Malum “Kürdistan” terimini parti adı olarak kullanan dört Kürdi parti hakkında kapatma soruşturması başladı. Bu kapatma süreci, Kürdi partilerin HDP ile ittifak kurmasından hemen sonra gündeme geldi. Gündeme gelir gelmez de “acaba Saray HDP’yi kapatmaya mı hazırlanıyor” sorusu zihinleri kurcaladı. Bir istisna yaparak, bugünkü yerimizi Baskın Oran’a vereceğiz. Çünkü o çok ilginç bir yazıyla Ahval’de karşımıza çıktı. Yazı mükemmel.
Okuyalım: Sordum çünkü dışarıdan gören yabancı der ki, bunca çabaya ve ayrıca bu kadar “fiilen” kapatmaya rağmen bu parti hâlâ açık mı duruyor? O yabancıya ikisini de anlatayım. Fiilî kapatmaya geçmeden önce, rejimin temel unsurlarının kapatma çabalarını bir özetleyelim. AKP’nin, BBP’nin, İYİP’in, Ulusolcu Vatan Partisi’nin. İlaveten, Yargı’nın.
***
CB Erdoğan start veriyor: “HDP’nin arkasında PKK’nın olduğunu biliyorsanız hâlâ bunlara nasıl destek veriyorsunuz?” Kendisinin gözde bakanı S. Soylu ses veriyor: “Sen Kandil’in milletvekilisin, PKK’nın vekilisin”. Cumhur ittifakının davetsiz yanaşması BBP’nin lideri M. Destici, mühtediler daha mutaassıp olurmuş ya, hepsinden dobra: “HDP barajı aşmazsa 400 vekil çıkarırız” .
Hatta, az biraz gecikmiş temalarla bile olsa teori dahi yapıyor: “HDP’nin kapatılması lazım; Marksist-Leninist bir partidir”. Millet ittifakından denilen, ama Kürt kelimesi duyunca Cumhur müttefiki oluveren Meral Akşener ise HDP kazanmasın diye Iğdır AKP adayının karşısından adayını çekiyor. Kendi partisi 1992’de kapatılmış bir D. Perinçek’in Ulusolcu Vatan Partisi, HDP’nin kapatılması için Aralık 2018’de üçüncü başvurusunu yapıyor.
Perinçek, Ankara Hukuk’ta “Türkiye’de Siyasi Partilerin İç Düzeni ve Yasaklanması Rejimi” adlı teziyle doktora yapmış eski idare hukuku asistanı sıfatıyla bilimsel mütalaa da veriyor: “HDP’nin kapatılması hukuka uygundur”. Yargımız ise, hukuk tabiriyle, açıkça “ihsası rey” eyliyor. Mayıs 2016’da İstanbul Başsavcılığı iddianame yazıyor: “Ülkemizde PKK-KCK terör örgütünün legal yapılanması olduğu bilinen HDP …”
Eylül 2017’de Antep’te görülen bir davada savcı diyor ki: “…legal görünümlü olan; ancak illegal faaliyetler yürüten HDP…” Zaten, seçimde HDP’yi desteklemeye karar veren 4 küçük Kürt partisine “Anayasa’ya aykırı faaliyetler” gerekçesiyle geçen hafta kapatma davası açıldı, ısınma hareketleri sanki.
***
Fiilî kapatma neymiş artık ona geçelim diyecektim, unutmuşum: AKP iktidarı HDP’yi hukuken kapatmakta zorlanır. Çünkü İttihatçılar kendisini kapatmasın diye bir zamanlar parti kapatmayı çok zorlaştırmıştı.
Şöyle ki: İlk AKP hükümeti 28.11.2002’de güvenoyu aldı.
Bir ay sonra (02.01.2003’te) çıkarttığı 4. AB Uyum Paketi’yle, AYM’de parti kapatmak için basit çoğunluk yerine 3/5 çoğunluk kuralını getirdi. Ve Yargıtay Başsavcısı A. Yalçınkaya’nın 14.03.2008’de açtığı kapatma davasından da bu sayede sıyırdı: 6 üye kapatılsın, 5’i kapatılmasın demişti. Ödü kopan AKP, 2010 referandumunda kapatma nisabını 3/5 yerine 2/3’e yükselterek kapatmayı daha da zorlaştıracaktır. Buradan geçiyoruz “fiilî” kapatmaya.
