Dans edecekleri devrimin peşinde olan Emma Goldmanlardan Clara Zetkinlere, zindanı yaşayan ve sonunda vazgeçmeyip direnişe koşan Rosa Luxemburglara kadar birçok kadın, beyni ve bedeniyle direnişte yerini aldı. Bu anlamıyla hayatını kavgasına adayan Sakine Cansızlar bu toprakların can vereni oldu. Bugünlerde Leyla Güven bu direnişin en sağlam takipçilerinden biri olarak direnişte yerini alıyor
Kibriye Evren*
Evet, yine yeniden inatla ve ısrarla tüm karakışa ve borana fırtınaya rağmen güneş doğuyor ve şavkı vuruyor topraklarımıza ve toprakların üzerinde yüzyıllardır yaşayan kadim toplumlara. Berfin denilir bizim buralarda, bilirsiniz hani azimle, yılmadan derelerde karı sonunda buluşur güneşiyle, tam da bugünlerde berfinle beraber direniyoruz, baharla buluşmak için. Eli mahkum gelecek bahar. Cemre düşmüşse kaçınılmazdır bu geliş diyoruz. Kadınlar yüzyıllardır bu gelişi bekleyen berfinlerdir özünde.
Kadın, varoluştur Tanıklık ettiklerimiz bile direnişin tarihinin mutlak yazılması gerektiğini fısıldıyor. Kadınlar, bu direnişin ruhu, enerjisidir. Ne diyordu bir bilge “Enerji evrenden çekilirse evren boş bir yığındır.” İşte tam da burada bu ruh ve enerji direniş alanlarından çekilir ve donarsa devrim dediğimiz şey bir yığına dönüşür. Kadın, akıştır ve varoluştur.
Durmak, doğasına ve dokusuna terstir. Aslında kapitalist modernitenin sistemli yok ediş programları ve projeleri yaşamın, evrenin her zerresini nasıl öğütüp kendi çıkar dengeleri doğrultusunda yeniden şekillendiriyorsa, kadın da bu öğütülenlerin başında geliyor. PKK Lideri Sayın Abdullah Öcalan’ın dediği gibi kadın, “İnsanlık tarihinin en eski köleleri” unvanına sahip oluyor. Toplumlar, tarih boyunca egemenlerin yaşattığı zulüm karşısında her zaman direnenler olmuştur. Yani sıcak soğuğa, güzel çirkine, iyi kötüye direndikçe karşıtı oluyor. O halde “köleliğin karşıtı muhakkak özgürlük olmalıdır” düsturundan hareketle bunu pratikleştirecek yegâne güç ve enerji kadında var olandır. Öyleyse “kadın, özgürlüğü kuşanan ve direnen tarafta duruyor” denilmesi abartılı değildir sanırım. Bütün bunları ifade ederken, direnen ve bu uğurda bedel ödeyen binlerce kadının varlığına da şükrediyorum tabi.
Dans edecekleri devrimin peşinde olan Emma Goldmanlar’dan Clara Zetkinler’e, zindanı yaşayan ve sonunda vazgeçmeyip direnişe koşan Rosa Lüxemburglar’a kadar bir çok kadın beyni ve bedeniyle direnişte yerini aldı. Bu anlamıyla hayatını kavgasına adayan Sakine Cansızlar bu toprakların can vereni oldu. Bugünlerde Leyla Güven bu direnişin en sağlam takipçilerinden biri olarak direnişte yerini alıyor. Leyla’nın öncülüğünde başta zindanlar olmak üzere Rojava’da, Güney Kürdistan’da ve Avrupa’da birçok kadın hakikat uğruna büyük bir mücadeleyle yürüyor. Bilgemiz kendisini, “Hakikat avcısı” olarak tanımlıyor. Bizler de insanlık tarihinin yaşayan son bilgesi ve mücadelecisi özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşabilmesi için hakikat avcısına yoldaş olmanın eksikliklerini tamamlamaya çalışıyoruz.
Biz kadınlar olarak 15 Şubat 1999’dan bu yana İmralı adasında bir halka yaşatılanları ve reva görüleni asla kabul etmedik. Bu süreçte açığa çıkan direniş, 21 yıllık bir isyandır. Bilinç dünyamızda kadın özgürlük çizgisini ve kendi gerçekliğiyle buluşma edimini geliştiren bilge kişiliğin etrafında kenetleniyoruz. Yaşanan ve hissettiğimiz gerçek anlamda bu. Çünkü Sayın Öcalan tek başına birey olmanın ötesinde bir gerçeği, gerçekliği barındırıyor, biz kadınların yüreğinde ve yürüyüşünde. Kendi adıma ise bir kadın, bir kızılbaş ve bir Kürt olarak çoklu bir buluşmanın adıdır. Sonuç itibariyle şunu belirtmekte fayda görüyorum. Bugün direnişin kalesi Amed zindanında inancı ve ruhu büyük kadınların direndiği bir sahada “af dile” diyerek üzerimize çullananlara karşı duvarın öte tarafına ulaştırmak istediğimiz sesimizle Öcalan şahsında Kürt halkına “özgürlük” çığlıkları atıyoruz.
8 Mart’ta alanlara çıkacak tüm kadınlara, yüreğimizin ve direnişimizin tüm saf yanıyla bir kez daha sesleniyoruz ki “Direniş zafere götürür.” Bu inancımızı açlığın her yeni gününde büyütüyor, direnişle doyuyoruz. Tüm kadınları bu inanç ve direnişin etrafında kenetlenmeye eylemleri büyütmeye çağırıyoruz. Kazanacağımıza olan inançla düşen ilk cemreye, yüreği büyük tüm kadınlara baharın müjdecisi Newroz’a, hakikat avcısına yoldaş olan direnen tüm kadınlara selam olsun diyorum.
Berxwedan Jiyan e!
*Diyarbakır E-tipi Kapalı Cezaevi