TTB Merkez Konsey üyesi Selma Güngör, açlık grevcilerin kontrolü için bağımsız heyetlerin cezaevine girişine izin verilmesi gerektiğini belirterek, iktidarın açlık grevcilerine yanıt verme zorunluluğu olduğunu söyledi.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi eylemi 116’ncı gününe girdi. Aynı taleplerle en az 331 tutuklunun cezaevlerinde sürdürdüğü açlık grevleri de 77’nci gününe girdi.
Güven ve cezaevlerindeki açlık grevlerinin geldiği aşamaya dikkat çeken Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Dr. Selma Güngör, hükümeti adım atmaya çağırdı.
Türkiye’de açlık grevlerinin sık yaşanan bir durum olduğunu hatırlatan Güngör, cezaevlerindeki açlık grevi sürecini takip etmek için bir komisyon oluşturduklarını söyledi. Komisyonun temel amacının cezaevindeki açlık grevcilerin izlenmesi olduğunu dile getiren Güngör, “Şimdiye kadar takip ettiğimiz açlık grevleri sürecindeki bilgileri bir araya getirerek gerekli açıklamaları sunmak oldu” dedi.
‘Uyarılarda bulunuyoruz’
Bazı cezaevlerinin açlık grevindeki tutuklulara kimi ihtiyaçlarının verilmediğini bilgisini paylaşan Güngör, “Cezaevlerinin keyfi davranmasını önlemek için alınması gereken asgari önlemleri saydık. Ne yazık ki cezaevleri tarafından azami anlaşıldı. Örneğin; şeker, su, tuz, karbonat, B1 vitamini alınması gerektiğini söyledik. Bu bazı cezaevleri tarafından yalnızca şeker ve su olarak alınıp, komposto suyunu ya da meyve sularını vermemek biçiminde ya da şeker çeşitlerini vermemek biçiminde bir davranışa yönelmiş. Buna dair şikayetler geldiğinde uyarılarımız oldu” diye konuştu.
Yaşanabilecek sorunlara dikkat çekti
Açlık grevinin “sağlık sorunu” olmadığının altınızı çizen Güngör, açlık grevlerinin geldiği aşamada yaşanabilecek sağlık sorunlarına ilişkin şunları söyledi: “Vücut kitle endeksinin yüzde 15’in altına düşmesini kritik eşik olarak tanımlıyoruz. Bunun için düzenli olarak kilo, tansiyon, nabız takiplerinin yapılması lazım. Ne kadar sıvı aldıklarının ne kadarını çıkardıklarının düzenli takibinin yapılması lazım. Cezaevlerinde açlık grevlerinin geldiği bu aşamada kilo kaybına bağlı olarak baş dönmeleri, tansiyon değişiklikleri, doku yıkımına bağlı olarak yıkılan doku böbreklerden atılacağı için böbrek yetmezliğine gidiş gibi durumlar söz konusu olabilir. Sistemlerde bozulmalar olabiliyor. İshaller ortaya çıkabilir. Vücut direnci düşer ve buna bağlı olarak sık enfeksiyon geçirme söz konusu olabilir. Işığa, seslere, koku ve tat alma duyularına karış hassasiyetler gelişebiliyor. Bunlar doku yıkımının göstergeleridir.”
Tabip odalarının cezaevlerine bağımsız heyetlerin girmesi ve muayene etmesi yönündeki taleplerinin cezaevi yönetimleri tarafından reddedildiğini vurgulayan Güngör, “Cezaevlerindeki hekimlerle doğrudan bir bağlantı kurma olanağımız olmadığı, bağımsız heyetlerinde de cezaevlerine alınmadığı için kim ne aşamada, sağlığında nasıl bir değişikliğin olduğu, kötüye doğru bir gidiş var mı bilemiyoruz” dedi.
‘Çeşitli müdahalelerden kaçınmak gerekiyor’
Açlık grevlerine girenlerin güvendikleri kişiler tarafından açlık grevlerinin sonuçlarına dair bilgilendirilmeleri gerektiğini belirten Güngör, “Tabip Odalarına ya da TTB’ye yapılan başvurular olursa bağımsız hekimler tarafından bilgilendirilmeleri, onların açlık grevlerini nasıl sürdürecekleri konusunda karar vermelerini sağlayacaktır. Bu anlamda bu bilgilendirmenin mahpusunda kendini güvende hissettiği bir ortamda yapılması önemli. Bu iradeye saygı duyulması gerektiğini de söylüyoruz” diye konuştu.
‘Yaşam haklarını savunmak zorunda’
Güngör, şöyle devam etti: “Açlık grevi yapanlar kendilerini öldürmek istemiyorlar. Bir amaçları var ve bu amaçlarına ulaşmak için açlık grevine gidiyorlar. Siyasal iktidarın bu aşamada bunun gerçekleşebilme koşuluna bakması lazım. Siyasal iktidarın, eğer yurttaşlık hakları sınırları içerisindeyse, o ülkenin hukuk sınırları içerisindeyse, bir ölüm zaten olmaması gerekir ama daha fazla doku yıkımına sağlık bozulmasına yol açmadan çözüm yoluna gitmesi önerimizdir. Hükümet, Türkiye’deki bütün yurttaşlardan sorumludur. Dolayısıyla cezaevindeki yurttaşlardan da sorumludur. Onların hem yaşam hakkını savunmak hem de var olan hukuka uygun olarak yaşamalarını sağlamak ve var olan hukuka uygun haklarını korumakla yükümlü. İktidar, açlık grevinin yapılma amacı hukuksal kuralların neresine uyuyorsa en azından bunu değerlendirmek ve bununla ilgili bir yanıt vermek zorunda.”
Kaynak: Diren Yurtsever/MA