Güzel ve gönül çelicidir. Can çekişirken, kıvranırken başında dikilip izlemek, bir başka hissettirir. Keyifli bir tanıklık seyreltir yoğunluğu, dindirir buhranları, çözüp atar pıhtıları. Edilgen hazzın tatlı yayılışıdır, bir ayrıcalıktır. Gidenin ardından henüz hayatta olanın fazladan birkaç cümle kurma imkânı, söyledikleriyle sarhoş olabilme, olduğundan fazla görünme mutluluğudur. Temaşa, akıbeti paylaşmadan katmadır var olanı, yok olmakta olanın deneyimine. Son nefesin titrekliği, karşı koyuşun o son güçsüzlüğü, göz kamaştırıcıdır. Psikolojinin bütünüyle dışarıda bırakıldığı, kurmaca düşlemi gerektirmeyen bir ölüm anı sıcaklığının soğuk tanıklığı, seyirciliğinden fazlasıdır. Ruhun kendini bulduğu müziğin, kokular, izlenimler, imgeler, yansımalar ve gerçek duyumsamalarla bir oluşudur. Bir bütünleşme duygusu. Hiçliğin sınırında, yaşayanın ruhunu ölenin kalıntılarında zahmetsizce var etme, yeniden ifade etme, kendini yok olanın boşluğuna ikame etme ferahlığıdır. Engelsiz bir genişleme, acısız bir gelişme.
İflas eden bir beden, aralıksız ona eklenen bir fazlalık olarak şeffaf çıplaklık, izleyeni de fazlalıklarından kurtarır. Bir arınma seremonisi. Varlığın tümünün yaslandığı bu yok oluş anı, yaşamda hareket eden her şeyin ölenin bu son kıvranışlarında -sadece manzaranın negatifi izleyici için- toplandığı bir keyifli varoluş anı. Kendi gerçekliğini, imha olanın son anındaki katıksız anılarıyla birleştirdikten sonra suçluluğunu suçsuzluğuna bağlamış halde bulduğu bir içtenlik serimi. Hüznün, ama gerçekte hissedilen hüznün uyanışı, kendisini ortadan kaldıran her şeyle yeniden birleştiren hazzın da geri dönüşü aynı zamanda. Patlayan bir dağın görünüşü, kayan toprağın sürükleyişi, su altında boğulan bir vadinin inleyişi, yanan bir ağacın çığlığı, nefessiz kalan bir insanın son veda bakışları… Doğanın çözülüşünde, bedenin sönüşünde izleyeni büyüleyen nadir bir güzellik var, varlığını dahil ettiği dramdan başkalaşmış bir ruh olarak çıktığına inandıranı da peşinden sürükleyen kendine özgü bir çekiciliği.
Sessizlik gibi görünen, doruğuna vardığında, gerilimin gasp ettiğini geri vereceğini uman izleyicinin dikkat keskinliği. Bir zamanlar korku duyulan ölüm, artık tahrip edicisiyle birleşmeyi özleyen heyecanın ta kendisi. Titremeler ve ürpertiler yoksunu sönmüş öğelerin, ardışık sesler gibi birbirini izleyeceği ritmik, coşkulu yankılardan bir yeniden doğuş beklentisi. Sona gelindiğinde, ölmekte olanın gözlerinden kalbinin derinliklerine bakmış olanı saran parıltılı duygu, bu en kısa, en zor ve en tarifsiz anlardan, kendi varlığının en geniş, en doyurulmuş iç zamanlarını oluşturabileceği vaadinin bildirdiği o mutluluk halesi. Kalabalıkları peşinden sürükleyen bir cinayet romanı okuru gibi, koltuğuna yapıştırıp nefessiz bırakan sinemanın korku-gerilim türünün en iyi yapıtlarından birinin izleyicisi gibi düşünmeli. Fail ile birlikte kurbanın başında durup izlemek, sıcak kanın billur kristaller gibi dökülüşünü dinlemek. Görünür acı, gerçekte nasıl zevk veriyorsa öyle. Soğukkanlı erdemin vermediğini, lezzetli bir günahın haz dolu esrimeleriyle alacağını bilenin o bekleyiş ve heyecan dolu sessizliği içinde.
Her varlığın başına ancak bir kez gelecek olan o muhteşem olayı boşa harcamazsa sadece tecrübe değil çok şey beklediği bu andan hayatın geri kalan zevklerini de çıkaracağını bilir izleyici. Büründüğü sessizlik o yüzden mantıksız gibidir, ama kulakları sağır edecek kadar güçlüdür. Bir haz dalgası, bir istek fırtınası, heyecanla birlikte gelen bir gevşeme nöbeti sonra. Sönmekte olanın yüzünde beliren o son ürkütücü solgunluğun benzersiz güzelliği, bu anın tanıklığıyla gelen o ölçüsüz çözülme uyuşukluğu. Orada geçici olan kalıcı olanla birleşir. İzleyici, yanmakta olan bir şehrin alevlerini görmek, patlayan bir dağın gürültüsünü, boğulmakta olan bir vadinin sessizliğini, can çekişen bir ülkenin inleyişlerini dinlemek, açlığın kemirdiği bir bedenin son kıvranışlarını incelemek ister. Çünkü ölüm anı, profilinin en özgün çıkıntı ve sivriliklerini kanlı, ama görkemli bir ışıkla aydınlatır. Çağın düzeyini gösteren bu aşağı ruhu, ondaki geniş, kapsamlı kuvveti anlamak gerek. İzlemek tek eğlencesi, saplantısı, geçmek bilmez son tutkusu.