***
Lafı bol tuttuk, Aziz Nesin ustamın “Nutuk Makinesi” kitabındaki tabirle “rakamların şaşmaz dili”ne başvuralım artık. HDP, OHAL döneminde kullanıma sokulan en az 5 yöntem uygulanarak fiilen kapatılmaya götürülmekte: 1) Yerel yöneticilerin çok yaygın biçimde tutuklanması; 2) Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atanması; 3) Parti yöneticilerinin tutuklanması ve mahkum edilmesi; 4) 1 yıl ve üstü ceza alan milletvekillerinin TBMM üyeliğinin düşürülmesi; 5) TBMM üyeliğinin devamsızlıktan düşürülmesi.
***
‘Rakamların şaşmaz dili’yle:
1. Yöntem: 25.11.2016 tarihli açıklamaya göre, HDP ve DBP üyelerinden 14.200’ü gözaltına alındı. Bunlardan 5.530’u tutuklandı. HDP’den tutuklanan 2.830 kişinin 634’ü il, ilçe veya parti yöneticisi. DBP’den tutuklanan 2.700 kişinin 450’si il, ilçe eşbaşkanı veya yöneticisi. Bu durumda HDP yönetici bulamayıp otomatikman tıkanıyor.
2. Yöntem: Bizzat S. Soylu’nun açıklamasına göre, 11.10.2017 itibariyle kayyım atanan belediye sayısı 101’e ulaştı. Bunların içinden yalnızca 8 tanesi Fetö soruşturmalarından, gerisi “PKK’yle iltisak”tan. Kasım 2017 sonunda Diyarbakır’da kayyım atanmamış 1 (bir) tane belediye kalmıştı. Kalmıştı da, olay burada kalmayacak anlaşılan. Ekim 2018’de CB Erdoğan: “Teröre bulaşmış olanlar [seçilirse] anında gereğini yapıp kayyum tayinleriyle yolumuza devam edeceğiz.”
3. Yöntem: Ocak 2019 itibariyle HDP milletvekillerinden, yenileri de dahil, 16’sı tutuklu veya mahkum. Bu sonuç, Nisan 2016’da Anayasanın Md. 83/2’deki koruma hükmünün etkisizleştirilmesiyle mümkün oldu. Burada CHP’ye çok büyük bir selam. Çünkü AKP’nin bu anayasa değişikliği önerisi onun desteği sayesinde çıktı. Neden destek verdi, özrü kabahatinden büyük: HDP’nin yanında gözükmemek için. Allah bu CHP’yi nasıl bilirse öyle etsin. İşin trajikomik tarafı, bu Kürt düşmanlığının nârına ilk anda yananlar arasında CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu da vardı ve Kılıçdaroğlu Haziran 2017’deki meşhur “Adalet Yürüyüşü”nü Berberoğlu tutuklandı diye başlatmıştı…
4. Yöntem: Zaten 1 yılın altında cezayı kim kaybetmiş de bunlar bulacaklar; 8 HDP milletvekilinin TBMM üyeliği buradan düşürüldü. 2’si halen tutuklu olmak üzere.
