Türkiye’nin sağcı Sünni nüfusu, son zamanlarda sosyalist oldu. Profesör İdris Küçükömer huzur içinde yatabilir; söyledikleri bir bir gerçek oluyor. “Türkiye’de sol sağ, sağ ise soldur” saptaması ona ait. Sağlığında çok eleştirildi ama işte gerçekler bugün ayan beyan gözlerimizin önünde: Türk sağı sosyalist oldu!
Saray gazetesi Sabah ve onun görüntülü versiyonu A Haber, Venezuela’ya muhabir ve kameraman yollamış, oradan anladım. İspanyolca bilmeyen muhabir, Türk konsolosluğundan bir görevliyle Karakas’ta geziyor; güya her kesimle görüşüyor. Bu “her kesim”, muhabirin sorularına cevaben “yaşasın Maduro”, “Yaşasın Erdoğan”, “Amerika komplo kurdu” gibi karşılıklar veriyor; ya da konsolosluk görevlisi böyle çeviriyor.
Muhabir, bunun üzerine TV ekranından ve gazete sayfalarından haykırıyor: “Hani nerede Türk solcuları?” İstanbul-Karakas uçak biletinin fiyatından haberi yok tabi. Seyahat masrafları Saray’dan. Türkiye solcuları deyip öfkelendiği insanların çoğu ise sabah işlerine gidebilmek için metrobüs parasını zor denkleştiriyor. Muhabirin böyle haberlere ayıracak vakti yok.
Sonra bu muhabir, bilmediği bir dili konuşan Venezuela halkı üzerinde yaptığı gözlemlerden şu sonucu çıkarıyor: “Tayyip Erdoğan, enternasyonalizmin manifestosunu yazıyor.” Evet, doğru okudunuz. İdris Hoca eksik söylemiş; sosyalizm kesmemiş, üstüne bir de enternasyonalist olmuş Türk sağı. Ampulün yerini orak çekicin alması an meselesi. Bir de tabii Üçüncü Enternasyonal ambleminde dünyanın zincirlerine balyozu vuran işçi figürü üzerinde biraz oynayın: buyrun size yeni Sosyalist Enternasyonal reisi olarak Erdoğan.
Oysa, Türk sağının mürekkep yalamışlarından Mehmet Kaplan şöyle buyurmuştu: “Milletin sınırları dışında hümanizm başlamaz. Başka bir millet ve o başka milletin çıkarları başlar.” Hani nerede enternasyonalizm? Şöyle: Bu da bir başka okumuş sağcı olarak Cemil Meriç incisi: “Bütün Kur’anları yaksak, bütün camileri yıksak, Batının gözünde Osmanlıyız. Osmanlı yani İslam … Hristiyan için tek düşman biziz.” Yani Türk dediğin İslam’ın lideri olur, küffara karşı cihat eyler; enternasyonalizmimizin sınırları budur.
Peki şimdi bu AKP’li muhabiri okuyanlar, izleyenler, Katolik Venezuela halkının toplu halde kelime-i şahadet getirdiği sonucuna mı varmalılar? Bir muamma ki çözüm için yine aynı muhabire başvurmaktan başka çare yok. Diyor ki, memlekette Türkiye ve Venezuela liderleri arasında benzerlik kuruluyor. (Sonra bu benzerliğin bire bir olamayacağı noktasında eleştiriyor ama 15 Temmuz darbesi ile Maduro’ya karşı ABD tavrı arasında analoji kuran da yine kendisi.)
Venezuela’da Chavez önderliğinde yoksul kitleleri refaha kavuşturmak anlamında bir “devrim” gerçekleştirmiş olan sol siyasal iktidar günümüzde büyük bir kriz içinde. Kökleri Chavez’e uzanan siyasal otoriterleşme eğilimi, başkanlığı ondan devralan Nicolas Maduro önderliğinde kurumsallaşmaya başladı. Küresel petrol fiyatlarındaki düşüş, Venezuela’ya yüksek enflasyon olarak yansıyor; gıda ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarda kıtlık yaşanıyor. Yoksulluk yeniden artıyor. Öyle ki, ortalama bir Venezuelalı son yıllarda ciddi miktarda kilo kaybetti. Halk, buna “Maduro diyeti” diyor. Bu krizin karşılığı, toplumsal huzursuzluk oldu. Ordunun ve Chavistaların (Chavezci iktidarın etrafında ekonomik kazanç sağlayan bir zümre) eleştirisi ve yolsuzluk iddiaları da krizi körüklüyor.
Guadio, bu koşullar altında ABD desteğiyle kendi başkanlığını ilan etti. ABD’nin “insani yardım” yoluyla başlayan müdahale girişimi, askeri müdahaleye dönüşme tehlikesi arz ediyor.
Türkiye ise yerel seçimlere gidiyor. Nisan’dan itibaren büyük ekonomik kriz, kur ve fiyat artışları bekleniyor. Siyasal iktidar, Suriye’de DAİŞ teröristlerinin kökünü kazıyan Rojava Devrimi’ni ezme arzusu nedeniyle ABD ile ayrı düşüyor. Maduro’ya da “dik dur eğilme” diyor. Böylelikle Türk sağı, “enternasyonalist” ve solcu olmuş oluyor!
Sabah muhabiri belli ki Erdoğan’a haz sağlama derdiyle kendini böyle paralamak durumunda. Haz diyoruz, çünkü işin içinde bir de Maduro’nun altınları var. İngiltere Merkez Bankası, 1.2 milyar tutarındaki altın rezervlerini çekme talebini reddederek fiilen Venezuela altınlarına el koymuş bulunuyor. Buna karşılık son bir yılda Türkiye’ye 900 milyon dolar değerinde Venezuela altını girmiş. ABD, bu altınların İran’a aktarılmaması için AKP yönetimini uyardı. Altınların akıbeti bilinmez ama Venezuela devlet yetkililerinin yakın zamanda Çorum’daki altın işleme tesislerinde incelemelerde bulunduklarını biliyoruz.
“Krizi fırsata dönüştürme” mottosu, AKP’nin durumuna, solculuk iddialarından daha inandırıcı bir izahat getiriyor olabilir.