Kamuoyunda ‘Evlilik affı’ olarak bilinen, istismara maruz bırakılan çocuğun istismarcıyla evlendirilmesiyle cezanın affedilmesi veya geri bırakılmasını içeren tasarı aylardır gündemde. İktidar, kadın örgütlerinin şiddetle karşı çıktığı tasarıyı ilk fırsatta Meclis’ten geçirmek için fırsat kolluyor
Tuba Torun
2019’un 8 Mart’ı yaklaşırken ülkede yine kadınların haklarına yönelik üst üste ağır girişimler var. Son gelişmelere ilişkin kısa bir analiz yapacak olursak: Bunlardan ilki “evlilik affı” olarak bilinen yasa önerisi. TBMM tatil olmadan önce Meclis’ten geçirilmesi planlanıyordu ama henüz geçmedi. Hepimizin bildiği, 2016 yılında tepkilerimizle geri çektirdiğimiz şu meşhur öneri; çocuğun istismarcısıyla evlenmesi halinde failin hapis cezasından kurtulmasını, cezanın ertelenmesini ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını öngören yasa.
Öncelikle belirtelim, yasanın erken yaşta evlilik yaptığı için ceza alan kişilerin mağduriyetini önlemek için çıkarıldığı söyleniyor. Fakat bu söylem aslında bir gerçeğin üzerinin kapatılması; o da şu ki çocuk yaşta -yani 18 yaş altında- biriyle evlilik yapmak demek o çocuğu istismar etmek demektir. Hadi kanuna göre 17 yaşında çocuklar anne-babasının izni dahilinde evlenebiliyor. Hadi 16 yaşındaki çocuklar da mahkeme kararıyla evlenebiliyor. 15 yaşındakilerin evliliği nedir? Açıkça söyleyelim; istismardır. Çocuk istismarıdır. Erken yaşta bir çocukla evlilik yapan kişi de istismarcıdır, suçludur. Dolayısıyla hiçbir suç “evlilikle” affedilemez, üzeri kapatılamaz. Bir kereliğe mahsus olduğu söyleniyor. Olamaz.
Bu “Bir kereden bir şey olmaz” söylemini anımsatıyor zamanında aile bakanının. Siz bir kereliğine de olsa suçu meşrulaştırdığınızda -ki bu çocuğa karşı işlenmiş bir suçtur- insan hakları sisteminde bir gedik açmış olursunuz ve sistem temelinden sarsılır. Kaldı ki bunun ikincisinin olmayacağının garantisini kimse veremez. Suçlular ya da bu suçu işlemeyi düşünenler de aynen bu şekilde düşünürler; ‘aman canım bir kez yaptılar, ikinciyi de yaparlar’. Bu da “cezasızlık” algısının yayılması demektir. Yani suçun cezasız kalması ve bu sebeple insanların suça teşviki anlamına gelir ki şiddetin artmasının altında yatan sebeplerin en önemlilerinden birini teşkil eder. Bununla birlikte, söz konusu düzenlemenin BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ve İstanbul Sözleşmesi dahil tüm uluslararası sözleşmelere ve yasalarımıza aykırı olduğunu söylemeye sanırım lüzum yoktur. Zira, asgari evlilik yaşına uyulması zorunluluğu dünyadaki var olan tüm hukukların neredeyse tamamen birleştiği bir noktadır.
‘İstismar suçudur’
Asgari evlilik yaşına uyulması zorunluluğu, çocukların hür iradesinin, velisi de olsa, bir başkasına devredilemeyeceği sebebiyledir. Söz konusu tasarıda Cebir, şiddet, tecavüz yoluyla veya zorla yaptırılan evliliklerin bu düzenlemenin dışında tutulacağı belirtiliyor. Lakin kimin cebirle, korkutmayla yahut tecavüzle evlenip evlenmediğini bilmek neredeyse imkansız. Bu ülkede küçücük çocuklar ailelerinin uygun gördüğü kimseyle evlenmeyi reddettiği için öldürülüyorlar. Bu ölümlere kolayca intihar süsü veriliyor. Türlü tehditlere maruz kalıyorlar. Nasıl çıkıp söylesin? Zaten o yapıda bir yerde yetişse bu şekilde evlendirilmezdi. Uygulama alanı ve imkanı olmayan bir istisnadan ibaret bu detay.
Tam olarak bu cebir, korkutma, şiddet riskini içerisinde fazlaca barındırıyor olması sebebiyle, bu öneri TCK m.80’de hüküm altına alınan İnsan Ticareti suçuna da zemin hazırlıyor. Şöyle düşünün; esasında çocuk ticarete konu olmuş durumda, suçun üzerini evlilik kılıfı ile kapatmak mümkün hale geliyor. Çocukları köleleştiriyor. Çocukları istemedikleri ya da henüz kendi iradeleriyle üzerinde bir karara varamadıkları bir evliliğe mahkum ederek kendi geleceklerini planlama ve hatta eğitim haklarını ellerinden almış oluyorsunuz. Hiçbir suç evlilikle meşrulaştırılamaz. Suç işlenmişse, cezası çekilmelidir. Bunun hiçbir istisnası, affı olamaz. Bir kereye mahsus meşrulaştırılamaz. Kaldı ki, bir kereye mahsus öneri yasalaşsa dahi bunun uzun vadede hiçbir getirisi yoktur. Esas olan, suçun kökünü kazımaktır. İnsan hakları bilincini zihinlere kazıyabilmektir.
Öneri yasalaştığı takdirde 10 bin hükümlünün tahliyesi öngörülüyor. Bizler, bu önerinin yerel seçimler öncesinde iktidarın oy toplama aracı olduğunun farkındayız. Hele hele çocukların söz konusu olduğu bu durumun bir oy aracı haline çevrilmesi karşısında sessiz kalmamız mümkün değil. Ayrıca, biliyoruz ki hapishaneler dolmuş taşmış durumda. Gerek geçtiğimiz zamanlarda gündeme getirilen af teklifi ile gerek bu evlilik affı önerisiyle hapishanelerde yer açmaya çalışıldığının da farkındayız.