vurdu. Yine dönemin ruhuna uygun şekilde yükselen muhafazakar, populist sağ politikalar, ırkçılık ve göçmen karşıtlığı, ilk elden kadınları kriminalize ederek, marjinalleştirip, sosyal alanın dışına itiyor. Devlet politikaları da kadınların kendi bedenlerini kontrol hakkını hedef alıyor, kadınları daha fazla aile ve erkeklere bağımlı kılıyor. Kışkırtılan erkeklik ve homofobi, transfobi ise taciz, tecavüz, şiddet ve ölüm saçıyor.
Grev çağrıları
Geçtiğimiz yıl tüm bu hareketlerin ortasında Ekim ayında Arjantinli kadınların inisiyatif alıp, öldürülen tüm kadınları anarak Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz diyerek yaptıkları ve ilk elde 17 ülkeden kadınların dahil olduğu çağrı tam da neoliberalizm altında kadın emeğinin yeni patriyarkal formları ile beden politikaları ve erkek şiddeti arasındaki bağı kuruyor, grev çağrısını da bu bağlamda kapsayıcı bir iş bırakmanın içine yerleştiriyordu. Grev çağrıları bunların hepsini sıralasa, kadın emeğinin özel veya toplumsal alanda ücretsiz formlarını görünür kılmayı hedeflese de beklentiler daha çok kadınların işe gitmemesi üzerinde yoğunlaştı. Katılımın büyüklüğünü görünür kılacak olan buydu çünkü. Bu yüzden bazı ülkelerde sembolik olarak bir kaç saatlik iş bırakma çağrıları yapıldı, bazı yerlerde sendikalar kısıtlı destek verip, işten çıkarılmama için yasal zemini sağlarken bazı yerlerde kayıtsız kaldılar. Diğer alanlardaki grevin büyüklüğünü ise ölçebilecek durumda değiliz, ama sokaklar bunun için bir veri sunuyordu. Uluslararası kadın grevi çağrısı kısa zamanda büyük bir yankı buldu ve 8 Mart’a doğru 55 ülkeden kadınlar grev çağrısına katıldılar. (Çatlak Zemin)