5. Yöntem: 1 ay içinde izinsiz toplam 5 birleşim günü katılmayanın üyeliği düşer kuralı bugüne kadar hiç uygulanmamıştı. 3 HDP milletvekilinin TBMM üyeliği böyle düşürüldü. Geçici yekun: Bu durumda 11 HDP’li TBMM’ye katılamamakta ve yasama organının 6 milyon oy almış üçüncü büyük partisi 59 yerine 48 milletvekiliyle temsil edilmekte. Niye “geçici yekun”? Basit: Dokunulmazlığı henüz kaldırılmamış 4 HDP milletvekili hariç, hepsi de yargılanma halinde de ondan…
***
Partisi, Ulusolcusu, Yargısı. HDP’yi kapatmak isteyen mebzul ama, bu fiilî durumda kapatmaya hiç gerek yok. Üstelik büyük tepki yaratır ve bu hemen kurulacak yeni partiye yarar. Ellemesinler, zaten fiilen kapatmış vaziyetteler. Ellemesinler de, onlar da haklı. HDP bu haliyle bile çok büyük zarar veriyor Tek Adam Rejimi’ne. Kendisine bunu yapan CHP’nin adayları kazansın da Rejim dizginlensin diye büyük yerlerde aday çıkartmıyor. Üstelik o kadar içeri attılar, AİHM kararıyla bile bırakmıyorlar, Selo hiç rahat durmuyor.
HDP’nin seçim stratejisine ilişkin Edirne’deki hücresinden diyor ki: “İsabetli bir politik hamle. Biz CHP veya başka partiye oy verin demiyoruz, faşist bloğu sınırlamak ve geriletmek için oyunuzu stratejik bir amaç için kullanın veya demokrasinin gelişmesine bir şans tanıyın diyoruz” diyor.
Domatis, patitis Hamas vaaaaaa…..
Jared Kushner kim? Trump’ın damadı aynı zamanda “kıdemli danışmanı”… Trump’ın damadı ile Erdoğan’ın damadı geçtiğimiz gün bir araya geldi. Erdoğan’ın huzurunda karşılıklı oturdular.
Orada ne konuştular? Kimse bilmiyor. İddialara bakılırsa Kushner İsrail-Filistin sorunu ile ilgili ABD planına “destek” istedi. Erdoğan İsrail çıkarları temelinde istenen bu desteğe ne dedi? Bunu da kimse bilmiyor. Bilinmese de bir pazarlık yapıldığı çok açık.
Öyle ya, Erdoğan-Kushner görüşmesi İsrail-Filistin meselesiyle ilgili olduğuna göre, Hazine Bakanı “milli damadın” bu görüşmede işi ne? Albayrak Erdoğan’ın “kıdemli danışmanı” olmadığına göre bu soru tümüyle yerinde.
İki damat bir kayınpeder fotoğrafına baktığımızda burada Dışişleri Bakanı’nı göremiyoruz. Nerede bu adam? Filistin meselesi Türk dışişlerinin değil de Hazine’nin meselesi mi?
Belli ki Erdoğan ve damadı ile Trump’ın damadı arasında bir “aileler arası pazarlık” var. Nitekim “milli damadın” tweetine bakılırsa, iki damat başbaşa yaptıkları görüşmede Türkiye ile ABD arasında ekonomik ilişkileri konuşmuşlarmış. Siz bunu “iki aile arasında ilişkiler” olarak okuyabilirsiniz. Bilindiği gibi Filistin meselesi mevcut rejimin tümünü ilgilendiren bir mesele değil.
Ergenekon ya da onun içinde yer aldığı ordu açısından Filistin hayati bir mesele değil. Hele Filistin’in Hamas kanadı onlar için teferruat bile sayılmaz. Buna karşılık rejimin Erdoğan ya da Saray kanadı açısından hayati bir mesele. Çünkü Filistin’de Hamas var. Hamas nedir? İhvan’dır; Müslüman Kardeşler’dir. “Rabia” selamının sahipleridir. Erdoğan’ın AKP çekirdeği de İhvancıdır. Yani ezcümle Filistin meselesi bir bütün olarak Türk devletinin değil, Saray’ın “şahsi meselesidir.”
Öyle olunca da bu Hamas, Erdoğan başkanlığında damatlar arasında “aileler arası bir pazarlığın” zavallı konusu haline gelmiş gibi.Yani Albayrak batmak üzere olan Türk ekonomisini kurtarmak için “al Hamas’ı, ver doları” demiş olabilir. Domates, hıyar gibi muhtemelen Hamas da Saray’ın tanzim tezgahında satışa sunulmuş. Trump’ın damadı buna ne demiş? Bunu da ABD’den “dolarlar yağdığı” zaman anlarız….