Doksan sekiz yıl oldu. “Bir asır” ya da bir insan ömrü söz konusu olduğunda “dalya” demeye iki yıl kaldı. 6 mart 1921’de başlayan Koçgiri olaylarının yıldönümü.
Neydi Koçgiri isyanının nedeni? Kurtuluş Savaşı’na başlarken Amasya tamimi ve Erzurum ve Sivas kongreleriyle vadedilen Kürtlerle Türklerin bir arada ve eşit haklarla, yani eşit yurttaşlık temelinde birlikte bir devlet kuracağı vaadine dayanarak o sıralarda yeni kabul edilmiş olan 1921 Anayasası’na uygun olarak Koçgiri bölgesinin otonomisinin istenmesi.
O gün Alişer Bey, Haydar Bey ve Baytar Nuri Bey (Nuri Dersimi) öncülüğünde başlayan olaylar üzerine Ankara hükümeti, Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki kuvvetlerle, merkezi Zara olan Koçgiri’nin üstüne gitmiş ve kısa sürede üç bin kişi civarında Alevi Kürdün canına mal olan olaylar sonlandırılmıştır.
O Sakallı Nurettin Paşa’nın damadı General Abdullah Alpdoğan da 1937- 38’de Dersim’de resmi rakamlara göre ölü ve kayıplarla birlikte otuz bine yakın, tarafsız gözlemcilere ve Dersim kaynaklarına göre de altmış ile doksan bin arasında can kaybına neden olan harekâtı yönetmiştir. Tabii ondan önceki Şeyh Sait, Sason, Zilan ve diğer Kürt hareketleri de kardeşlik adına kanla bastırılmıştı. Günümüze dek otuz isyan, hep Türk-Kürt kardeşliği adına bastırılmaktadır.
Son otuz beş yılda asker, sivil, çoluk çocuk, genç yaşlı demeden can veren elli bini aşkın insan, yirmi bine yakın faili meçhul cinayet, yıkılan onu aşkın şehir, yakılıp yıkılarak boşaltılan binlerce köy hep bu kardeşliği sürdürmek içindir(!). 2013’te AKP iktidarınca başlatılan barış süreci ile üç yıla yakın sürede ortama hakim olan barış havası süresince çok önemli gelişmeler olmuş, can kaybı olmamış, analar ağlamamış, geleceğe dair büyük umutlar yeşermişken, HDP’nin 7 haziran seçimine parti olarak katılma kararı üzerine tüm bunlar bir yana itilmiş, barış masası devrilmiştir. 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Mutabakatı’yla HDP’li milletvekilleri ve hükümet temsilcileri arasında varılan on maddelik metin üzerinde anlaşmaya varılmış ancak daha sonra bu mutabakat metninin kendi bilgisi dahilinde hazırlanıp imzalandığı bakanlarınca açıklanmasına rağmen sayın Erdoğan, “Ne mutabakatı, böyle bir şey yok, benim haberim yok” diyerek süreci sonlandırmıştır.
2 temmuz 2015’te ise nasıl olduğu anlaşılamayan (!) iki polisin öldürülmesi üzerine yeniden savaş sürecine girilmiştir. Yüz yılı aşkın süredir devam eden Kürt sorunu, tüm vaatlere, tüm kardeşlik ve eşitlik teranelerine rağmen aynı minval üzere sürdürülmektedir. S eçim kazanmayı savaş politikalarına ve toplumu ayrıştırarak konsolidasyon sağlamaya dayamış olan AKP-MHP bloku, yine de blokun 1 numaralı lideri sayın Erdoğan’ın ağzından hala bu “konsolidasyonu sağlayamadığını” itiraf etmiştir.
AKP-MHP bloku etrafında henüz konsolidasyon sağlanamadı ama Kürtleri ayrıştırma ve bölücülük politikasında tüm düzen partileri mutabakat sağlamış durumdalar. Gerek Osmanlı döneminde gerek Cumhuriyet döneminde ve uluslararası metinlerde dört ülkenin toprakları üzrinde yer alan, üzerinde tümüyle Kürtlerin yaşadığı ve adına “Kürdistan” denilen bir toprak parçası var.
Daha birkaç yıl önce sayın Erdoğan’ın da kullandığı bu sözcüğü kullanmayı önce TBMM’de yasakladılar, şimdi de onu kullandı diye Kürtlere “defol git” diyerek ülkeden kovmaya kalkıyorlar. İşin diğer yanı, Cumhur İttifakı’na ve AKP iktidarına karşı bir araya gelen Millet İttifakı’nı oluşturan, Türkiye’nin kurucu partisi olan CHP ile ortağı İYİ Parti yetkililerinin bu bölücülüğe ses çıkarmamaları, zımnen kabul etmeleridir. Hem de sırf demokrasiyi korumak adına seçime girmediği yerlerde, iktidar karşısında bu blokun adayını destekleme kararı alan HDP’ye rağmen. Hem de Kürt illerinde birçok yerde HDP kazanmasın diye AKP ve MHP lehine kendi adaylarını çekerek… Türkiye nüfusunun üçte birine yakını Kürttür.
Kürtler, tarihin bilinen tüm çağlarında bu topraklarda yaşamaktadırlar. Onları bu topraklardan, kendi yurtlarından kovmaya hiç kimsenin gücü yetmez. MHP’nin “ya sev ya terk et” sloganını benimsediği anlaşılan AKP iktidarı, konsolidasyon uğruna asimile edemediği Kürtleri öz yurtlarından kovmayı hedeflemekle, Türkiye’nin bölünmesine neden olacağını bilmeyecek kadar aymazlardan oluşuyorsa vay halimize. Kürtleri ülkeden kovmaya kimsenin gücü yetmez. Sınırı, Kürtlerin önüne çekerek Türkiye’yi bölmeye de Kürtler izin vermez.